Bölüm 12

27 14 4
                                    

Uyanalı yaklaşık on dakika falan olmuştu. Bütün işlerimi halledip bahçedeki kahvaltı masasına doğru ilerledim.

''Bir dakika,bizim ne zamandan beri bir bahçemiz var?'' Masanın etrafındaki sandalyelerden birini çekip oturdum. Masanın üzerinde duran yeşil zeytin tabağı nedensizce dikkatimi çekmişti. 

''İyide anne sen yeşil zeytin sevmezsin ki. Hatta sen sevmediğin için benimde yememe izin vermiyorsun.'' Atlas abim masanın başında durmuş beni izliyordu. Üzerimdeki uyku sersemliği hala gitmemiş dünkü yaşadığım ani mutluluk üzerimde bırakmıştı sersemliğini.

''Günaydın Atlas Abi.'' İşte o zaman köşeli olan jetonum düşmüştü. Aniden ayağa kalkmamla oturduğum sandalye yere düşmüştü ve herkes şaşkınlıkla beni izliyordu. Bense bir o kadar şaşkın ve yaşlı gözlerimle etrafa bakınıyordum.

''Bi-bir dakika. Be-ben neredeyim? Annem nerede? ben buraya-'' 

Atlas Abim ağır adımlarla bana yaklaşık kollarıyla beni sarmıştı. 


''be-ben''

''Sen artık buradasın,ait olduğun yerde. Ait olduğun kişilerin yanındasın.'' Bu duyduğum cümle son iki yıldır içimde yanan özlem ateşine su olmuş,söndürmüştü. Dün olanlar saki bir rüya gibiydi. Çok gerçekçiydi ve gerçekti. Ait olduğum yerde ait olduğum kişilerin yanındaydım. Artık kalbime birini daha sığdırmıştım. Abimi. Yıllardır onun yeri kalbimde kilitli bir odaydı. O odanın kapısına Atlas abimin sevgisi anahtar olmuştu.

Kahvaltımızı sohbet ve bol kahkaha eşliğinde etmiştik. Sonrasında da odama çekilmiştim. Telefonum elimde,yatağımın üzerine oturmuş müzik dinliyordum. Bir bildirim geldi. Bir dakika. 

''İnstagram'dan on dört mesajınız var.'' yazıyordu ekranda. Rüzgar tam on dö üç mesaj atmıştı. Mesaj kutusuna girip mesajları tek tek okudum.

''@rüzgar_00 Esil bügün de okula gelmedin.

  Bir sorun mu var?

 Gelecek misin?

 Öğretmenlere ne söylemeliyim?

 Neden cevap vermiyorsun?

 Esil?

 Neredesin

 Hasta mısın?

 Esil Aslıhan hoca seni sordu bugün.

 Haberim olmadığını söyledim.

 İyi misin?

 Esin neden cevap vermiyorsun?

 Bugün neden gelmedin?

 Müsait olduğunda bana mesaj at.'' Gördüğüm mesajlar sonrasında ne yazmam gerektiğini bilemedim. Ne yazmalıydım? Beni tanımayan bir neden benim için bu kadar endişe duyuyordu?

''Kiminle konuşuyorsun?'' Atlas abimin sesiyle kafamı kaldırdım. Telefonumun ekranını kapatıp telefonumu arkama koydum.

''hi-hiç. yani şey-''

''Ney?'' diye devam etti.

''Sınıftan bir arkadaşım. Neden okula gitmediğimi sordu.'' 

''Sen ne dedin?'' Yanıma gelip yatağıma oturdu. Sorduğu sorular beni dahada çok geriyordu. Ne diyecektim ki of.

''Henüz bir şey yazmadım.'' Telefonumu arkamdan alıp ekranını açtı. Bense telefonumu ondan geri almaya çalışıyordum. ''Abi lütfen verir misin?'' Ayağa kalktı ve telefonumun olduğu elini havaya kaldırdı. Boyu benden uzun olduğu için zıplasam da yetişemiyordum. 

''Kim bu Rüzgar?''Odamdan çıkıp koşarak bahçeye gitti. ''Ya dedim ya sınıf arkadaşım.'' Babam bahçedeki koltuklardan birine oturmuş gülerek bizi izliyordu.

''Bakıyorum da çabuk alıştınız birbirinize.'' Babamın yanına gidip koluna sarıldım. 

''Baba telefonumu vermiyor.'' Babam gülerek Atlas abime döndü. Atlas abim ise gülerek uzaktan bize bakıyordu.

''Atlas versene kardeşinin telefonunu. aa! Kızarım sonra.'' Dedi ve kahkaha atmaya başladı. 

''Baba kızının sevgilisi var.'' Babamın kolundan fırlayıp Atlas abimin yanına gittim. 

''Baba yalan söylüyor. O benim sınıf arkadaşım. merak etmiş mesaj atmış,ne var bunda.'' Ne kadar uğraşsam da telefonumu vermiyordu. Babam ise gülüp geçiyordu. Babamın yanına gidip koltuklardan birine oturdum. 

Maaşallah Allah bir boy vermiş... Neyse Dedim içimden.

Telefon çaldı. Çalan benim telefonumdu. Abim elindeki telefonuma bakıp kim olduğu gördükten sonra bana döndü.

''Kim arıyor?'' Diye sordum. Daha sonra hızlıca telefonu açıp kulağına yerleştirdi. ''Abi!''

''Anne?'' Diye bir kelime çıktı sadece dudaklarının arasından. Beş dakikalık konuşmalarının ardından abim telefonu masanın üzerine koyup eve girdi. Peşinden gideceğim sırada bileğimde hissettiğim el ile arkamı döndüm. 

''Bırak yalnız kalsın.'' dedi babam. Babamın elini bileğimden itip şöyle söyledim. 

''Zaten yeterince yalnız kalmadı mı?'' Koşarak eve girdim. Abimin odasının önüne geldiğimde duraksadım. Bir anda içeri girersem kızabilirdi. Yani kızmasından korkmuştum. Kapıya yaklaşıp kapıyı üç kez tıkladım. İçeriden ses gelmeyince ben ona seslendim. 

''Abi?'' cevap yoktu.

''Abi iyi misin?'' gelen tek cevap şuydu.

''Beni yalnız bırak Esil.'' Söylediği şeyden sonra duraksadım. Ama yıllardır olduğu gibi bu seferde yalnız kalmasına izin vermeyecektim. O benim abimdi ve yalnız kalmayacaktı... Artık. Kapıyı açıp içeri girdim. Yatağında uzanmış sessizce duvarı izliyordu.

''Zaten yeterince yalnız kalmadın mı?'' Duyduğu soruyla birlikte ban dönüp yatağında oturur konuma geçti. Gözleri ıslak ve kızarıktı. Ağlamıştı. Annemle olan beş dakikalık konuşma bile onu bir yıkılan bine gibi darmadağın etmişti. Gözlerini elinin tersi ile sildi. Yutkundu. Ardında konuşmaya başladı.

''Haklısın. Bu kadarı yeter,yetmeli. Hazırlan,birlikte İstanbul'a dönüyoruz.'' 

Ne! 

İstanbul'a mı dönüyoruz?


Hepinize merhabalar. Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Son kısımda bende çok üzüldüm. 

Sizce annesi Atlas'ı bu denli dağıtacak ne söylemiş olabilir?

Peki ya Esil Atlas ile İstanbul'a geri dönecek mi?

Rica etsem yorumlarda düşüncelerinizi belirtir misiniz? oy ve yorum atmayı unutmayın. Teşekkürler!

KAYBOLAN IŞIKLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin