Şarkı benim en sevdiğim şarkılardan biri. Umarım seversiniz. Army olanlar yorumlarda kendini belirtebilirler. Seviliyorsunuz!
''Abi. Ben çıkıyorum!'' Abime seslendim. Cevap vermedi.
''Abi'' Odasına doğru ilerleyip kapıyı tıkladım. ''Girebilir miyim?'' Cevap vermiyordu. Hala uyuyor olabileceğini düşünüp kapıyı yavaşça araladım. Uyuyordu. Yorganına sıkı sıkı sarılmış uyuyordu. Rahatsız etmemek için odadan çıkarken kapıyı yavaşça kapattım. Çantamı koltuğun üzerine koyup mutfağa gittim. Uzun süredir yalnız yaşıyordu ve böyle şeyleri hep kendi başına yapıyordu.
Tost ekmeklerini ve bir kaç malzemeyi daha çıkartıp tezgahın üzerine koydum. Malzemeleri birleştirip tost makinesine yerleştirdim. Dolaptan çıkarttığım portakal suyunu bardağa döküp tepsiye koydum. Tost piştikten sonra tabağa koyup tepsiye yerleştirdim.
Çantamın yanına gidip kalem kutumdan kalemimi ve not kağıdı çıkarttım.
(Arabada geçen sohbet)
''En sevdiğin renk nedir?''
''Mavi. Mavi bana var oluşumu hissettiriyor.''
''Benimde mavi. İçime huzur dolduruyor.''
(...)
Mavi bir not kağıdı. ''Ben çıkıyorum,sana kahvaltı hazırladım. Üzgünüm ancak bu kadar olabildi. Söz veriyorum daha iyisini yapacağım. Afiyet olsun,seni çok seviyorum.''
Not kağıdını tepsinin kenarına koyup tepsiyi elime aldım. Kapıyı yavaşça açıp ağır ve sessiz adımlarla içeriye girip tepsiyi masanın üzerine bıraktım. Yatağında dönüp duruyordu,rüya görüyor olmalıydı. Arkamı döndüğümde duyduğum sesle geri döndüm.
''Gitme!'' Uyuyordu,kabus görüyordu. ''Gitme,beni bırakma ne olursun.'' Hızlı adımlarla gidip yatağının kenarına oturup elimi yüzüne koydum. Korkuyordum.
''Abi,hadi uyan. Kabus görüyorsun.''
''Gitme lütfen.''
''Ben buradayım. Seni asla bırakmayacağım.''
Gözlerini uyku mahmurluğuyla yavaşça araladı. Gözlerinden süzülen yaşlar adeta kalbime damlıyordu. Öyle acı veriyordu ki. Buradaydım,buradaydı. Ama hala korkuyorduk ikimizde. Korkuyordu...
''Esil.'' Gülümseyerek yüzüne baktım. Yüzünde olan elimi tutup daha sonrada kollarıyla sardı beni. Gözlerinden akan yaşlar omzuma damlıyordu. Karşılık verdim,sarıldım.
''Korkma. Seni bırakıp asla gitmeyeceğim. '' Eliyle saçlarımı şefkatle okşuyordu. Korkuyla...
''Okula gitmen gerek. O zaman beni bırakacaksın.'' Omuzlarından destek alarak yavaşça ittim. Gülümseyerek yüzüne baktım. Ellerimi yüzüne yerleştirip baş parmaklarım ile göz yaşlarını sildim.
''Çok sulu göz bir ağabeye sahipmişim.'' Elleri ile yüzümü avuçlayıp göz yaşlarımı sildi.
''Çok sulu göz bir kardeşe sahipmişim.'' Ayağa kalkıp telefonumdan saati gösterdim. Okula yarım saat daha vardı. Kafama sonradan düşen jeton ile kafama vurup gözlerimi sıktım. Çalışma masasına ilerleyip masadaki tepsiyi gösterdim.
''Bunlar senin için. Ben çıkıyorum.'' Hızlı adımlar ile odadan çıkıp,çantamı da alıp kapıya ilerledim.
