I'll always love you

97 17 7
                                    

ILK DEFA BÖYLE BI ŞEY YAPIYORUM HADI HAYIRLISI INŞ
Bu bölüm Hera ve Ashton shipleyenlere...

" Beni bırakacaksın demek." dedi oğlan kıza. Ağlamak istemiyordu ama çok kısa sürmüştü mutlulukları. Çok kısa sürede tanıdılar, sevdiler, aşık oldular birbirlerine, aşka inanmayan iki genç...
Belki de aşk değildi bu yanılıyorlardı.

Kız ağlamaktan kızarmış gözlerini çocuğun kahverengi gözlerinden kaçırdı. Elindeki sigarasına dikti bir zamanlar okyanusun maviliğine sahip gözlerini...

" Seni bırakmıyorum. Sadece seni koruyorum." dedi kız boğazında oluşan yumruyu yok etmeye çalışarak. Oğlan sabah gidecekti. Kıza şans sunulmuştu onunla gitmesi için ama gidemezdi, oğlan anlamıyordu. Zaten anlaştıkları tek nokta birbirlerine ait olduklarıydı.
Onlar siyahla beyaz gibiydi, gece ile gündüz. Zıtlardı ama birbirlerini tamamlıyorlardı. Oğlan kız olmadan eksikti, kız oğlan olmadan...

"Neyden koruyacaksın beni? Sen yanımda değilken neyden koruyacaksın beni?" dedi Ashton ağlamamak için kendini sıkmaktan vazgeçerken. Kız sigarasını söndürdü ve Ashton'un deli gibi özleyeceği büyük ellerine sardı ufak ellerini. "Ağlama, benim için ağlamayacaksın. Söz ver bana, Ashton. Söz ver bana. Beni unutacaksın. Ben sadece gelip, geçici bir yaz aşkından fazlası değilim."dedi Hera göz yaşları arasında. Ashton kızın rüzgarda uçuşan sarı saçlarını okşadı."Benden her şeyi iste bunu isteme, Hera.Ben sana aitim. Seni nasıl unuturum? Ha seni nasıl unutayım? İnsan sevdiğini unutur mu?" Ashton zorlukla yutkundu. Göz yaşları çenesinden damlıyordu. "Hem de canımı bu kadar yakmışken, seni nasıl unutayım?" Hera'nın ağzından bir hıçkırık kaçtı. "Ashton, şu bir haftayı yeniden yaşamak, yeniden seninle olmak için, yeniden senin olmak için canımı veririm." Ashton kızın mavi gözlerine baktı. "O zaman bırakma beni. Benimle gel." Hera ağlamaya devam ederken iç çekti.

" This world get hurt you, Seni korumaya çalışıyorum." mırıldandı Hera detone olmasını ve sesinin çıkmamasını umursamadan, Ashton  onu duysa yeterdi.

" But nothing breaks like my heart." diye değiştirdi oğlan sözleri. Hera'nın  ağzından bir hıçkırık koparken, Ashton ayaklandı. Hera'yı orada bırakıp, odasına ilerledi. Kız oğlanın ondan vazgeçtiğini sanıyordu. Daha çok ağlıyordu. Kendi elleriyle onu feda ediyordu, onun iyiliği için. Ashton bilmiyordu nasıl bir çukurda olduğunu kızın. Kız oğlanın bilmesini de istemiyordu. Tek istediği onu korumaktı, yaşamasını sağlamaktı. Annesi yerine koyduğu kadının sözlerini düşündü. ' Bir gün birisi gelecek, aşık olacaksın. Bir bakmışsın onu korumak için kendinden vazgeçmişsin, işte o zaman anlayacaksın sevmenin ne demek olduğunu.Ben babanı çok sevdim." Kadın bunları, babası bildiği adamın cenazesinde söylemişti. Hera o zaman 7 yaşındaydı ama şimdi anlıyordu. Aşk fedakarlık istiyordu. Hera da Ashton'u korumak için kendini feda etmeye kararlıydı.

Hıçkırıkları gecenin sessizliğinde yankılanırken, Ashton geri döndü. Hera dönmesini beklemiyordu. Onu annesi babası bırakıp gitmişken bir oğlanın onun için dönmesini beklemiyordu. Ashton eline en sevdiği uğurlu bandasını almıştı, hep yanında taşır kimseye vermezdi. Öz babasından ona tek kalan şeyi Ashton Hera'ya getiriyordu."Al bunu, almanı istiyorum. En azından beni bırakırken bir parçamı al." dedi Ashton kızın mavi gözlerine bakarken. Kızın hıçkırıkları arttı." Ashton" diyebildi sadece hıçkırıkları arasında. Ashton'un göz yaşları dinmişti, o ağlamayı sevmezdi. Göz yaşları Hera'dan  saklanırken, Ashton konuşmak için sesini arıyordu. Ama Hera ondan önce davrandı. "Sana verebileceğim bir şey yok." dedi Hera Ashton'un ela gözlerine bakarken. Ashton burukça gülümsedi. Kız onun konuşmasına izin vermedi. "Sadece sevgim var ama ister misin bilmiyorum." diye mırıldandı yavaşça. Ashton güldü ve kızı ayağa kaldırdı. Hera'nın sırtı balkonun soğuk demirlerine yaslandı. Ashton bir elini kızın belinden hiç çekmedi, Hera üşüsün istemiyordu. Diğer elini de yaz akşamına rağmen soğuk olan balkon demirine yasladı. Hera'nın göz yaşları dinmiş, meraklı gözlerle ona bakıyordu. Ashton burukça gülümsedi. Hala onu anlayamıyordu ve belki de hiç anlamayacaktı. Son saatleriydi onunla, dolu dolu geçirmek istiyordu. Bir saniye boşa harcarsa, sanki ömründen bir gün gidecekti. Kafasını kızın boynuna yasladı. İçine derin derin çekti kızın kokusunu. Sanki bir daha göremeyecekmiş gibi. Kollarını sıkıca sardı kıza. Hera ince kollarını oğlanın boynuna doladı. Gecenin sessizliğindeki tek ses nefes alış verişleriydi.

Hera geri çekilip oğlanın gözlerine baktı. Elleri hala Ashton'un yumuşak açık kahverengi saçlarını okşuyordu. Ay ışığı tenine vururken, Hera Ashton'un çok büyüleyici olduğunu düşündü. "Ashton" dedi kız neredeyse fısıldayarak. Oğlan merakla kızın ne diyeceğini bekliyordu.

" Beni unutmanı istiyorum, ben hiç yokmuşum gibi olacak. Bunu benim için yap, benim için beni unut." dedi kız. Tam tersini istese de, canı yansa da onu korumak istiyorsa uzak durmalıydı ondan, hayatının sonuna kadar onu beklemesini söyleyemezdi. Oğlan kafasını salladı. "Hayır, benden bunu isteyemezsin." Kız iç çekti. "Ah, Ashton anlamayacaksın. Ben senin şu sürede tanıdığın Hera değilim. Hiç olmadım ve olamam. Yanlış kişiyi seviyorsun. Dışarıda senin için çıldıracak kız dolu. Ben seni hak etmiyorum." dedi kız oğlanın yüzünü okşarken. Oğlan yavaşça kızın elini tuttu. " Ama ya ben seni istiyorsam?" dedi oğlan kıza yaklaşıp. Kız bu cevaptan korkuyordu. " Beni tanımıyorsun." dedi kız sakince." Ama tanımak istiyorum." diye cevapladı oğlan. Kız zorlukla yutkundu. "Inan bana istemezsin. Ben çok..." Ashton kaşlarını çattı. " Nesin kötü mü?" dedi kıza bakıp. Hera kafasını salladı. "Çok kötüyüm ben, Ashton. Birbirimize yer yok hayatlarımızda. Seni bırakmamı zorlaştırma." Hera yeniden ağlıyordu.

