kırk altı: pamuk prenses

305 70 83
                                    

Merhaba sevgili güzel ailem, nasılsınız, günlerinizde nasıl geçiyor?

Yeni bölümü sonunda attım eheeheh

Başladığınız tarihi şuraya bırakır mısınız?

Sınır: 40 oy 400 yorum
(Bakalım kaç gün sürecek, size güveniyorum.)

Kırk Beş: Pamuk Prenses

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kırk Beş: Pamuk Prenses

Merdivenlerden iniyorum hızla, belki yaptığım hız zamanı da hızlandırır. Belki çabucak geçer bu günler diye. Ama kendi mahzenimde küle dönüşüyorum sonra. Alev alev yanmış ben, yok oluyorum.

Kendimi kocaman bir aşkın içerisinde zannederdim. Meğersem kocaman bir kaosun içerisindeymişim. Nasıl olacaktı, nasıl güvenecektim ben insanlara?

Barlas'ın aklında bile değildim, bilinmeyenin dediği gibi. Annemin sevgisine bile sahip değildim, amcam intikam ateşine sarılmış ve ortadan yok olmuştu.

Kendimi Pamuk Prenses gibi hissediyordum. Her şeyden kaçmayı başarmışken, en sonunda küçük bir elma yediği için sonsuzluğa gözlerini kapatmış Pamuk Prenses. Sanki elmayı yiyen ve sonsuzluğa gözlerini yummuş olan bendim. Fakat benim bir öpücüğe ihtiyacım yoktu uyanmak için. En kötüsü de şuydu ki, nasıl uyanacığımı bilmiyordum.

"Bence uyanmak için öpücüğe ihtiyacın var."

Tam da apartmandan çıkmıştım ki aniden yanımdan gelen ses ile irkilmiştim. Dalgınlığıma gelen bir anda konuşması beni korkutmuştu. Kaşlarımı çatarak Burak'a döndüğümde,

"Hii, korkuttun beni! Hem zihin falan mı okuyorsun sen?" dedim. Gerçekten, nasıl okuyabilmişti düşüncelerimi?

"Belki de, kim bilir?" diyerek güldü. Gamzesi kendini açığa çıkardığı an ona ilerledim. Kollarımı açıp sımsıkı  sarıldım. Onu çok özlemiştim. Ve belki de ihtiyacım olan tek şey Burak'tı. Onunla dertleşebilir ve onunla vakit geçirebilirdim.

"Konuya bir açıklık getireyim; ben zihin falan okumuyorum, sesli düşünen sensin." dediğinde ayrılmış ve ikimizde gülümsemeye başlamıştık. Gözlerinin içine baktım o gülerken, samimiyetine.

"Burak, gitmem gereken bir yer var." dediğimde geri çekildi ve eliyle arkasındaki beyaz spor arabayı işaret ederek,

"Bu şey gitmen için işe yarar mı?" dedi. Gülümsemem yüzümde artmışken Burak'a dönüp, "Kesinlikle." dedim.

"Atla o zaman, ayaklarını yerden kesme vakti geldi." dediğinde ikimizde hızla arabaya yöneldik. Ben kapıya yaklaştığımda Burak erken davranmış ve kapıyı bana açarak,

"Buyrun Pamuk Prenses," demişti. Gülümseyerek,

"Teşekkür ederim mösyö." dedim.

Ben bindiğimde kapıyı geri kapatıp arabanın ön kısmından dolanarak o da gelmiş ve sürücü koltuğuna yerleşmişti.

"Nereye gidiyoruz bakalım?" dediğinde gideceğimiz yeri ona tarif etmiştim.

O direksiyonu çok rahat bir şekilde kavramışken hızla arabayı sürmeye başladı. Onunla konuşmadık, ikimizde sessizliğimizi dinledik. Oysaki anlatılacak çok şey vardı.

Dakikalar sonra Burak'ın ön cama yansıyan görüntüsünü izlemeye başladım. Tam izlemeye başlamışken izlediğim görüntüsü ile göz göze geldik. Yanağımın al al olduğuna yemin edebilirdim. Barlas'ı bu yöntemle izlediğimde ruhu bile duymazdı. Oysaki Burak ilk saniyeden yakalamıştı beni. Burak yüzündeki ufak gülümseme ile bana dönüp bir süre beni izlemeye başladığında,

"Önüne baksana Burak, kaza yaptıraca..."

Konuşurken bakışlarım camdan dışarıyı izlediğinde çoktan durmuş olduğumuzu anlamıştım. Bu yüzden cümlemi yarıda keserek,

"Ah, fark etmemişim geldiğimizi. Beni getirdiğin için teşekkür ederim Burak." dedim.

O tahmin ettiğim kadarıyla kahkahasını içinde saklıyorken,

"Bir kahve ile teşekkür edebilirsin Pamuk Prenses." dedi ve göz kırptı.

Gülümseyerek, "Tabii ki mösyö. İşim bittikten sonra sizlere bir kahve ısmarlamayı çok isterim." dedim. Bende göz kırpmışken arabadan inmeye başladım.

Kitapçının yanında durmuştu. Arabadan inmiş ve Barlas'ın burada beni beklediğini görmüştüm. Fakat Burak buraya park ederken Barlas'ı görmüş olmalıydı. Neden selam vermemişti acaba? Aralarında bir tartışma falan mı çıkmıştı?

Barlas'a ilerlediğimde dudağının sağ tarafında ufak bir yara izi olduğunu görmüştüm. Tam da karşısında durduğumda gözlerinde kendini belirten ufak telaş ile birlikte,

"Bir şey mi oldu Asra? Neden apar topar buraya çağırdın?" dediğinde kaşlarım çatık bir şekilde,

"Kitap aldığımız çocuk aradı beni. Buraya gelmemi istedi, ben seni de çağırmak istedim. Hem konuşmamız gereken konular da var." diyerek etrafı izlemeye başladım. Küçük çocuğu görememişken Barlas devam etti,

"Oyuna gelmişiz bence, sabahtan beri burada seni bekliyorum ama çocuk falan görmedim."

Sabahtan beri mi? Henüz yarım saat bile olmamıştı. Vaktinden yemiş olduğum için özür mü dilemeliydim şimdi? Ah tabii ki, takılması gereken kızlar vardır sonuçta değil mi?

"İyi o zaman malum çocuk yok, bende sana söylemek istediğim şeyleri söylerim. Artık beni aramanı, bana yazmanı, dokunmanı hatta bana bakmanı bile istemiyorum." dedim tek nefeste.

'Bana bakarsan, elalarına sürükler ve senden ayrılmamı zorlaştırırsın. '

Bu sefer o da kaşlarını çatmıştı. Neden böyle söylediğimi anlamamış olacaktı ki bunu tepkisinden anlamıştım. Elaları koyulaşmış, dudaklarını birbirine bastırmıştı. Arkasını döndü, gidecek sandım, tekrar döndü bana,

"Peki, öyle olsun."

●Bölüm Sonu

Kısa bir bölüm oldu, affola :(

Nasıl buldunuz? Düşünceleriniz çok değerli benim için <3

Kendinize çok iyi bakın olur mu? Bir sonraki bölümde görüşmek üzere öpüldünüz❤

Haaa, bu arada Gofret Güzeli isimli kitabıma beklerim hepinizi❤ Bekliyor olacağım.

Gecenin Matemi | tamamlandı.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin