5.6

16.7K 1.5K 3.4K
                                    

Eve geri döndüğünde aşırı derecede mutluydu Minho. Aslında kelepçelerin anahtarı uçurumdan aşağı düştüğü için 2 saat gibi bir süre onlarla dolaşmak zorunda kalmıştı ama merkeze gidip başka anahtar almışlardı. Jisung'un diğer polis arkadaşlarıyla da tanışma fırsatı elde etmişti ve onu sevmişlerdi - her ne kadar kelepçeler yüzünden başta onu suçlu sansalar da -. Jisung'a amiri baya kızmıştı ama Minho'nun araya girmesi ile sonlanmıștı o da.

Jisung'u evine bıraktıktan sonra sonunda huzurla evine ulaşmıştı Minho. Yüzünden gülücükler eksilmiyordu. Üst kattaki oturum odasına gidip kendisini koltuğa fırlatırken karşı koltukta oturan Chan tek kaşını kaldırmıştı "Hayırdır bu halin?"

Araya kaynayıp endişeyle sordu Felix "Yoksa Hyunjin intihar mı etti?"

Sırıtarak başını iki yana salladı. "Jisung ile çıkmaya başladık" kendi kendine gülüp gözlerini kapattı ve koltukta ters tarafa döndü. Chan ve Felix pek inanmamıștı ama moralini bozmamak için inanmış gibi yaptılar.

Koltukta uyuyakaldı Minho. 2 haftanın hatta yarışlar da sayılırsa 1 buçuk ayın yorgunluğu vardı üzerinde, çabucak uykuya dalmıştı.

Gözlerini açtığında üzerinde olmadığını hatırladığı ince pikeyi üstünden çekti. Baygın gözlerini odada gezdirdi ve Hyunjin ile göz göze geldi.

"İyi uyudun mu?"

Sadece başını salladı Minho. Onunla henüz çözemediği bir problem vardı ve Hyunjin de sanki bunun için buradaydı.

"Özür dilerim" direkt konuya girerek başını yere eğdi Hyunjin. O an keşke saçlarımı kesmeseydim diye düşündü, hiç değilse onlarla yüzünü kapatabilirdi

"Ne için?"

"Jisung ile aranızı bozduğum için"

Susup bekledi. Hala biraz uyku sersemiydi, ayrıca acıktığı için beyni algılamıyordu şu an. Sahi saat kaçtı ki?

"Değişmişsin"

Boşluktaki bakışlarını Hyunjin'e çıkardı. Ne demeye çalıştığını anlamaya çalışarak "Nasıl?" diye sordu.

"Benim bildiğim Minho kendinden başkasını düşünmeyen, insanlara üstten bakan, tek umursadığı kendisi olan ve başkaları için çabalamayacak birisiydi" kendi söylediklerini duyduktan sonra onaylarcasına başını salladı Hyunjin. Tekrar etti "Değişmişsin"

Söyleyecek bir şeyi yoktu Minho'nun. Doğru söze ne denirdi ki zaten? Değişiminin en çok farkında olan kişiydi Minho

Jisung ile ilk tanıştığı zamanı hatırlıyordu. Ona üstten bakmış, kendisini yenmesinin imkansız olduğunu söylemiş ve alay etmişti. Hiçbir zaman suratından indirmediği bir sırıtış vardı bir kere. Artık ondan bile eser yoktu. Halbuki eski Minho'nun her şeyini özetleyen şeydi o sırıtış. Kendini bilmiş, egoist ve alaycı... Tıpkı gözlerinden de okunduğu gibi. Şu an ise yüzünde mutlu bir gülümseme vardı, gerçekten mutlu olduğu içindi. Sahte değildi, kirli duygular barındırmıyordu ve gülümsemek içinden geliyordu. Kalbinden geliyordu.

Keşke abisi de bunu görebilseydi diye düşündü Hyunjin. Minho'nun şu an aklından neler geçtiğini bilmiyordu ama yüzünde sevimli sayılabilecek bir tebessüm, gözlerinde ise bir miktar hüzün ile gurur vardı. Woojin bunu görebilseydi aşırı mutlu olurdu çünkü Minho'yu her zaman akıllanması için uyarırdı ama o hiçbir zaman dinlemezdi. Abisinin öğütlerini şimdi anlayabiliyordu

Sanırım gerçekten de bir şeyin veya birisinin değerini anlamak için onu kaybetmemiz gerekiyordu

Ama elden ne gelirdi ki? İş işten geçmişti

Go Live [Minsung]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin