Wines

6K 822 767
                                    

Ayaklarının altında dalgalanan okyanusu izlemeye dalmış dizine penguenli yara bandını yapıştıran adamı düşünüyordu. Beklediğinden gençti, buraya gelmeden önce 40'lı yaşlarda gudubet bi kaptanla çalışacağını düşünmüştü, Jeongin.

Esen rüzgarla ciğerlerine balık kokusu dolunca yüzünü buruşturmuştu. (Şuan yazarınız da balık kokusu alıyor ve kusacak.)

Arkasına döndüğünde kenara yanaşmış sandaldan balık indirdiklerini görmüştü.

"Jisung yardım etmeye ne dersin !?"

Uzun boylu, oldukça iyi bir yüze sahip adam iskelede kenara çıkardığı yengeçle oynayan sincaba benzeyen çocuğa seslenmişti.

"Ama bu yavrucağı burada nasıl bir başına bırakayım."

Uzun olan gözlerini devirdikten sonra yengeci ayağıyla suya itmişti. Jisung denilen genç hızla ayaklanıp bağırdı.

"N'apıyorsun !? Öldürdün onu, boğuldu."

Genç, Jisung'un yanağına elini koyup konuştu.

"Sung, yengeçler suda yaşar."

Jisung bi süre duraksadıktan sonra uzun olana hak vermiş beraber sandaldan balık indirmeye başlamışlardı.

Kendisini izleyen Hyunjin'i, ona elma uzatmasıyla fark etmişti.

"O izlediklerin Minho ile Jisung, balıkçılık yapıyorlar."

Jeongin, Hyunjin'i onayladıktan sonra uzattığı elmayı kibarca reddetti.

"Teşekkürler ama yiyemem, kırmızı elmaya alerjim var."

Hyunjin'in konuşmasını iskeleye ilk geldiğinde gördüğü çilli çocuk bölmüştü.

"Oha benim de kırmızı elmaya alerjim var. Bu arada Hyunjin'i bulmuşsun, iyi güzel."

Hyunjin sinirle soluyup çilli çocuğa yaklaştı. Yüzüne düşen güneşi şapkasıyla engelledikten sonra dudaklarını araladı.

"Bana Hyunjin diye hitap etmemeni sana kaç kere söylemeliyim, Felix ? Hem sana benim çaylağımla muhattap olma hakkını kim veriyor ?"

Felix denilen çocuk ellerini havaya kaldırıp Hyunjin'den uzaklaşmıştı.

"Sakin ol Hyunjinnie~ sadece minik çaylağının biraz yardıma ihtiyacı vardı ben de yardım ettim, şimdi yine görünce konuşmak istedim."

Hyunjin bu sefer Felix'in kollarını arkada birleştirip, iskeleden aşağı sarkmasını sağlamıştı.

"H-hyung titanik böyle yapılmıyor."

Felix'in dediğiyle daha da sinirlenen Hyunjin, kollarındaki çocuğu daha da eğmişti derin okyanusa.

"Bak Felix ciddiyim ki acımam atarım seni buraya."

Felix dudaklarını büzüp gözlerini sudan çekip, Jeongin'e çevirmişti.

"Ya Hyunjin hyung yeni tayfanı korkutuyorsun, bak seni bırakır Seungmin'in tayfası olur."

Hyunjin biraz duraksadıktan sonra Felix'i eğdiği yerden kaldırmış, Jeongin'e dönmüştü.

"Kusura bakma Jeongin, normalde sinirli biri değilimdir ama Felix beni delirtmeyi başarıyor."

Jeongin yavaşça başını sallayıp onaylamıştı, buraya gelmeden önce kesinlikle böyle bir şey beklemiyordu. Sıcak güneşin altında sadece gemilerden bir şeyler indirip bindireceğini sanıyordu.

Felix, Hyunjin'i ittirip Jeongin'e elini uzattı.

"Tanıştığıma memnun oldum o zaman, Jeonginie~"

Jeongin, elini sıkmaktan emin olamayarak gözlerini önünden Hyunjin'e çevirmişti. Hyunjin kafasını sallayınca Felix'in elini tuttu.

