Kırmızı vücudumu sarıp, beni erkeklerin gözünde tanrıça yapan elbisemle partinin baş konuğuydum.
Gören herkes önce şansımı bir deneyeyim diyor ama gözleri arkamda dağ gibi duranları farkedince geri adım atıyorlardı.
Buraya gelirken sadece biz bize olacağız falan sanıyordum da Antonio, Florence ve Alberto bir araya gelince bu pek mümkün olamamıştı.Tanımadığım bir sürü insan bana sarılıyor, hoş geldin diyor daha da önemlisi sevgilime ve arkadaşlarıma asılıyorlardı.
Alberto'yu sonunda bir yerde gördüğümde yanına gidip, burayı biraz boşaltmasını istedim.Lanet hava zaten sıcaktı. Lanet kalabalık zaten yerinde bir rahat duramıyordu. Halledeceğini söylemişti ama bir saat sonra insanlar anca çıkmaya başlamışlardı.
Ama evde yirmiye yakın kişi kaldığında derin bir nefes aldım ve salona bizimkileri çekiştirdim.
Aslında diğerleri halinden memnundu. Ben ise sadece uyumak istiyordum.Bütün gün zaten gezmiştik ve ayaklarım ağrıyordu.Ayakta zor duruyordum.
Alberto salonun kapısında gözüktü.
Sarhoştu. Hatta şu an uçan filler görüyor olabilirdi.Sarsak adımlarıyla yanımıza gelip yığıldı.Calum'un yanında oturuyordum. Bir elini boynuma attığında, biraz daha dikleştim.Burnuma alkol kokusu dolunca burnumu buruşturdum.
" Lily..." dedi derin bir nefes verip, parmaklarını yüzümde gezdirirken ne diyeceğini merak ediyordum.
" Ah Lily- Anne, benim güzelim, güzelim, güzelim." burnunu yanağıma dayadı.
"Dudakların, burnun, nefesin, vücudun, gözlerin... Beni yakıyorsun Lily... Hatırlıyor musun, beraber nasıl yandığımızı? Yeniden yanmak istiyorum, senin ateşinle..."
" Lily ne diyor bu?" dedi Calum sinirli bir şekilde.Yutkundum.
Alberto'yu yana ittirdim. Ve Calum'a döndüm.
" Sonra açıklasam olur mu?"
Gözlerimi sonra burada kalanlara çevirdim. Hera ve Ashton yoktu. Kaltak, en iyi arkadaşımı şimdiden ele geçirmişti. Sheryl de yoktu. Ophelia desen o zaten şimdiye kafa bir milyon. Luke da kesin özlem gideriyordur(!). Marcus ve Marco da sarhoştu.
Şimdi size ironik bir şey söyliyeyim, bir partideydik, ben kimseyle yatmamıştım ve tamamen ayıktım. Tabi iki bardak şarabı saymazsak.
Alberto yine bir şeyler geveliyordu ama anlamıyordum
Daha önce bir kez Alberto ile yatmıştım. Sadece bir kez.
O zaman da zaten sarhoştuk yani ben sarhoştum. Onu bilemiyorum. Şimdi Calum'a bunu açıklamam gerekecekti. Ama önce onu buradan çıkarmalıydım.
Ona benimle gelmesini söyledim. Hera'yı bulup, araba anahtarını ondan almalıydım.
"Siktir!" dedim elimle gözümü kapatırken, kuzenim ve en iyi arkadaşımı seks yaparken görmek pek güzel değildi.
Hera, Ashton'un üzerinden kalkıp, yanıma geldi.
" Ne var sürtük? Işimi yarım bırakıp, gelmeme neden olan şey nedir?"
" Arabanın anahtarını ver ve geri dön. Sabaha kadar sevişirsiniz sonra da Marcus sizi eve bırakır. Ben Calum'u bir yere götürmek istiyorum."
Araba anahtarını suratıma atıp, kapıyı kapattı.Kaltak.
Inleyip, yüzümü tutunca Calum yanıma gelip, alnıma baktı.Minik bir öpücük kondurdu ama hala sinirliydi. O elimi tutmadan ilerlerken, ben ona yetişip elini tuttum.
Arabaya bindiğimizde yanında sigara var mı diye sordum. Sonra Hera'nın arabasını biraz karıştırınca ne istediysem buldum. Tek eksiğimiz bardaktı ama aynı şişeden de içebilirdik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Let it happen |Hood
Fiksi PenggemarBaktığımda bile içimde bir şeylerin harekete geçmesini sağlayan kaslı kolları, bana sarılıydı. Beni yakıp kavuran dolgun dudakları sarı saçlarıma ufak öpücükler konduruyordu. Havai fişekler gecenin karanlığını aydınlatırken, ona bakıp gülümsedim. On...