Bakalım bu kitap bittiğinde ilk death game mi 30k olacak yoksa bu kitap mı olacak dkskdkskx
__________________
"Yarın yola çıkıyoruz o halde?"
"Ne zaman?"
"Sabah erkenden gidelim, bütün gün dinlenmek istiyorum ben"
Jinwoo vücudunun çeşitli yerlerindeki kemiklerini kütletip sandalyeye iyice yayıldı. Bu haline gülmüştü diğerleri. Yarış süresi boyunca yaptıkları gibi yine içiyorlardı ama bu sefer daha azdı. Yarışlar boyunca her gün içmek onların geleneğiydi ama şu anda keyfine içiyorlardı. Çoğu içmiyordu gerçi.
Yanında oturan Jeongin'in omzuna başını yerleştirirken masanın karşı tarafında oturan Jisung'a baktı Minho. Gülümsüyordu ama gözlerinden yorgunluk akıyordu resmen. Buna rağmen polis olduğunu öğrenen diğerlerinin meraklı sorularını yanıtlıyordu. Cana yakın birisiydi zaten, diğerleri onunla sohbet etmeyi seviyordu.
Minho da onunla sohbet etmek istiyordu ama...
Tek yapabildiği karşısında oturup ona bakmak olduğu için üzgündü. Birkaç kere sohbete girmeye çalışmıştı ama Jisung onu umursamamıștı bile. Ondan kaçıyor gibiydi, gözlerine inatla bakmıyordu. Minho çağırdığında duymamış gibi yapıyordu.
Bunları fark edemeyecek kadar aptal değildi Minho. Bakışları saniyesinde Hyunjin'e kaydı ve çatık kaşlarla ona baktı. Yoksa o mu yapmıştı? Aslında Hyunjin'den şüphelenmezdi çünkü o başkalarının ilişkilerine burnunu sokan birisi değildi.
Hyunjin'in Changbin'e olan bakışlarını yakaladı. Gözlerini kısıp onları incelediği birkaç saniyenin sonunda Hyunjin Changbin'i bileğinden tutarak masadan kaldırdı. Diğerleri onların gittiğini fark etmedi bile.
Eğer Jisung Hyunjin yüzünden böyleyse olay çıkarırdı Minho. Jisung ile arasını bozup kendisi Changbin'e mi açılacaktı yani?
Jeongin'in omzundan başını kaldırıp ayağa kalktı Minho. Sohbetin ortasında bulunan Jisung'un yanına dikildiği gibi koluna yapıştı. Herkesin ortasında bunu yapması direkt gözlerin ona dönmesini ve Minho'nun ciddi suratını görmelerini sağlamıştı.
"Konuşalım"
Kolundan çekince istemeden de olsa ayağa kalktı Jisung. Masadakilere bir şeyler söylemeye çalıştı ama fırsatı olmadan Minho tarafından sürüklendi.
Birkaç dakika sonra otelden çıkıp yolun karşı tarafına geçtiler. Okyanus manzarasını seyretmek için bırakılan ve önünden yürüyüş yolu geçen banklara oturdular.
Rahatsızca yerinde kıpırdandı Jisung. Minho bakışlarını ellerine odaklamıștı ve söyleyeceklerini toparlamaya çalışıyordu. Klasik bir cümle ile başlayıp "Sorun ne?" dedi "Sabahtan beri moralin bozuk"
"Bozuk değ-"
"Jisung" başını kaldırıp Jisung'un gözlerine baktı. Çökmüş yüzünü inceleyip ışığını kaybetmiş gözlerine karşı tebessüm etti "Bir şeyler olduğunu anlayabiliyorum"
Sustu Jisung. Açıklamak yerine öylece oturmayı tercih ettiğinde Minho'nun parmaklarını elinin üstünde hissetti "Geçen haftaki mesele mi?"
Başını salladı yavaşça. Olumlu cevabı alınca nefesini verdi Minho. Jisung'a o konuyu açmadığı sürece kendisinin de açmayacağını söylemişti. Jisung'un konuşma yanlısı olduğu da söylenemezdi.
"Yapabileceğim bir şey var mı?"
Başını iki yana salladı Jisung. Hiçbir şey istemiyordu, Minho'dan hemen kurtulmak ve odasına gitmek istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Go Live [Minsung]
FanfictionParalar, altınlar, kadınlar ve düşünebileceğiniz her şey... Yarışçı Lee Minho istediği her şeye sahip olmasına rağmen kendisini sokak yarışlarındaki tutkuya karşı zapt edemiyordu Aynı şekilde memur Han Jisung'a da Minsung, ChanLix, SeungIn, ChangJin