Hafif aralanmış perdeden sızan güneş, martıların ve güne başlamış insanların gürültüsü, kulağına iliştiğinde sabah olduğunu anlamıştı, tayfa. Tek farklılık; gözlerini araladığında artık görmeye alıştığı odasının tavanı değil, Hyunjin'in gri t shirtünün sıyrılmasıyla gözüken beyaz teniydi.
Hyunjin'i uyandırmamaya çalıştığından oldukça yavaş hareket etmeye başlamış lakin başını kaldırdığında karşılaştığı gülen gözler, bunun gereksiz olduğunu fark etmesine neden olmuştu. Kaptan, her zamanki gibi daha erken kalkmıştı.
"Günaydın, Jeongin."
Jeongin başıyla onaylamış kalkmaya yöneldiğinde, belinde gezinen ellerin gevşememesiyle yeniden kendini yatağa bırakmış ve kaşlarını çatıp Hyunjin'e dönmüştü.
"Bırakır mısın?"
"Hayır."
Jeongin gözlerini devirmiş ve beline sarılı elleri itmeye çalışmıştı. Işe yaramadığını anlayınca kendini yeniden yatağa bırakmıştı.
Yüzünü asıp bakışlarını odanın farklı yerlerinde gezdirmeye başlayınca Hyunjin sinirle gözlerini devirmişti, şu dakikaya kadar Jeongin'den duyduğu bahaneleri kabul etse de artık anlam veremiyor, siniri bozuluyordu.
"Jeongin, şu an etrafımızda kimse yok böyle davranmana sebebiyet verecek hiçbir şey yok. Neden hâlâ aynı davranıyorsun?"
Tayfa artık kaçacak bir yeri ve sunacak bir bahanesi kalmadığını anlayınca sıkıntıyla nefes verip yüzünü sakladı.
"Çünkü.."
"Çünkü?"
Jeongin, sırtının Hyunjin'in gövdesine dayalı olduğu yan pozisyonda olabildiğince yüzünü saklamaya çalışarak doğru düzgün cevap vermiyor bir yandan da parmaklarıyla oynuyordu. Hyunjin tarafından "gerçek bir cevap" olarak kabul edilecek bir cevabı yoktu, utanmak, ortaya çıkarsa çevresinde ona zarar vermek için vakit kollayan insanlara malzeme vermek ve zihninde dönen bunların onlarcasını söylese de Hyunjin'in anlamayacağını düşünüyordu.
Birden belinde sarılı ellerin çekilip başının iki yanında sabitlenmesiyle korkarak gözlerini cevirmişti, tayfa. Hyunjin şu an ona yukardan bakıyordu ve bulundukları pozisyon Jeongin'in yanaklarının kızarmasına neden olmuştu.
"Derdin her ne ise söyle, Jeongin."
Genç tayfa, sonunda pes etmiş ve aklındakileri olduğu gibi Hyunjin'e anlatmıştı. Hyunjin, duyduğu her cümleye hepsi tatmin edici olmasa da yanıt verince, Jeongin bazı şeyleri daha farklı tartmaya başlamıştı.
Genç kaptan, kendini yana attıktan sonra gülmüş ve yeniden yan tarafında bulunan tayfasına dönmüştü.
"Jeongin hiçbir seyi sınırında yaşayamaz mısın? Utandığında, sinirlendiğinde illa uçlarda tepki vermek zorundasın, değil mi?"
Jeongin göz devirip yattığı yerden kalkmış ve konuşarak banyoya ilerlemeye başlamıştı.
"Beğenmiyorsan bitirelim."
Hyunjin de gülmeye devam ederken önünden ilerleyen tayfasının peşine takılmıştı, bazen can sıkıcı olsa da Jeongin'i böyle seviyordu.
☾︎
Jeongin kendi kendine şarkı söyleyip tezgahın başında bardaklari yıkarken Hyunjin de masayı siliyordu. Perdeyi çekmek için pencereye yöneldiğinde cama yetişmek için bir görünüp bir kaybolan el ve havalanan kahverengi tutamlar görmüştü. Bir deli pencerelerinin önünde zıplıyordu.
Kaptan camı araladığında gördüğü kişiyle tahminen ne olacağını anlamıştı. Aynı zamanda pencereyi erken açtığına şükrediyordu çünkü pencerenin altındaki, içerdekiler duysun diye cama taş atıp camı indirecek potansiyelde tek haneli IQ'ya sahip Jisung'tu.
"Ne var?"
"Beni fark etmenize sevindim Hyunjin hyung, cama yetişememiştim de. Şimdi Jeongin'i çağırır mısınız?"