" Bırakma o zaman." dedi oğlan. Hera da istemiyordu onu bırakmayı ama zorundaydı. " Sadece sana veda etmeme izin ver. En azından sonumuz güzel olsun." dedi Hera dudaklarını Ashton'un dudaklarına bastırırken.
Ashton kızı kendine çekti. Odaya girdiklerinde Hera'yı yatağa bıraktı. Açık balkondan gelen ay ışığı Hera'nın  yatağına vururken, Ashton kıza bir daha vuruldu. Giysileri odanın zeminine düşerken, belki de son kez birbirlerine dokunuyorlardı. Dudakları sanki mühürlüydü. Konuşmamaya yemin etmiş gibiydiler ama dokunuşları duygu doluydu. Hüzün ve özlem. Birbirlerini son görüşleri gibi dokundular,birbirlerini kırmaktan korkar gibi. Son görüşleriydi zaten...

---------

Ertesi Sabah, Havalimani

İkisi de karşılıklı birbirini izliyordu. Etrafından gelip, geçen insanları umursamadan. Hera koşup ona sarılmak istiyordu ama yapamazdı. Hera'nın aklına dün gece geldi. Ashton uyurken, Hera uyumamıştı. Ashton'u izlemişti. Saatlerini alan, ağlayarak yazdığı mektubu Ashton'un ceketinin cebine yerleştirmişti. Hera çok korkuyordu. Ashton'u koruyamamaktan.Tehlike geçene kadar uzak durmalıydılar ama Ashton'a anlatırsa onu da bu işe sokmuş olurdu. Hera bunu istemiyordu. Ama Ashton'u izlemeye devam ederken göz yaşlarını tutamadı. Oğlan ona duygusuzca bakıyordu çünkü canı yanıyordu. Kızın onu istemediğini düşünüyordu. Bir damla aralarına girdiğinde ikisi de sırtlarını çevirdi.

Kız kalbi kırık evine dönerken, Ashton kalbi kırık uçağa ilerledi. Ceketini çıkarırken notu farketti.

Sevgili Ashton,

Öncelikle bunu okuduktan sonra bana kızacağını biliyorum ama söyleyemediğim şeyleri yazarak anlatmayı severim. Ah keşke Tanrı bize daha fazla zaman tanısaydı. Benden şu anda nefret ediyorsundur ama tek istediğim seni ve sevdiklerini korumak. Çok az zamanda birbirimizi tanıdık. Belki beni bir gün anlayacaksın ve o zaman teşekkür edeceksin. Ama Ashton bilmeni isterim ki, bencillik yapmıyorum. Kendimi senin için feda ediyorum. Bana ulaşmaya çalışma  çünkü ulaşamazsın. Ama ben hep etrafında olacağım, koruyu melekler gibi. Çünkü ben bunun için yetiştirildim Ve asla yüzüne söyleyemediğim son şey. Seni seviyorum Ashton Irwin, ve hep seveceğim. Sen beni unutsan bile ben seni unutmayacağım, seni hep seveceğim...

Sevgiler,

Hera Hemmings

Ashton ağlamaya başlarken ona destek olacak kimse yoktu. Insanlar yanında durabilirdi ama yanında olamazdı. Iki farklı beden, iki farklı yerde, aynı sebepten ağlıyordu. Ashton çaresizdi. Ama Hera'yı  dinleyecekti. Madem Hera öyle istiyordu. Önüne bakacaktı.

Hera, başını cama yasladı. Marcus ile beraber -Daniel ve Liz dahil- eve dönüyorlardı. Hera'nın hayatı karışmıştı. Bunca zaman bir yalan içinde yaşamış gibi hissediyordu. Ama geçmişi geride bırakabilirdi. Duygularını saklayabilirdi. Ama ya kalbinin kırıklığını onarabilir miydi?

------

Merhaba leş gibi bir bolumle karsinizdayim şimdi okuyanlar ' ya bunlar ne ara asik oldu' dicek özellikle nisan dicek biliyorim amaa ben de bilmiyorum yazarken beynimle dusunmuyorim bebislwr

Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın <3

Let it happen |HoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin