crush - be by my side
+
Başına fazla mı sert darbe almıştı? Aparkatla yere yığılıp kafanı sert zemine vurdun beyinsiz herif, dua et kafatasın çatlamamış olsun. Kulakları çınlıyordu. Birileri tarafından koltuk altlarından tutulup soyunma odasına götürülürken bilinci karanlığa çekildi.
Kendine geldiğinde soyunma odasındaki bankın üzerinde yüzüstü yatıyordu. Puslu görüşüne bir çift beyaz Converse takıldığında gözlerini yavaşça yukarı kaldırdı. Ah bu surat. Bankın iki yanına yerleştirdiği elleriyle kendini yukarı itip oturur pozisyona geldi.
“Bunu neden yapıyorsun hyung?”
Cevap vermeden oturduğu yerden kalktı. Kaburgası bu sefer kırılmış olabilir miydi? Eliyle yokladı.
Bok gibi hissediyordu. Dişliği tükürdü. Dişleriyle sol eldiveninin bantlarını çıkardı ve eldiveni dizlerinin arasına sıkıştırarak çıkardı. Diğer eldivenini de çıkarıp yere attı. Ellerindeki sargı bezlerini çıkarıp bir küfür savurarak diğer tarafa fırlattı. Çantasının içinden havlusunu çıkarıp ağır adımlarla kabinlerinin bulunduğu yere ilerledi. Suyu açtı ve kendini buz gibi suyun altına attı.
Duştan çıkıp kurulandı. Beline sarılı havluyla geri dönüp çantasından çıkardığı temiz kıyafetlerini Jin Young’un yargılayıcı bakışları altında giydi ve aynı bakışlar altında eşyalarını topladı. Çantasını omzuna attı ve ona bir şey demeden soyunma odasından çıktı. Gişeye gidip o akşam kazandığı parayı aldı ve cebine attı.
Karanlık sokakta yürümeye başladı. Arkasından geleceğini biliyordu. Nitekim öyleydi de. Hızlı adımlarla yanına geldi ve sesinde hissedilir bir sitemle konuştu.
“Jackson söylediğinde inanmamıştım. Ama bu gece kendi gözlerimle gördüm.”
Neden sadece onu rahat bırakmıyorlardı?
“Kendini savunmuyorsun bile. Seni bu hale getirmelerine izin veriyorsun. Bunu neden yapıyorsun?”
Ah, sus lütfen.
“Senin suçun değildi. Bunu kaç kere söyleyeceğiz? Senin suçun değildi. Kendini neden bu şekilde cezalandırıyorsun hyung?
Kapa çeneni.
“Hyung!”
Hışımla arkasını döndü ve genç adamın üzerine yürüdü.
“Eğer tek kelime daha edersen-...” kendi yüzünü işaret etti, “-...seni de bu hale sokarım.”
Jin Young sadece acıma dolu bakışlarla ona bakmakla yetindi.
“Beni yalnız bırak.”
İki adam birbirlerinin gözlerine meydan okurcasına bakmaya bir süre daha devam ettiler. Geri çekilen Jin Young oldu. Jae Bum arkasını dönüp giderken Jin Young’un ona seslendiğini duydu.
“Yanlış yoldasın hyung.”
Arabasına binip kapıyı arkasında sertçe kapattı.
Bara sürdü. Arabayı park edip içeri girdi ve bara yürüdü. Ona, Jin Young’unkine benzer bir ifadeyle bakan Ruby’den vodka istedi ve kendini güçlükle bar taburesine çekti. Öfkenin bastırdığı ağrıları ve mide bulantısını yeni yeni hissediyordu.
Aslında sadece eve gitmeli ve sağlam bir uyku çekmeliydi. Ama ne kadar yorgun olursa olsun uyuyamayacağını biliyordu.
Ruby’nin önüne bıraktığı votkayı kafasına dikti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stopline | Jae Bum
Fanfiction"Yah! Ölmek mi istiyorsun?" Genç adam arkasını dönüp gitmek üzereyken duyduğu bu soru üzerine elindeki bir çift boks eldivenini yerdeki su birikintisine fırlatıp iki adım ötedeki genç kadına yürüdü. Ellerini kadının yanaklarına yerleştirdi ve yüzün...