elli: artemis

345 60 145
                                    

Merhaba güzel perilerim,

Biraz geç oldu ama sanırım liseye geçen arkadaşların okulları belli olmuş. Liseye geçen okurlarım, nasıl buldunuz lisenizi? Burada yazmak istemeyen olursa mesaj olarak yazabilir <3

Ufak bir bölümle geldim, pek action yok ama :(

Ellinci bölüm hatrına hepinizden bol yorum ve bir yıldızlı oy istiyorum🎀

Keyifli okumalar <3

Ellinci Bölüm: Artemis.

Bir yol yürüdüm geleceğe uzanan, hayat dediler. Oysaki bilmiyorlardı ki hayat dedikleri şey senin duygularındı. Duygusuz bir insana hayatta diyemezdin. Hayat, aşk demekti, sevgi demekti, acı ve nefret demekti. Hayat yaralar, parçalardı. Fakat çiçeklerini sana sunmayı asla eksik etmezdi.

Bu yolda ne yaşarsam yaşayayım güçlü olacağıma yemin ettim. Korkusuz olacağıma ant içtim. Fakat şu an hem korkudan ve şaşkınlıktan tir tir titriyordum. Hemde deli gibi.

Barlas'tan hızla geri çekildim. O hâlâ telaşlı haline esir olmuşken hızla kapıyı açtım. Emniyet kemerimi çıkararak hızla indim arabadan. Eğer birine çarptıysa erken müdahele tek işimize yarardı. Korku ve telaş sadece hata yaptırırdı böyle bir anda.

Ben indiğimde Barlas'ta arabadan inme cesareti göstermiş fakat çarptığı şeyin ne olduğuna bakma cesareti gösterememişti. Elleri hafif kıvırcık saçlarını karıştırıyor ve gözlerini sımsıkı kapatıp arabaya yaslanıyordu.

Yavaşça arabanın yanından ilerleyerek öne doğru yürümeye başladım. Adımlarım ilerledikçe yerde kan izleri görmeye başlamıştım. Bütün soğukkanlılığımla devam ettim yürümeye. Her ne olursa olsun bakmalı ve bir çözüm yolu bulmalıydık.

Arabanın önüne ilerlediğimde gördüğüm manzara ile kanım çekilmişti. Tüylerim diken diken olmuş ve ayaklarımı hissetmemeye başlamıştım. Yerdeki kanlar midemi bulandırmışken başımda dönmeye başlamıştı. Barlas'a seslenerek,

"Acil, acil ilk yardımı ara Barlas!"

Gözyaşlarım istemsizce yanağımdan süzülmeye başlamışken boğazımdan çıkan hıçkırıklara engel olamadım. Barlas'a tekrar seslenerek,

"Barlas, bu köpek çok masum görünüyor." dedim ağlayarak.

Karşımda bembeyaz bir köpeğin can çekişini izliyordum. Ne yapmam gerektiği konusunda gram fikrim yoktu. Fakat yapmalıydım, yapmalıydık. Ölemezdi, buna izin veremezdim.

Barlas'ta yanıma geldiğinde elindeki telefona tuşlaması gereken rakamları bir türlü beceremediğini fark etmiştim. Eli titriyor ve telefonu kullanamıyordu geçirdiği şokun üzerine. Barlas'ın boşta duran ellerini avucumun içine aldım ve,

"Sakin olmalısın Apollon. Bu güzel varlık ölmeyecek." dedim. Buruk bir gülümsemeyele bana baktığında korkusunun az da olsa geçmiş olduğunu fark ettim. Hâlâ kalbi atıyordu, bunu karnının yükselip alçalmasından anlamıştım. Barlas'a dönerek,

"Sadece sağ ayağı kanıyor, hem nefeste alıyor." dedim moral vermek istercesine.

"Baksana, gözümüzün önünde can çekişiyor Asra. Hem, fazlasıyla... fazlasıyla kan kaybediyor." dedi korkunç derecede telaşlı olan ses tonu ile.

'Kan kaybediyor...'

Havanın soğukluğu umrumda olmadan hızla montumu çıkardım. İçime giymiş olduğum ince yeleği de çıkarmış olduğumda kısa kollu tişörtümden içeriye giren soğuk vücudumu ürpertmişti. Hızla yeleğimi beyaz köpeğin yarasının üzerine baatırarak daha fazla kan kaybetmesini engelledim. Köpeğe dokunduğumda titriyor olduğunu fark etmiştim, büyük ihtimalle fazla kan kaybetmesinden dolayıydı.

Ben köpeğe en uygun olan müdaheleyi yapmışken Barlas ayağa kalkmış ve hızla arabanın arkasına geçmişti. Bir canlıya zarar vermiş olması onu mahvetmişti. Boğuk gelen sesinden telefonda konuşup yardım istediğini anlamıştım.

