Aralarındaki konuşmadan sonra sessiz adımlarla yemekhaneye yürüyordu ikili.
Artık geri dönemeyeceği bir karar vermiş olan Jeongin, bu kararının getirebileceği ihtimallerin altında eziliyordu, Hyunjin ise Jeongin'in bu düşüncelerinin farkına varmış olacak ki bir kolunu gencin omzuna atıp kendine çekmişti.
"Hicbir şey hakkında endişelenme Jeongin."
Genç tayfa rahatsızlıkla yüzünü buruşturdu, elbette Hyunjin ile olmak istiyordu lakin burada ondan haz etmeyen bir sürü kişi vardı ve onlar başına bela açabilirdi. Ha bir de Chaeyoung'a söyleme kısmı vardı, genç tayfa emindi Chaeyoung da aynı kötü ihtimalleri düşünecekti.
Sonunda yemekhaneye vardıklarında bir köşede oturmaya devam eden Chaeyoung ile göz göze gelmişlerdi. Chaeyoung, ikilinin yakınlığından bir şeylerin konuşulup düzeltilmiş olduğunun farkına varmış, kendisinin bu konu hakkında özür niteliğinde bir açıklama yapması gerektiğini düşünmüştü.
Jeongin Chae'nin oturduğu masaya geçerken Hyunjin kahve almak için ilerlemişti. Onlardan başka kimse olmadığından sessiz olan ortamda alçak sesle söze girdi, genç kız.
"Aranız düzeldi mi? Ne konuştunuz? Özür dilemeli miyim ben de?"
Jeongin sıkıntıyla nefes vermiş bakışlarını Hyunjin'e çevirdikten sonra yine Chaeyoung'a dönmüştü.
"Sanırım, aramızda daha fazlasi var artık."
Chaeyoung basta duyduğunu idrak etmek için duraksamış ardından büyük gözlerle tepki vermişti.
"Ne? Ne zaman bunca şey oldu, bana neden bir şey söylemiyorsun? Emin misin, bunun sana getirebileceği sorunları biliyo-"
"Evet, Chae. Başıma gelebilecek her şeyi tahmin ediyorum."
Chaeyoung konuşmak için dudaklarını aralamış ardından nefes verip susmuştu. Karşı çıkma gibi bir lüksü yoktu, arkadaşını ne kadar korumak istese de onun hayatıydı, istediği hatayı yapabilir istediği riski alabilirdi.
"Pekâlâ, farkındaysan sorun değil, tek yapabileceğim sizi desteklemek."
Jeongin arkadaşına gülümsürken Hyunjin masaya gelmiş, Hyunjin'in gelmesiyle Chaeyoung işi olduğunu söyleyip masadan kalkmıştı.
Hyunjin, önce masayla bakışmış ardından boş karşı taraf yerine Jeongin'in yanına geçmişti. Jeongin ise gerildiginden bakışlarını bacakları üzerindeki ellerinde gezdiriyordu.
Genç kaptan kahvesinden bir yudum alırken yemekhanede gözlerini gezdirmiş, kimse olmadığından emin olunca Jeongin'e biraz daha yaklaşıp elini saçlarına atmıştı. Jeongin ise birden hissettiği yakınlıkla birinin onları görebileceği korkusundan geri çekilmeye çalışmış, Hyunjin'in gülümseyip elini beline atmasıyla durmuştu.
"Hiç kimse yok, sakin ol."
Jeongin, ne kadar onaylasa da birinin her an yemekhaneye girebileceği korkusuyla kendini Hyunjin'den uzak tutmaya çalışıyordu, bu her ne kadar Hyunjin'in hoşuna gitmese de anlayışla karşılamaya çalışıp ses çıkarmamıştı.
Bugün seferin son günü, eve dönüş yolculuğunda olduklarından gemide de yapılacak iş kalmamıştı, herkes ufak tefek işler dışında kendi halinde takılıyordu.
Ikili güverteden çıktıktan sonra Jeongin başka yöne ilerlemeye başlayınca, Hyunjin kolunu tutup durdurmuştu.
"Yapacağın iş yok zaten, nereye?"
"Benim yok ama senin yönlendirmen gereken bir gemin var, hani?"
"Hani nerede?"
Jeongin'in göz devirmesiyle Hyunjin kıkırdamış ardından genci kolundan tutup peşinden çekmeye başlamıştı.
"Yanımda durmanda bir sakınca yok ama."
Jeongin, üzerinde hissettiği birkaç bakışla kolunu Hyunjin'in elinden kurtarmış ve aralarında mesafe bırakarak yürümeye devam etmişti. Hyunjin aldığı tepkiye sinirlense de umursamdan ilerlemeye devam etti, ne de olsa daha güvenli bir yerde Jeongin'in ona karşı koymayacağını biliyordu.
Sonunda ikisi de merdivenleri çıkıp kaptan kabinine girdiklerinde Hyunjin kapıyı arkalarından kapatıp genç çocuğu kapıyla kendisi arasında bırakmıştı.
Jeongin anlamaz bakışlarla bakarken Hyunjin bir elini yanağına koymasıyla gözlerini büyültmüştü.
"Jeongin, neden böyle tepki veriyorsun?"
Hyunjin kırık çıkan sesiyle konuşunca Jeongin ister istemez gözlerini kaçırmış ve sıkıntıyla nefes vermişti. Penguenler aşkına, korkuyordu işte!
"B-biri görsün istemiyorum."
Hyunjin "pekâlâ," deyip uzaklaşırken Jeongin rahat bir nefes vermişti. Arkasındaki ahşap kapıya yaslanırken birden kapıya vurulmasıyla yerinden sıçramış, camdan gördüğü Yeom'la geri çekilmişti.
Yeom elinde iki defterle içeri girerken birkaç saniyeliğine Jeongin'e bakmış ardından defteri Hyunjin'in masasına bırakıp çıkmıştı. O birkaç saniyelik bakışma Jeongin'in korkudan titremesine yetmişti.
Hyunjin defter ile ilgilenirken Yeom'un ardından Jeongin de çıkmaya yeltenmiş, Hyunjin'in seslenmesiyle içinden küfrederek duraksamıştı.
"Nereye?"
"Chaeyoung ile buluşmam gerekiyordu unutmusum da."
Hyunjin bir süre boş bakışlarla kendisine bakmış ardından önüne dönüp Jeongin'in yüzüne bakmadan onaylamıştı.
Jeongin aldığı onayla hızlıca kendini dışarı atarken, nefes nefese merdivenlerden inmişti. Birinin görmesi, hakkında düşünmesi, ilişkileri oldugunu anlaması gibi bir sürü düşünce zihninde turluyor, bunların korkusundan Hyunjin'e yaklaşamıyor, yaklaşmasına izin vermiyordu.
Sonunda koşarak Chaeyoung'un yanına vardığında Chae bir süre gence bakmış, ardından gözlerini devirip bir elini anlına vurmuştu.
"Kaçtın değil mi?"
[[Bölüm Sonu]]
Jeongin'in kafasına penguen fırlatmak isteyenler +1'lesin de yazar görsün
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mariners Apartment Complex 𖤐 Hyunin
FanficJeongin, Hyunjin adında bir denizcinin yanında çalışmaya başlar. ーTamamlandı.