xxxix.

252 36 23
                                    

joan - brokenhearted

+

"Neredesin?”

Annesinin sesini, ekrana bakmadan kulağına dayadığı telefonda duyduğunda bütünüyle bilgisayar ekranında toplanmış dikkati un ufak oldu. Omzuyla kulağı arasında sıkıştırdığı telefonu hemen eline alıp bütün şaşkınlığı ile konuştu.

“Ajanstayım.”

“Aşağıdayım.”

Dıt dıt dıt.

Telefonu kulağından çekip bir süre boş boş ekrana baktı. Ardından gözlerini birkaç kez kırpıp yerinden kalktı. Dalgın adımlarla asansöre ilerledi.

Dışarıya çıktığında gözleri hemen biraz ilerdeki kadını buldu. Telaşla bir ileri bir geri yürüyen ve ellerini birbirine sürten annesini. Ona doğru bir adım atıp titrek bir ses ile seslendi.

“Anne?”

Annesinin bakışları hemen onu buldu. Koşarak ona doğru gelip kollarını ona sardı.

“Ah Reum-ie.”

Omuzlarından tutarak geri çekildiğinde şaşkın bakışlarla ona bakmaya devam ediyordu Yeo Reum. Burada ne işi vardı? Daha da önemlisi neden gözyaşları içindeydi?

“Ne oluyor?”

“Reum-ie, bana neden söylemedin?”

Neyi?

“Bizden neden sakladın?”

“Neden bahsediyorsun, anlamıyorum.”

“Kyung Hoon’un seni terk ettiğini," ses tonu biraz düştü. "aldatıldığını...”

Bocaladı. Bir an oradan kaçıp gitmek istedi. Annesinin gözlerinden kaçırdığı gözlerinin dolmaya başladığını hissedebiliyordu.

“Nereden öğrendin?” diye mırıldandı.

“Hye Ran söyledi. Bunu neden sakladın?”

Omuz çekti Yeo Reum.

“Beni dinlemek istemedin.”

“Yeo Reum...”

“Gelinlik bakıyordum. Düğün organizatörleri ile konuşuyordum. Sonra bir anda onu terk ettim. Buna nasıl inanabildiniz? O söyledi diye mi?”

Gözlerine kaldırdı gözlerini. Oradaki bocalamayı görebiliyordu. Ne bekliyordu? Boynuna atılmasını mı? Onu karşısında görmek içindeki terk edilmişlik hissini körüklemişti. İçi bir anda öfkeyle doldu.

“Onu aldattığıma da inandınız mı?”

“Yeo Reum...”

“Ama sen hep böyleydin anne. Okulda kavga ettiğimde bile beni hiç dinlemezdin. Nedenini bana hiç sormazdın. Beni neden tanımıyorsun? Neden bana hep var olmasından pişmanlık duyduğun bir çocuk gibi davranıyorsun?”

“Yeo Reum, öyle değil. Ben...”

Yaşadığı şaşkınlıkla kelimelerini bile toplayamıyordu kadın. Ona doğru bir adım attığında bir adım geri gitti Yeo Reum. Elinin tersiyle sol yanağından süzülen göz yaşını sildi.

“Benim gitmem lazım. Görüşürüz.”

Dalgın adımlarla geldiği yolu koşar adım geri döndü. Ofise girmek yerine terasa çıktı. Parapetlere kadar ilerleyip ellerini korkuluğa dayadı ve derin derin nefes alarak sakinleşmeye çalıştı. Ama aldığı her nefes boğazını tırmalıyordu. Ellerini boğazına götürürken arkasını döndü ve yavaşça yere çöktü. Alnını dizlerine dayayıp kollarını bacaklarına sardı. Kendini durduramıyordu.

Stopline | Jae BumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin