"Gene ne gereksiz işler peşindesin de beni duymuyorsun on saattir ?"
Kapının açılmasıyla duyduğum ses karşısında topuklarımın üzerinde dönerek pencereden ayırdım gözlerimi ardından babaannemin o soğuk ve nefret bakışlarına hapsoldum. Utanç ve korku yüzümü ele geçirirken bir şeyleri anlamışcasına gözlerini kısarak suratıma baktı . Hiçbir şey anlamaması için yutkunurken içimden dua ettim. Göz taraması bacaklarımda bittiğinde dikkat kesilip yaralı olan dizime baktı bir süre, sonrasında iç çekip yüzüme öfkesiyle beraberinde sözlerini savurmaya başladı
" Yine ne işler karıştırdın kim bilir , Ne zaman yarasız beresiz göreceğiz seni acaba ? "
" Sorun yok babaanne kısa zamanda iyileşir " dedim muzipçe gülerek . Bazen beni umursuyormuş gibi konuşmasına karşılık bu sinir bozucu gülümsemeyi yüzüme taktığımda öfkeden köpüren yüzünü seyretmek bana keyif veriyordu. Ve yine aynısı olmuştu suratı yine sirke satmaya devam ederken ben hala gülümsüyordum .
" O kadar kısa zamanın yok! Bir şekilde kapatmaya çalış o yaranı, akşama özel bir yemeğe davetliyiz . Bu yemek baban için çok önemli senden hanım hanımcık olmanı beklemiyorum ama kız gibi ol yeter "
Babannemin söylediği söz karşısında gözlerim iri iri açıldı ne yemeğiydi şimdi bu ? yılda birkaç kez düzenlenen o sıkıcı aile iş yemeklerindense eğer sıkıntıdan patlayacağım saatler yakındı . Derin bir iç çektim oflamamdan rahatsız olduğunu belli eden bir tavırla yüzüme bakıp ardından hızlıca kapıyı yüzüme kapattı . Canımın sıkıntısıyla ayaklarımı sürüye sürüye sinirle inleyip yatağa attım kendimi .
Bir önceki yemeği düşündüğümde Babannemin neden bu kadar tedirgin olduğunu anlıyordum ama tabiki o olayda da yine ben suçlanmıştım. Babamın iş arkadası diye yemeğe çıktığı adamın oğlu bana yavşamasaydı olmayacaktı bunlar. Öküz gücümle çocuğun burnuna estetikle bile zor düzeltilebilecek bir yumruk atmış burnunu kırmıştım. O utanç verici an aklıma geldiğinde yastıkla kendimi boğdum bir süre ardından sıkıntıyla kalkıp saçlarımı karıştırdım , kendimi zorlayarak bulabildiğim en cenaze kıyafetine benzeyecek elbiseyi seçip üzerime geçirdim. Ardından saçlarımı omuzlarıma kadar açıp taradım . Kendimi yatağa atıp aptalca beklemeye başladım . Saatin yediye yaklaştığı sırada odadan yavaş ve ağır adımlarla aşağıya indim.
Merdivenlerden ağır ağır inerken babaannemin koltuğunda oturmuş babamla beni beklediğini farkettim . Sırf ona inat olsun diye ağır ağır hazırlanmış merdivenlerde de yine aynı ağırlığı sergilemiştim. Her zaman dakik olan babamsa tam tersi bugün benimle iş birliği yapmışcasına geç inmişti aşağıya. Saatin artık yediyi bulacağı zamanda koltukta oturup oflayarak babaannemin hiç düzelmeyecek olan o çatık kaşlarını seyrettim. Küçükken onu sinir etmek için uzun uzun bakardım sonunda dikkatini çektiğim bir vakit basardım yaygarayı ama artık eskisi gibi küçük değildim bakışlarımı umursamıyor milattan kalma köstekli saatinden dakika saymasına devam ediyordu . Küçükken en azından biraz olsun umurundaydım şimdi ise bir hayaletten farksızdım . Sadece aile yemekleri olduğunda hatırlanıyor olmam insan acı veriyordu.
Sonunda babamında aşağı inmesiyle hep beraber dışarı çıkıp arabaya yöneldik . Oflayarak arabanın arka kapısını açtım tam bineceğim sırada babannemin kolumdan sımsıkı tutup çekiştirmesiyle durakladım . Hiç istifimi bozmadan Ona bakıp ne oluyor ? dercesine bakmamın ardından dişlerini sıka sıka konuşmaya başladı
" Sakın ! sakın Maral ... Eğer orada da bir sorun çıkarırsan neler yapabileceğimi tahmin dahi edemezsin "
Doğru edemezdim en son böyle bir olay yaşayıp onları utandırdığımda beni bir ay boyunca yurt dışına göndermişler en sevdiğim insandan yani dadımdan uzaklaştırıp acı çektirmişlerdi. Babamsa babannemin bu kararına sessiz kalmış ağzını açıp tek bir kelime dahi söylememişti. Gözlerine bakıp yalvarırcasına yardım istemememi gözardı etmiş ve sessiz isyanıma kayıtsız kalamıştı her zamanki gibi . Babannem sıkıca kolumu kavrayıp beynimdeki bu puslu anıları bir anda o ilk günkü, gibi içime işlettirmişti . Yaşadığım acı önümde boylu boyunca uzandığında titredim. İçime işleyen ürperti ve korkuya kayıtsız kalamamıştı bedenim. Yine kolumu bırakıp ön koltuğa oturduğunda yüzümü buruşturup hızlıca arka koltuğa geçip sindim . Göz yaşlarım özgürlüğünü ilan etmek için can çekişse de oturduğum koltuğa tırnaklarımı geçirip içimdeki güçsüzlüğü yansıtmamak için çabaladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
7 KADEH
Teen FictionTek bir kalp iki farklı dünya eder. Bir dünyaya hakim olma hakkın vardır.... Hangisini seçerdin? Karanlık sandığın Güneşi mi yoksa Güneş sandığın Karanlığı mı?