Bazılarınız bir şeyi yanlış anlamış. Minho ve Jeongin öz kardeş değiller. Ikisi sokak yarışlarından tanışıyorlar yani sadece 2 yıldır biliyorlar birbirlerini
Bu arada yazım hatası olabilir, dershaneye gidecem birazdan. Kontrol etmeye fırsatım olmadı
__________________Başına geçirdiği şapkayı yüzüne daha çok indirdikten sonra elini ensesindeki saçlarına attı Minho. Üzerinde her zamanki pahalı gömlek ve pantolonlarından birisi vardı ama o umursamadan Woojin'in mezar taşına yaslanmış, yere oturmuştu. Yazın ortasındaydılar ve güneş doğrudan üstüne geliyordu, gömlek onu yakıyordu resmen. Neyse ki bir ağacın gölgesi birazcık olsun geliyordu üstüne
Bu sırada Jeongin uzaktaki bir ağaca yaslanmıș Minho'ya bakıyordu
Buraya geleli kaç saat olmuştu cidden? Yola çıkar çıkmaz mezarlığa gelmişlerdi. Ne öncesinde ne de sonrasında tek kelime etmemişti Minho. Sanki bütün nefretini Felix'e kusmuștu da artık söyleyecek bir şeyi yokmuş gibi ağzına bir fermuar çekmişti
Söyleyecek bir şeyi olmadığından değildi aslında, ne söylemesi gerektiğini bilemediği içindi
Minho bir korkaktı ve kendi sorumluluklarından kaçıyordu, bunun farkındaydı. Birisinin ona sürekli gerçekleri hatırlatması onu sinir ediyordu ama o kaçmaya çalıştıkça birisi elinden tutup tekrar Woojin'e götürüyordu sanki
Tek eli ensesinde gezinirken diğer koluna yasladığı başını kaldırdı. Arkasındaki mezar taşına başını yaslayıp ileriye baktı
Yine oluyordu... Birisi ona gerçekleri hatırlatmaya geliyordu ama Minho kaçamayacak kadar yorgundu
Karşısına geçip ayakta dikilen polise baktı. Jisung'un polis olduğunu bilmese anlayamazdı gerçi, şu an sıradan bir gence benziyordu
Minho'nun çökmüş suratı ile kızarmış gözlerine baktı. Pahalı takımına zıt olarak kafasında Jeongin'in verdiği beyzbol şapkası vardı
Bir süre bakıştıktan sonra yere oturdu Jisung. Minho'nun karşısında duruyordu
"Ne istiyorsun?"
Minho'nun çelimsiz sesinini algılayamadı en başta. Öyle kısık ve hüzün doluydu ki kalbine bir ağırlık çöktü Jisung'un. Şu ana kadar tonla ceset görmüş, koparılmış uzuvlarla ve işkenceye maruz kalmış bedenlerle karşılaşmıștı. Ama her zaman içlerinden en kötüsün ruhu öldürülmüș canlı bir beden olduğunu düşünmüştü. Minho da şu anda tam olarak öyleydi
"Bir şey istemiyorum"
Kızarmış gözleri ile Jisung'a bir süre daha bakıp bakışlarını kaçırdı. Kopardığı bir otun parçalarını parmakları arasında oynatıp etrafını izledi
"Hey" Ağaca yaslanan Jeongin duyduğu tanıdık ses ile arkasını döndü. Seungmin'in ona gülümseyerek yaklaştığını görünce zoraki gülümsedi o da "Hey..."
Jeongin'in yanına geçip Minho ve Jisung'a baktı. Tekrar Jeongin'e döndü "Nesi var?"
Dudaklarını ıslatıp "Ölen bir tanıdığı konusunda morali bozuk" dedi Jeongin. Woojin'den bahsetmek veya onun Minho'nun neyi olduğunu söylemek istemedi. Seungmin neler olduğunu biliyordu gerçi
Bir iki saat önce duştan çıkıp büyük bir rahatlama ile salona gittiğinde Jisung'u ağlarken bulmuştu. Sakinleștirdikten sonra neler olduğunu öğrenmişti ve bu Seungmin'in de canını sıkmıştı açıkçası
Jeongin'i nerede olduklarını söylemesi için çok zorlamıştı. Jisung Minho'yu görmek istiyordu ve bu sayede Seungmin de Jeongin ile buluşabilirdi, işine gelmişti biraz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Go Live [Minsung]
FanfictionParalar, altınlar, kadınlar ve düşünebileceğiniz her şey... Yarışçı Lee Minho istediği her şeye sahip olmasına rağmen kendisini sokak yarışlarındaki tutkuya karşı zapt edemiyordu Aynı şekilde memur Han Jisung'a da Minsung, ChanLix, SeungIn, ChangJin