kırk dokuz: örtpas edilmiş gerçekler

283 57 174
                                    

Merhaba güzel perilerim benim,
Yeni bölüme hepiniz hoş geldiniz, beni çok mutlu ettiniz.

Biliyorsunuz ki İzmir çok sıcak bir şehir. Sıcağı sevmediğim için bölümleri zar zor yazabiliyordum. Fakat bugün hava mükemmeldi. Yani demek oluyor ki oturup güzel bir bölüm yazacağım. Bu bölüm için hepinize şimdiden keyifli okumalar.

Lütfen bol yorumlarınızı eksik etmeyin, bütün yorumlarınıza cevap vermeye çalışacağım:) (Zaten az yorum geliyor, çaktırmayın.)

Başladığınız tarihi şuraya bırakır mısınız, benim için değerli <3

   

Örtpas Edilmiş Gerçekler.

"Barlas, Yavuz burada!"

Korkuyla çıkan sesim karşısında Barlas'a döndüğümde onunda telaş yaptığını gördüm. Bunu gerilen yüz hatları ve masadan ani kalkışından anlamıştım. Bakışları pencerenin buğusunu sildiğim kısımdan dışarıya yöneldi.

Benim telaş yapmam normaldi fakat Barlas'ın ani hareketleri garipti. Belki benim için yapmıştır bu kadar telaşı, belki zarar görmemi istemiyordur. Fakat bu ihtimalin olmama ihtimali de vardı. Başka şeyler dönüyor da olabilirdi.

Barlas bana dönerek, "Toparlan, gidelim buradan." dedi sessizce.

Dediği gibi toparlanmaya başladım, Barlas'ta kendi eşyalarını toparlamaya başladı. Masadaki testlerimin düzenliliğini umursamadan sırt çantama sıkıştırdım ve fermuarı kapatarak tek kolunu omuzuma taktım.

Barlas'ta toparlandığında kolumu nazikçe kavramış ve bizi çıkışa yönlendirmeye başlamıştı. İkimizde ne yapacağımızı bilmeden yürüyorduk. Kütüphanenin başka bir çıkışı olsaydı, saygı değer amcama görünmeden çıkmanın yollarını bulurduk. Fakat yoktu, her türlü onun yanından geçecektik.

Dışarı çıktığımızda siyah montuma daha çok sarıldım. Barlas kolumu hâlâ bırakmamıştı. Benim ellerim ceplerimdeyken o soğuğu umursamıyordu bile. Sağ elimi cebinden çıkardım ve tuttuğu kolumu bırakmasını sağlayarak elini tutmaya başladım. Sıcak ellerime karşı buz gibi elleri vardı. Fakat saniyeler sonra bu ısı dengelenmiş ve bir nebze de olsa elini ısıtabilmiştim.

Yürüyorken hâlâ aynı yerde duran Yavuz Aksoy bakış açımıza girmişti. Yanından geçecek ve onu görmeyecektik. En azından ben böyle yapmayı düşünüyordum. Barlas'ın da aynı şeyi düşündüğüne emindim. Siyah montuna sarılmış olan amcam bizi gördüğünde istifini bozmadan,

"Ah, çocuklar! Bende bir an gelmeyeceksiniz zannetmiştim." dedi.

Ben umursamadan hâlâ yürümeye başladığımda Barlas'ta aynı şeyi yapmıştı. İkimiz öylece yürüyorken Yavuz Aksoy'u ardımızda bırakmıştık. Barlas'a dönüp gülümseyeceğim sırada ardımdan gelen ses ile durmuştum.

"Her zaman ki gibisin Asra, kendini düşünen bir bencil."

Amcamdan duymuş olduğum bu kelimeler yabancı gelmişti. Çünkü on sekiz yıllık hayatımda ilk kez bana bencil diyen olmuştu. Garipseyerek öylece durduğumda Barlas elimden çekiştirerek,

"Asra, sakın durayım deme yoksa seni sırtıma alır götürürüm." dedi telaşa karışık sinirle.

Umrumda olan tek şey amcamın bana neden bencil demiş olduğuydu. Sonuçta bir nedeni olmalıydı değil mi? Öylece durup cevap vermesini bekledim. Bunu anlamıştı ki hemen konuşmaya başladı,

Gecenin Matemi | tamamlandı.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin