Sabah kapının çalma sesi ile uyandım. Abim ve Selin henüz uyuyorlardı. Rahatsız etmemek için yavaşça kalkıp kapıya doğru ilerledim. Kapıyı açtığımda karşımda duran annemdi.
"Anne?"
"Çantanı topla. Bu kadar yeter eve dönüyoruz."
"Be-ben gelmiycem." Kapıyı kapatmaya çalıştığım sırada kapının arasına ayağını yerleştirip kapının kapanmasını engelledi.
"Esil! Gidiyoruz dedim."
Yapmam gereken sadece geri dönmekti. Abimin zarar görmesini istemiyordum. Sevdiklerimi korumak için kendimden feragat etmek zorundaydım.
"Tamam. Bana on dakika ver."
"Beş! Çabuk ol." Tamam dercesine başımı salladım.
Bir daha geri dönme şansım olur muydu? Bir daha görebilecek miydim onları? Mutlu olmaları için gitmem gerekiyorsa arkama bamak için hakkım da yoktu. Sessin adımlarla ilk önce abimin odasına ilerledim. Kapıyı sessizce açıp yanına gittim. Üstündan açılmış yorganı tekrar üzerine örttüm. Elimi son kez gezdirdim saçlarında. Göz yaşımın yüzüne düşmesiyle gözlerini araladı. Gülümseyerek yüzüme baktı. Elimin tersi ile gözlerimi silip yüzüne baktım.
"Ne oldu bir tanem? İyi misin?" Yatakta doğruldu. Yüzündeki tebesümün yerini endişeli bir yüz ifadesi almıştı.
Başımı evet dercesine salladım. İyi değildim . Hemde hiç... Bu benim sonumdu. Her şeyin bittiği o yerdeydim şimdi.
Kollarımı beline sıkıca sardım. Zaman doluyordu. Abimden ayrılıp gülümsedim. Sonrada ayağa kalktım.
"Abi? Bir kazağını ödüç albilir miyim?"
"Şimdi mi?" Diye sordu masum bir ifade takınarak.
"Evet. Belki... daha sonra şansım olamayabilir."
Gülümsedi."İstediğini alabilirsin bir tanem." Gülümsedim.
Dolaba yönelip mavi kazağını elime alıp kokusunu içime çekip ciğerlerime dolmasına izin verdim. Daha sonra hızlı adımlarla odadan çıktım.
Göz yaşlarım bitene dek ağlamak haykırmak istiyordum gök yüzüne. Ama ne yapsam hayatım değişmeyecekti. Bu ben hayatımdı ve mutluluk hiç bir zaman benden yana değildi.
Selin'in odasına girip yatağına oturdum. Anlından öpüp saçlarını okşadım.
"Seni çok seviyorum." Diye fısıldadım son kez.
Odama yönelip masamın üzerinden telefonumu aldım.
Kapıya gidip bir süre baktım annem olan o kadının yüzüne.
"Ayakkabılarını giy." Eğilip ayakkabılarımı giydim. Kapıyı yavaşça çekip son kez baktım. Arkamı dinüp bir adım artım.
"Esil?" Rüzdardı. Yüzüne son kez bakıp gülümsedim. O ise şakınlıkla bana bakıyordu. Ben adımlarımı hızladırırken o sadece arkamdan bakıp izlemişti. Sadece bunu yapabilmişi belkide.
Üzerimde abimin mavi kazağı,atımda siyah taytım ve ayakkabılarım. Hepsi bukadardı.
(...)
Bu benim sonum. Sevdiklerimin mutlu olması istiyorsam arkama bakmaya hakkım yoktu.
Hepinize merhaba! YB ile karşınızdayım. Umarım beğenirsiniz. Evet,aşırı dram oldu. Yazarken bile gözlerim doldu. Esil "Bu benim sonum." Derken ne demek istedi? Yorum atmayı ve oy kullanmayı unutmayın:D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYBOLAN IŞIKLAR
Teen FictionEsil Aycan. Anne ve babasının boşanması sonucu,babası ve ailesinden koparılıp annesi ile yaşamak üzere İstanbul'a taşınmıştır. Peki bundan sonra ne olacak? "Ben Esil Aycan. Benim hikayemi okumaya var mısınız?"