Hyunjin "Jeongin burada değil" demeye hazırlanırken Jeongin'in pencereye koşmasıyla sözlerini yutmuş ve sıkıntıyla nefes vermişti.
"Jeongin, dışarı gel sana yeni evcil ahtapotumu göstereceğim! Hem de mavi!"
Jeongin, heyecanla yanıtlayacakken Hyunjin düz ifadesiyle pencerenin altındaki çocuğun hevesini yok etmişti.
"Jeongin maalesef gelemiyor ve her nereye koyduysan o ahtapotu serbest bırak, Minho nasıl tekneye aldı anlamadım ama."
Jeongin itiraz etmeye başlayamadan Hyunjin elini ağzına kapatmış ve Jisung'un onu görebileceği açıdan çıkarmıştı.
"Ben size söylediğimi hatırlamıyorum hem Minho hyung bilmiyor ahtapotu."
Jisung'tan yanıt almasıyla pencerenin diğer tarafına döndü, kaptan.
"Yürü git Jisung."
"Sana ne be amca."
Jisung'ın söylediğiyle Hyunjin'in gözleri büyümüş ve bir adım gerilemişti. Yanındaki Jeongin'in güldüğünü de görünce siniri kat be kat artmıştı. Seri hareketlerle bardağı alıp su doldurduktan sonra dışardaki Jisung'a fırlatması bir olmuştu.
Jisung tiz bir çığlık atıp birkaç adım gerilerken Hyunjin son kez "git" deyip camı ardından kapatmıştı.
Tayfa, Hyunjin'in ardından acıdığı arkadaşına bakmaya çalışırken perdelerin hızla örtülmesiyle sıkıntıyla dudaklarını büzmüştü.
"Neydi bu? Altı üstü ahtapot sevecektik beraber."
Hyunjin gözlerini devirmiş ve Jeongin'e yaklaşmıştı.
"Jisung ile her zaman buluşabilirsin ama biz gemide olduğumuz için sana yaklaşamıyorum bile, boş kalan bir günümüzde neden gidesin ki?"
Jeongin haklı bulsa da Jisung'a üzülmüştü, gelen vuruyordu giden vuruyordu oysa ki o sadece ahtapotunu göstermek istemişti :(
Yanağına konulan el ile daldığı yerden bakışlarını çekmiş ve ne ara bu kadar yakınına geldiğini anlamadığı kaptanına kilitlemeşti harelerini.
Aralarındaki bakışma garipleşirken Hyunjin'in kendisine daha da yaklaşmasıyla ne olacağını anlamış ve yutkunmuştu, tayfa.
Yüzleri arasında mesafe bırakmayınca konuşmaya başladı.
"Sen uyurken yapamadığım bir şey vardı, şimdi yapabilir miyim?"
Jeongin duyduğu fısıltı ile olumlu bir şekilde başını sallamış ve gözlerini kapamıştı.
Aldığı onay ile ufak bir sırıtış sunmuş ve ne zamandır özlemini çektiği şeyi yapmıştı, kaptan. Dudakları elinin altında titreyen gencin dudaklarını kapamış ve olabildiğince nazik hareketlerle öpmeye başlamıştı. Çok geçmeden acemi de olsa karşılık alınca içinde bir kelebek göçü başladığını hissetmişti.
Nefes almak için verilen küçük aradan sonra kaptan yeniden sevgilisinin alt dudağını dudakları arasına almıştı. Yaptıkları şeye alışmış olan Jeongin ise bu sefer az öncekinden daha az nazik karşılık veriyordu.
Lakin bu an birden arkalarındaki camın büyük bir taşla kırılıp toz olmasıyla bozulmuştu.
Ne olduğunu idrak edince omuzlarını sıkan ellerin sahibine sakin olmasını telkin etmeye başlamıştı, tayfa. Ama pek işe yaramamış, Hyunjin birkaç nefes alıp verip enerjisini topladıktan sonra paramparça olmuş cama dönmüştü.
"Jisung! Orospu çocuğu!"
[[Bölüm Sonu]]
Biraz azıcık geç yb attık yani olabilir böyle şeyler haha değil mi😅😅
seyden geç oldu ya ben de jeongin gibi alisamadim bunlari manita olarak yazmaya ne yapcagimi bilemedim ama ok sorun yok su an yb bu kadar gec gelmez yani
bekleyen kişilere de teşekkur özur dilerim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mariners Apartment Complex 𖤐 Hyunin
FanficJeongin, Hyunjin adında bir denizcinin yanında çalışmaya başlar. ーTamamlandı.