''Geç kalma!'' Ayakkabılarımı giyerken bir yandan da abime seslendim.
''Tamam!''
Sınıfa geldiğimde sınıfta Rüzgar'dan başka kimse yoktu. Yerime geçip çantamı sıranın yanındaki askıya astım.
''Günaydın.'' Selamına karşılık verip ''Günaydın.'' dedim. Yaklaşık beş dakika sonra Asel sınıfa girmişti. Gülerek bana baktı ve gelip yanıma oturdu.
''Günaydın,son bir kaç gündür okula gelmedin. Merak ettim.'' Biri beni merak etmişti ve bu içimde yıllardır parlamayan yıldızın parlamasına neden olmuştu.
''Günaydın. Emet gelemedim,işlerim vardı. Merak ettiğin için sağol.'' Gülümseyerek yüzüme baktı ve daha sonra çantasını asıp bana döndü.
''Evet merak ettim. Nede olsa arkadaşız. Arkadaşlar birbirlerini merak ederler. Değil mi?'' Duyduğum cümle beni daha önce hissetmediğim bir hisse sürükledi.
Nede olsa arkadaşız.
Nede olsa arkadaşız.
Nede olsa arkadaşız.
''Evet... Arkadaşız.'' Bunu duymuş olduğuna sevinmiş olacak ki gülümsedi. Zil çalana adar sohbet ettik. Sanırım daha önce etmediğim türden sohbetti. Çünkü daha önce onun gibi bir arkadaşım olmamıştı. Daha önce arkadaşım olmamıştı.
Ders Edebiyattı. Sonraki ders Tarih ve bir kaç ders daha. Son iki ders Beden eğitimiydi. Sınıfta kalmaya karar vermiştik. Sınıfta tek kalanlar ben,Asel ve Rüzgardı. Elindeki telefonuyla oyalanıyordu.
Asel arkamızda oturan Rüzgar'a dönüp elini uzattı.
''Merhaba ben Asel. Aynı sınıftayız ama tanışmadık.'' Rüzgar elindeki telefonu bırakıp gülümseyerek Asel'in ona uzattığı elini sıktı.
''Evet,bende Rüzgar. Memnun oldum Asel.''
Daha önce bulunmadığım türden bir arkadaş ortamıydı. İkisi de çok sıcak kanlı ve iyilerdi. Konuştuk,sohbet ettik. Çok iyi gelmişti bu sohbet. Belki de üçümüze de.
Son zilin çalışının ardından çantamı toparlamaya başladım.
''Bir şey soracağım. Bir şeyler içmek ister misiniz?'' Lafı fazla uzatmayacağım. Teklifi kabul etmiştik ve hatta şuan cafede oturmuş,elimizde kahvelerimiz sohbet ediyorduk. Uzun ve güzel sohbetimizin ardından günün sonuna gelmiştik ve evlerimize gitmek için ayrıldık. Daha doğrusu öyle sanıyorduk. Üçümüz de aynı binada yaşıyorduk. Asel alt katımızda yaşıyor,Rüzgar ise yan dairemizde yaşıyordu. Buna sevinmediğimi söyleyemem.
İçeriye girip ardımdan kapıyı kapattım. ''Ben geldim.'' Salona girdiğimde gördüğüm manzara karşısında gözlerimin dolduğunu hissettim.
Merhabalar. Sizce Esil ne gördü? Asel,Esil ve Rüzgar üçlüsünün arkadaşlığını nasıl buldunuz? Bu bölüme kadar en sevdiğiniz karakter hangisi oldu? yorumlara bekliyorum.
Keyifli okumalar. Yorum ve oy atmayı unutmayın. İyi geceler,teşekkürler!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYBOLAN IŞIKLAR
Teen FictionEsil Aycan. Anne ve babasının boşanması sonucu,babası ve ailesinden koparılıp annesi ile yaşamak üzere İstanbul'a taşınmıştır. Peki bundan sonra ne olacak? "Ben Esil Aycan. Benim hikayemi okumaya var mısınız?"