"Ben de memnun oldum."

Felix gülümseyip iskelenin kenarlarındaki tahtalara sırtını yasladı.

"Neden Seungminciğim ile çalışmak yerine Hyunjin hyungu tercih ettin ? Buranın en iyi denizcisi Seungmin'dir."

Jeongin cevap vermeye yeltendiği sırada sözü kesilmişti.

"Seungmin'i öldürünce en iyi denizci olamayacak ama, Felix."

3'lü gözlerini sinirle dudaklarını kemiren kısa boylu gence çevirmişti.

Genç sırtını çitlere yaslayıp şakaklarını ovmaya başlamıştı. Hyunjin'in kıkırdamasıyla başını hafifçe kaldırdı.

"Ne oldu Changbin ?"

Changbin denilen genç bunun sorulmasını bekiliyormuşçasına hızla cevap verdi.

"Bulvara gidip Fransa'dan gelen şarapları alması gerekiyor ama bir haftadır işi ekiyor."

Felix dudaklarını büzüp bir adım ileri çıkmıştı. Gözünü alan güneşe karşı gözlerini kısıp ince kollarını önünde birleştirdi.

"Ama hyung o taraftan fırtına geliyormuş, n'apalım ölelim mi ? Hem şarap durdukça güzelleşir."

Changbin kaşlarını çatıp Felix'e yaklaştı.

"Sikeyim, denizci değil misiniz işiniz ne ?"

"Hyung bunu bana değil Seungmin kaptancığıma söyle, benim sözüm geçmiyor."

Changbin kaşlarını kaldırıp 'ciddi misin' bakışları attıktan sonra kahkaha atmıştı.

"Işine gelen konularda sözünü geçirmeyi çok iyi biliyorsun, Lee Felix."

Felix sert olduğunu düşündüğü bakışlarını Changbin'e gönderirken bi yandan da konuşuyordu.

"Susuyorsam sırf şarapçılara saygım ve hayranlığımdan susuyorum."

"Şarabı olmayan bir şarapçı, demek istedin sanırım."

Ikili tartışmaya devam ederken Hyunjin Jeongin'i kolundan çekelemiş, kulağına fısıldamıştı.

"Gitsek mi ?"

Jeongin başıyla onayladıktan sonra güneşin düştüğü iskelede yürümeye başlamışlardı. Jeongin'in hâlâ dizi acıdığından Hyunjin adımlarını oldukça yavaş atmaya çalışıyordu.

Uzun olan açılan kol düğmesini fark edince durmuş ve gözüyle işaret etmişti.

"Jeongin, şunu ilikleyebilir misin ?"

Jeongin başıyla onaylayıp, parmak uçlarının Hyunjin'in koluna değdiğinden vücuduna geçen, kalbinin düzensiz atmasına sebep olan enerjiyi umursamamaya çalışarak düğmeyi ilikledi.

Hyunjin minnetle gülümsedikten sonra söze girdi.

"Nerede kalacağını merak etmiyor musun ? Sormadın da."

Meydanda düşmeden önce aklında olan soru Hyunjin ile karşılaşmasından sonra aklından uçup gitmişti. Hızlı gelişen olaylar ile asıl ihtiyaçlarını unutmuştu.

"Tamamiyle aklımdan çıkmış."

Hyunjin gülümseyip yanıtladı.

"Evimin en tatlı odasını sana ayırdım Jeongin."

Jeongin şaşkınlıkla gözlerini Hyunjin'e çevirdi. Etrafında olan tayfalardan sadece biriydi, o.

"Sunyeon teyzeyi yani anneni gerçekten severim, oğlunun pis bir pansiyonda kalmasına gönlüm el vermezdi."

Jeongin'in yüzüne yerleşen gülümseme ile Hyunjin de gülümsemişti.

"Teşekkürler, kaptan."

[[ Bölüm Sonu ]]

Bu bölümde yan karakterleri de tanıtmaya çalıştım umarım hoşunuza gitmiştir

Kitabı bolca sevin ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen 😔🍷❣

Mariners Apartment Complex 𖤐 Hyunin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin