Gökyüzü sıcak tonlara boyanmış, güneş derin maviliğin ardında kaybolmaya başlamıştı. Okyanusun içinde bir kuş kadar küçük kalan gemideki yolcularsa yemek yemek için işlerine ara vermişlerdi.
Genç kaptan da tayfalarının ardından güverteye adımlamis ve yemekhane bölümüne ilerlemişti. Bir süre, Jeongin'i görmek için kalabaliklaşmaya başlayan yemekhaneye bakınmış göremeyince beklemeye başlamıştı, hem tayfaların ona olabilecek yanlış bir davranışta bulunacaklarından korktuğundan hem de her akşam yemeğinde olduğu gibi beraber yemek istiyordu.
Artık tüm tayfaların geldiginden emin olmuştu hatta yemeğini bitirenler bile vardı ama Jeongin bir türlü gelmemişti.
"Hey kaptan! Neyi bekliyorsun?"
Arkadaki masalarda oturan iri -hatta geminin en irisi olabilecek- tayfa, yemeğini yerken seslenmisti. Hyunjin gülümseyip konuşmaya girdi.
"Bir tayfayı ama gelecek gibi görünmüyor, size afiyet olsun."
Hyunjin sözlerini bitirdiği gibi bakışları masadaki Chaeyoung'u bulmuştu, o az önce bir tayfayla diyaloğa girince Jeongin'den bahsettiğini anlamıştı.
"Chaeyoung, Jeongin nerede biliyor musun?"
"En son işimi bitirip geleceğim diyordu, yelkenlerin tarafında bir bank var ya o taraftaydı."
Hyunjin ses çıkarmadan başıyla onaylamış ve ilerlemeye başlamıştı. Başına bir şey gelmesi korkusuyla adımlarını hızlandırdı, tabi öyle bir konumda başına ne gelebilirdi o da bilmiyordu ama.
Sonunda yelkenlerin tarafına vardığında bakışlarını banka çevirdi, oturduğu yerde kafasını geri bankın başına yaslayıp uyuyan bir Jeongin görmeyi beklemiyordu.
Sessiz adımlarla yanına ilerleyip yüzünü tayfasının yüzüne yaklaştırdı, nefes alıyordu, ölmemişti. Işinden dolayı doğan içgüdü yüzünden yapmıştı bunu, Hyunjin.
Geri çekildiğinde hemen önünde uyuyan çocuğun güzel yüzü gözleri önüne serildi. Pembe dudakları hafif aralık, siyah kâkülleri anlına dökülmüş ve kirpiklerinden biri yanağına düşmüştü.
Genç kaptan, yavaşça parmaklarını tayfasının yanağına yaklaştırdı. Hafifçe temas ettiğinde hicbir tepki almadığına sevinerek yanağının üzerindeki kirpiği parmakları arasına aldı, ardından Jeongin'in dilek hakkını kendisi kullanıp kararmaya başlayan gökyüzüne üfledi, parmağından ayrılan kirpik anında rüzgara karışıp yok olmuştu.
Gözleri yeniden Jeongin'i bulduğunda yutkundu, kaptan. Genç çocuk uykusunda bir şeyler sayıklıyordu, ve bu oldukça tatlı bir görüntü oluşturmuştu Hyunjin'in gözünde.
Yavaşça tayfasına doğru eğildi, Hyunjin. Jeongin'in nefesini yüzünde hissedebiliyordu. Öylece uyuyan tayfasını izledi bir süre, Jeongin'in uyanmaya niyeti olmadığını anlayınca aralarındaki mesafeyi daha da azaltmak için yaklaştı, artık dudakları birbirine değiyordu.
Bunu yapmak için yanıp tutuşurken bir yandan da birinin görmesi veyahut Jeongin'in gözlerini aralaması düşüncesiyle korkudan titriyordu.
Bir kez daha yutkundu ve yavaşça gözlerini kapadı, genç kaptan. Aralarındaki mesafeyi sıfıra indirip hiçbir şeyden haberi olmadan rüyasında uçan penguenler gören Jeongin'in dudaklarını kendi dudaklarıyla kapadı.
Jeongin'in tüm sıcaklığının kendi bedenine aktarıldığını hissetmişti, veya tam tersi de olabilirdi. Bir süre durdu öylece ardından çekilmek için hazırlandığında, Jeongin gözlerini sonunda aralamıştı.
Hyunjin, korkuyla geri çekilmiş ve dua etmeye başlamıştı, çünkü şuan tam anlamıyla endişeden ve utançtan ölüyordu. Umutla gözlerini Jeongin'e sabitledi, umuyordu genç çocuk hicbir şeyi fark etmemiş olsun. Jeongin gözlerini birkaç kez kırpmış ardından Hyunjin'e bakmaya devam etmişti. Şuan gerçek ve rüyayı ayırt etmeye çalışıyordu, sanki az önce Hyunjin yüzünün dibindeydi, yoksa rüya mı görmüştü, gördüyse neden böyle bir rüya görüyordu amk. O düşünceleriyle boğuşurken Hyunjin birkaç sözcük beklemeye devam ediyordu.
Sonunda sessizlik son bulmuş ve Jeongin anlamaz bakışlarını Hyunjin'in üzerinde gezdirerek konuşmuştu.
"Kaptan?"
"G-günaydın Jeongin."
Hyunjin titreyen irisleriyle, karşısında saçları dağılmış yavaş yavaş açılmış gözlerle kendisine bakan çocuğa kitlenmiş bakıyordu. Hayır, fark etmemişti eğer fark etseydi sorardı, ama bugün çok açık vermişti, o resim olayı bir şekilde açıklansa da az onceki olay için söyleyecek bir yalanı yoktu.
"Akşam yemeğini kaçırdım kesin, tüh."
Jeongin söylenerek ayağa kalktığında Hyunjin rahat bir nefes vermiş, sanki omuzlarındaki bütün yükün kuş olup gittiğini hissetmişti. Yine ucuz yırttığı için şükredip bir sey olmamış gibi davranmaya devam etmişti.
"Aşçıyla konuş eğer yemek kaldıysa sana verebilir."
"Şey bunun için biraz işten kaytarabilirim değil mi?"
Jeongin, parlak gözleri ve büzdüğü dudaklarıyla Hyunjin'e dönünce, zavallı kaptan hızlanan kalbinin üzerine elini götürmemek için kendini zor tutmuştu. Bu hislerin, bu düsüncelerin ne kadar olmaması gerektiğini düşünse ve kendine kurallar koysa da o harelerle karşılaştığında ne kural ne de iradesi kalıyordu. Tayfanın her sözcüğü bir kursun misali Hyunjin'in koymaya çalıştığı duvarları deliyor, kokusu ise bir meltem gibi her kendini durdurmaya çalıştığında aklını çeliyor, başını döndürüyordu.
Sonunda boğazını temizleyip kendini toparlamis ve dudaklarını aralamıştı.
"Tabi, ama çok geç kalma."
Jeongin gülümseyip teşekkür etmiş ardından ikisi de ters yönlere adımlamislardi. Jeongin çok geçmeden büyük gözlerle kendisine bakan Chaeyoung'u görünce el sallamış ve yanına ilerlemişti, lakin Chaeyoung ona şoka girmiş gibi bakıyordu.
"Bir şey mi oldu Chae?"
Chaeyoung, Jeongin'in anlamaz bakışlarla kendisine baktığını görünce az önceki olayı uykuda olduğu için fark etmediğine emin olmuştu. Lakin kaptanının yani iş vereninin sırrını saklamak yerine kaşlarını çatıp arkadaşına gördüğünü söylemeye karar verdi.
"Jeongin az önce Hyunjin kaptanın yaptığı şeyi fark etmedin mi?"
Jeongin'in kasları çatılmış bir süre düşünmüş lakin hicbir şey aklına gelmeyince başını iki yana sallamıştı.
"Anlamadım, ne yapmış?"
"Aptal! Sen uykudayken seni öptü, Bunun bir açıklaması olması lazım!"
Genç tayfa duyduğu şeyle olduğu yere civilendiğini hissetmişti. Ardından yeniden düşününce rüya mı gerçek mi diye ayırt edemedigi sahneler gözününün önünde şimşek gibi çakmıştı. Dudakları şaşkınlıkla aralanırken vücudundaki ısının yanaklarında toplanmaya başladığını hissetmişti.
"N-neden yaptı bunu?"
"Nereden bileyim, ama bu konuyu konuşman lazım Jeongin."
Jeongin sessizce başıyla onaylamış ardından bakışlarını Chaeyoung'tan kaçırmıştı. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu, ya söylediğinde reddederse veya haklı olsa da kovulursa falan. O 'Hyunjin'den sonra Seungmin ile çalışmaya başlayanlar' adlı her birinin trajik hikayesi olan kadroya katılırsa diye vücudunu büyük bir korku sarmıştı.
"Jeongin endişelenme, eğer inkar ederse benim gördüğümü ona söyleyeceğim."
Jeongin korkuyla gözlerini büyülttü, eğer kendisi yüzünden Chaeyoung'un da başına bir şey gelirse bunu gerçekten kaldıramazdı.
"H-hayır, nasıl tepki vereceğini bilmiyoruz, ben kendi-"
"Hayır, ne olursa olsun sana destek olacağım."
Jeongin, başını önüne eğdi, Chaeyoung gibi kararlı birini zaten ne derse desin kararından döndüremeyecegini biliyordu. Bu yüzden sessizce onayladı, ne kadar istemese de.
[[Bölüm Sonu]]
Okuyucular istemek kiss ben istemek kaos dedim herkesin gönlü olsun, buyrun :)
Umarııım beğenmişsinizdir, yorumlar ve oylarınız ile destek olmayı unutmayın ✨
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mariners Apartment Complex 𖤐 Hyunin
FanfictionJeongin, Hyunjin adında bir denizcinin yanında çalışmaya başlar. ーTamamlandı.