Medya: Atlas ve Burak
*Atas'ın ağzından*
"Çocuklar kapı çalıyor. Bakıverin." Dedi babam.
"Ben bakarım!" Diyerek fırladı Gamze.
"Merhaba ben Burak. Atas'ın lise arkadaşıyım. O,evdemi?"
"Evet evet. Evde,ben kardeşiyim."
"Sen... Esil olmalısın?"
"Hayır. Ben Gamze. Ben onun manevi kardeşiyim." Dediğini duydum Gamze'nin buruk bir sesle.
Kim olduğunu merak etmiştim. Kapıya doğru merakla ilerledim.
"Burak!?"
"Vay! Kardeşim." Diyerek sarıldık birbirimize. Liseden en yakın arkadaşım olan Burak. Son iki yıldır görüşemiyorduk ama şimdi buradaydı.
Hayat... Birini koparıyor senden,yerini başkası ile dolduruyor. Ne acımasız ama...
"Var ya! Nasıl özlemişim yakışıklı suratını." Diyerek gülü. Burak aynı Burak. Ve evet,bu adam 21 yaşında.
"Özlersin tabi. Benim karizmam sayesinde Cansu ile sevgilisin." Dedim. Doğru. Benim karizmam sayesinde oldu bunlar. Dua et bana Burak Ersoy.
"O köprünün altından çok sular aktı." Dedi. Ve evet,bende anlamadım.
Ne karışık adamsın be!
"Ne demek o?" Elini omzuma koydu,buruk bir tebessüm etti. Bu sefer anladım. Gamze'ye dönüp babamlara çıktığımı söylemesini istedim.
Şimdi ise eski okumuzun bahçesinde oturmuş konuşuyorduk.
Eskilerden,şimdiden kısacası herşeyden. Rüzgar'ın da dediği gibi.
Zaman sadece rakamlardan ibaret.
"Bir gün geçti karşıma yapamıyorum dedi. Her şey mukemmelken,rüya gibiyken. Neden diye sordum. Sessiz kaldı. Başla biri mi var diye sordum bu sefer. Sağ gözünden bir yaş süzüldü yanağına. "Anlatmak,bu cümleler her ne kadar yaksa da da canını yine de devam etti. Her zaman ve geçmişte de olduğu gibi gizlemeye çalıştı hüznünü.
Ama olmuyor be Burak. Gözlerin haykırıyor Dünya'ya. Ne kadar saklayabilir ki insan acılarını? Ne ladar sürdürebilir ki tüm Dünya'ya olan rolünü,oyunculuğunu? Bir yıl? On yıl? Bir ömür?
Hayır Burak. Asla saklayamaz insan acıları gerçek dostlarından... Asla.
"Ateş parçası gibi düştü o yaş kalbime. Yaktı içimi. Cevap vermedi. Arkadını dönüp gitti sadece." Toparlanıp başını kaldırdı gök yüzüne. Nedeni göz yaşlarını içine hapsetmekti,çalışmaktı ama onunki sadece.
"Anlat bakalım Atlas bey."
"Neyi?" Diye cevap verdim dalgınlığımı bozarak.
"Görüşmeyeli neler oldu?"
Ellerimi birleştirerek anlatmaya başladım.
"Bir kardeşim olduğunu öğrendim ama hayat ona doyamadan aldı,kopardı benden."
Meraklı bakışlarla dinliyordu beni. Devam ettim.
"Annem,Nalan. Ona şiddet uygulamış,her Allah'ın günü. Hem sözlü... hem fiziksel. Aldım onu ondan. Mutluydu,huzurluydu. Sonra bir gün gece odama geldi,kazağımı istedi bende verdim. Olacakları biliyordu. Her şeyi planlamıştı. Annem almaya gelmiş onu,gece. Rüzgar gelip haber verdi. Önce eve gittim sonra da yanına. "
Ellerim,bacaklarım,tüm bedenim elektirik akımına kapılmış gibi titriyordu. Gözlerimden akan yaşlar ellerime damlıyordu bir bir.
"Abi! Atlas! Sakin ol."
"Onu gördüğümde köprüdeydi. Ona söz verdim ama durmadı. Duydun mu Burak?"
"Duydum. Tamam sakin ol." Kollarıyla beni kendine çekip sarıldı. Bu belkide onun omzuna yaslanıp ağladığım sayısız durumdu.
"Özür diledi. Seni çok seviyorum dedi. Bana beni beni unutma dedi. Ben onu nasıl unutabilirim ki? "
Göz yaşlarım birbirinin ardını sabırsızca kovalarken,kalbim deli gibi atarken devam ettim.
"Ardına bile bakmadan kendini bıraktı Deniz'e. Ben,ben o günden beri nefret ettim Deniz'den. Esil'imi koparttı benden. Onu-"
"Tamam. Tamam yeter. Kardeşim,o seni sende onu asla unutmayacaksınız,merak etme. O seni hala seviyor."
"Ben,ben kendimi-"
"Yalnız hissetme. Ve her zaman güçlü olmak zorunda değilsin."
Her ağladığımda kurduğu cümle sakinleşmeme destek olmuştu.
Hava kararana dek,yıldızlar,Esil'imin kaybolan ışıkları gökyüzünde belirene dek oturduk.
(...)
İnstagram simgehub_
Yorum ve oy atmayı unutmayın.
Teşekkürler:D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYBOLAN IŞIKLAR
Teen FictionEsil Aycan. Anne ve babasının boşanması sonucu,babası ve ailesinden koparılıp annesi ile yaşamak üzere İstanbul'a taşınmıştır. Peki bundan sonra ne olacak? "Ben Esil Aycan. Benim hikayemi okumaya var mısınız?"