Köpek aniden titremeyi bırakıp gözlerini kapattığında istemsizce ellerimi geri çekmiş ve gözlerimden yaşların akmasına engel olmamıştım. Bembeyaz tüyleri kana bulanmış köpeğe matem tutarcasına baktığımda Barlas'ın sesi ulaştı kulağıma,

"O ölmedi değil mi!"

İki buçuk saat sonra,

"Barlas, inan bana onu iyileştirecekler."

Yaklaşık üç saattir verdiğim morallere ve umutlara kulak asmayan Barlas öylece oturmuş karşımızdaki afişe bakıyordu. Her ne kadar afişe bakıyor olsa da afişi görmediğini biliyordum. Beyaz köpek eğer ölürse vicdan azabı çekecek ve kendini suçlu hissedecekti. Onu düşünüyor ve sürekli gözlerinin dolmasına izin veriyordu.

Oturduğum yere sırtımı yaslayarak onun gibi afişi izlemeye başladım. Bende üzülüyor olsam da içimde tutuyor ve bunu Barlas'a yansıtmamaya çalışıyordum. Bakışlarımı afişten çekmeden,

"Eğer çarptığın kişi bir insan olsaydı, bir çcocuk olsaydı ne düşünürdün?" dedim. O ise hâlâ üzgün tavrını koruyarak,

"O köpeğin bir insandan farkı yok, onun da ailesi var, o da acı çekiyor." dedi.

Söylediği cümlenin doğu olduğunu biliyordum. Hem de fazlasıyla, fakat Barlas'a bir türlü moral veremiyordum. Üzüldüğünü belli etmemeye başlıyor fakat bunu gözleriyle fazlasıyla belli ediyordu. Barlas'a meraklı bakışlarımı çevirdiğimde o da bana dönmüştü. Tam dudaklarımı aralamış aklıma gelen soruyu soracaktım ki Barlas erken davrandı,

"Küçükken köpeğimi araba ezmiş ve ölmesine sebep olmuştu. Köpeğime çarpan adama yıllarca lanet okuduğumu hatırlıyorum, fakat şu an o adamdan farkım yok." demişti.

Ifadesizce anlatmış olmasına rağmen ,içindeki acıyı hissedebiliyordum. Zor olmalıydı onun için. Değer verdiğin varlığı kaybetmek kadar acısı yoktu, özellikle küçük bir çocuksanız. Bu duyguyu çok iyi biliyordum.

Elimi yanımda oturmuş Barlas'ın omzuna koyduğumda veteriner kadın saatlerce çıkmadığı odadan çıkmıştı. Veterineri gördüğümüz an Barlas ile ayağa kalkmış ve köpek ile ilgili güzel bilgiler alma umuduyla yanına hızla ilerlemiştik. İsminin kapısının önünde yazdığı gibi Derya olduğunu öğrenmiş olduğum doktor bir bana bir Barlas'a bakarak,

"Sizlerdiniz köpeği getiren değil mi?"

"Evet, durumu nasıl?" dedi Barlas hemen. Telaşlı ifadesini ortadan yok etmişti saniyeler içinde. Şu an gayet iyi görünüyordu. Genç doktor Barlas'a çevirdi bakışlarını,

"Durumu üzerine belirli bir şey söyleyemeyeceğim. Çok fazla kan kaybetmişti getirdiğinizde. Biz işimizi hallettik, artık devamı ilerleyen günlerde belli olacak." dedi dudak büzerek. Barlas anlamamışçasına,

"Nasıl yani, iyi mi kötü mü olduğunu bilmiyor musunuz?" dedi.

Ben onları öylece izliyorken Derya denilen doktor kollarını birbirine bağlayarak,

"Köpeğin sahibi yok. Devlet barınağına göndereceğiz, orada ne kadar iyi bakarlarsa o kadar iyi." dedi.

Veteriner kadın cümlesini bitirdiği an hevesle konuşan Barlas olmuştu,

"Köpeği ben sahipleneceğim."

Şaşkın bakışlarımı Barlas'a çevirdiğimde o da bana bakmıştı. Fakat o benim aksime çok mutlu görünüyordu. Köpeğe gerçekten iyi bakabilirdi, fakat köpek eğer Barlas'ın evinde gözlerini sonsuza kadar kapatırsa, Barlas kendini asla affetmezdi. Bana bütün samimiyeti ile bakan elaları üzerimdeyken devam etti konuşmasına,

"Eminim ki Artemis aramıza katılacağı için çok mutlu olacak."

●Bölüm Sonu

Nasılsınız güzel kızlarım benim? Umarım iyisinizdir.

Bölümü nasıl buldunuz?

Bu arada anlamayanlar olursa, bölümün sonunda bahsettiği Artemis köpeğin ismi😊

Umarım oy vermişsinizdir :)

Hepinize sağlıklı günler diliyorum, kendinize iyi bakın. Öptüüm❤

Gecenin Matemi | tamamlandı.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin