Jeongin, dolu gözlerini parmakları arasında tuttuğu kâğıtta gezdirdi. Gözleri kağıdın üzerinde tuttuğu fotoğrafa kayınca ağzından hıçkırık kaçırmamak için dudaklarını bastırmıştı.
"Sevgili Jeongin;
Benim minik tilkim, iyi olmanı dileyerek sözlerime başlıyorum. Gözlerim evin içinde seni arasa da seni bir gün o dümenin başında görme umuduyla özlemimi bastırıyorum. Iyi gidiyor değil mi işlerin? Arada yorulduğun, bunaldığın zamanlar oluyorsa göğe bak, baban seni o bulutların üzerinden izliyor ve o da seni bir gün kaptan olarak görmeyi bekliyor.
Benim için de sakın endişelenme, gayet iyiyim. Hani çöpe atacağım diye söylendiğim oyuncakların var ya çöpe atmayı bırak odamın bir köşesine dizdim onları. Çünkü seni hatırlatıyorlar Innie~ Döndüğünde her biri seni karşılayacak, tabii döndüğün zaman yaşın büyümüş olacak ne kadar ilgilenirsin bilemem ^^
Iyi ol Jeongin, bir gün kaptan olarak görmek için seni bekliyor olacağım.
Sevgilerimle, annen Sunyeon."
Jeongin elindeki mektubu yeniden zarfına koydu, son kez annesinin gönderdiği fotoğrafa bakıp onu da zarfın içine bıraktı.
Iskelede o sözleri söyledikten sonra şimdi kaptanına gidip özür dilemek zor olacaktı. Sıkıntıyla kafasını yastığına gömdü. Annesinin, "Baban seni yukarıdan izliyor." Demesi ayrı bir yük bırakmıştı minik kalbine.
Zarfı masasına bıraktıktan sonra kapısına adımladı, koridoru küçük adımlarla geçerken bir yandan da odalara göz gezdiriyordu. Odaların boş olduğunu fark edince adımlarını kaptanının kendi odasına çevirdi.
Kapalı odanın önüne gelince kalbi daha hızlı atmaya başlamıştı. Buraya geldiğinden beri ilk kez Hyunjin'in odasına girecekti. Hâlâ Hyunjin'e kırgındı lâkin o mektuptan sonra eve dönmesi ömür boyu taşıyacağı bir vicdan azabına neden olacaktı.
Kapıya tıklattıktan sonra çok geçmeden Hyunjin içeri girmesi için seslenmişti.
Kapıyı vücudu geçebilecek kadar aralayıp içeri adımladı. Başını zorlukla kaldırdığında odayı incelemişti. Kendi odasına göre daha büyük, tahtalarla çevrili duvarları, daha önce görmediği kitaplarla dolu olan koyu kahve kitaplığı, bir çalışma masası ve alçak bir yatakla sade ama hoş görünümlü bir odası vardı. Sonunda gözlerini çalışma masasında kitap okuyan Hyunjin ile buluşturunca başını yeniden öne eğdi.
"Sen ağladın mı?"
Hyunjin'in konuşması ile önce başını kaldırmış ardından gözlerini kaçırmıştı. Kızarık gözleri ve burnu ağladığını açık açık belli ediyordu.
Jeongin cevap vermeyince, Hyunjin oturduğu yerden kalkmış, bir eliyle tuttuğu kitabın kapağını bırakıp kitabın kapanmasına izin vermişti. Adımlarını minik tayfasına yöneltmiş yanına gidince bir elini kendisine bakmamak için direnen tayfasının yanağına koymuştu.
"Mektup Sunyeon teyzeden miydi?"
Jeongin başını olumlu anlamda sallamış, istemeden yine gözleri dolmuştu. Gözlerine siper eden yaşları, Hyunjin'in kendisini kolları arasına almasıyla serbest bırakmıştı. Hyunjin, bir elini tayfasının belinde tutarken boşta kalan elini saçlarına götürmüştü.
"B-ben bu işi bırakamam."
Jeongin'in aldığı derin nefesleri arasında söylediklerine karşı Hyunjin burukça gülümsemiş ve Jeongin'in saçlarını okşamaya devam etmişti.
"Ben de bunu söylemeni bekliyordum."
Jeongin ellerinin tersiyle göz yaşlarını silerken ayrılmıştı Hyunjin'in kollarından. Bunu söylerken ağlamayı planlamıyordu lâkin tutamamıştı göz yaşlarını. Bir yandan da kaptanının gözünde sulu göz imajı çizdiği için sinirliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mariners Apartment Complex 𖤐 Hyunin
FanfictionJeongin, Hyunjin adında bir denizcinin yanında çalışmaya başlar. ーTamamlandı.