34.Bölüm "Seninle her şeye..."

4.1K 379 356
                                    

Dışarı çıktığımızda Jungkook beni kolumdan sürükleyerek bir metro durağına getirdi. Hâlâ sorduğum sorulara yanıt vermemekte ısrarcıyken yeteri kadar sinirlerim bozuktu zaten. Metronun geldiğini gördüğüme rağmen hâlâ yerimde duraksarken Jungkook bana oflayıp kolumu tutup yeniden çekiştirdi. Bu hareketinden hiç vazgeçemeyecekti...

Metrodayken yol boyunca hiç konuşmadık. Metrodan indiğimizde ise beni bir caddenin üzerine getirdi. Burası ağaçlarla doluydu.

"Jungkook?"

"Daha gelmedik, biraz daha yürüyelim."

Kafamı sallayıp onu bizi götürdüğü yere gittim. Sonunda elimi bırakmadan duraksadı ve bedeni önüme gelirken diğer eliyle, boşta olan elimi tuttu. Kafasını kaldırıp ağaçlara baktı, gülümsedi.

"Burası tanıdık geldi mi?"

Ağaçlara baktım, sorusunun üzerine. Buraya haliyle daha önce hiç gelmemiştim ama bu yapraklar?

Bunlar, akçaağaç yaprağıydı... Bunlar Jungkook'un bana hediye ettiği akçaağaç yaprakları ile dolu olan ağaçlardı.

"Burası... Jungkook, akçaağaç ağacı bunlar..."

Gülümsedi, gözleri kısılırken bile gözlerimin içine bakıyordu.

"Hatırladın... Burası seni tekrardan kazanmaya karar verdiğim o yer. O yaprak düşmeseydi telefondaki resminin üzerine... İşte o zaman ben seni bulmak için cesaretimi daha geç bulacaktım... Ben burada ikimize rastladım. İkimizi tam anlamıyla burada buldum So Young..."

Dolan gözlerimle ne diyeceğimi bilemezken, kafamı eğdim ve bir damla gözyaşının düşmesine izin verdim. Elimdeki boşluk, Jungkook elimi bırakmasından kaynaklanıyordu. Eli gözlerimin altına gitmişti, akan yaşları durdurmak istiyordu.

"Ağlama..." Serzenişine gülümsedim. Elleri hâlâ orada dururken, yanaklarıma getirdi bu sefer. Yavaşça sevdi... Bir insan bakışı ile kendini ona aşık edebilir mi?

Ben, o her bana baktığında tekrardan aşık oluyordum...

"Jungkook..." Zorda olsa birkaç kelime söylemek istiyordum.

"Burası çok güzel... Buranın anlamı çok güzel... Sen çok güzelsin, Jungkook..."

Kafasını salladı hızlıca.

"Her şeyden daha güzel bir şey varsa o da sensin, So Young. Buraya seninle birlikte gelmeyi o kadar çok istiyordum ki..."

"Şu an buradayız..." Dedim gülerek.

"Evet, buradayız." O da gülerek cevapladığında elini yanağımdan çekti, cebinden bir şeyler arıyordu.

"Nerede yah bu?!" Jungkook diğer elimi de bırakıp ceplerini aramaya başladığında, ne aradığını merak ediyordum.

"Sonunda!" Elindeki kutuya gözlerim büyümüş bir halde bakıyordum. Bu... Yüzük kutusuydu...

Jungkook bu şaşkın halime gülerken, ben hâlâ ona bakıyordum, öylece. Eliyle burnumun ucuna dokundu, kutuyu açmadan hemen önce saçlarıma öpücük kondurdu. Tam eğilecekken onu durdurdum. Bu hareketime oldukça şaşırmıştı.

"Eğilmene gerek yok."

"Ne?" Jungkook yanlış anlamış olmalı ki, üzgün bir şekilde bana bakıyordu.

"Ayağımın önünde durmanı istemiyorum. O klişe evlilik teklifleri yüzünden önümde eğilmeni istemiyorum. Sen benim hep kalbimdesin, kalbimin hizasında dur, ayaklarımın değil..."

Aramızdaki mesafeyi daha da çok kapatırken dudakları dudaklarımı örtmeden hemen önce konuştu.

"İşte benim kadınım. İşte sevdiğim kadın..."

𝐃𝐢𝐬𝐞𝐚𝐬𝐞「 JJK 」Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin