Cause I wanna touch you, baby
And I wanna feel you, too
I wanna see the sunrise and your sins
Just me and you.
..Bölümdeki +18 kısmı işaretledim, okumak istemeyen geçebilir.
Keyifli okumalar.
~
Hastane Kanadında güzel bir öğleden sonraydı.
İçeride tek bir hastanın olmasının getirdiği rahatlıkla konuşma sesleri koridora taşarken, tanıdık kalabalık, o tek hastanın yatağının etrafında toplanmışlardı.
Baekhyun, büyünün açtığı yara için birkaç gününü daha hastane kanadında geçirmek zorunda kalmıştı ve bu süreçte arkadaşları onu yalnız bırakmadığı için halinden oldukça memnundu. Oturur pozisyonda sırtını yastığına yaslamış, günlerdir hiç olmadığı kadar huzurlu bir yüz ifadesiyle odadakileri izliyordu.
"Hala çok acıyor mu Baek?"
"İlk zamanlardaki kadar değil, Madam Pomfrey her an daha iyiye gittiğini söylüyor."
Baekhyun, Junmyeon'un sorusunu içtenlikle yanıtlarken eli istemsizce göğsündeki sargısına gitmişti.
"Yakında tamamen geçecektir." dedi Jongdae, onun ayakucunda oturmuş dizini patpatlarken.
"Elböttö geçöcek ve bizö güzel güzel cezalar vermöye devam edöcök."
Odadakiler Yixing'in ağzından boğulurcasına çıkardığı kelimeler arasından ne demek istediğini çekip anlamaya çalışırken, o, Baekhyun'un yatağının ucuna bırakılmış şekerlemeleri avucuna dökmüş, hepsini birden ağzına doldurmaya çalışıyordu.
"Buraya hasta ziyaretine geldiğimizi sanıyordum Yixing." dedi Kyungsoo, onunla olan arkadaşlığını gözden geçiren bir tavırla.
"Ve buna ek olarak karnımızı da doyurabiliyoruz, ne kadar güzel öyle değil mi?" dedi Yixing sırıtarak, ağzındakileri bitirmiş ve güldüğünde gamzesi belirginleşmişti.
Diğerleri de gülerken, Baekhyun da gülerek; hediyeler, geçmiş olsun kartları, kazan pastaları ve şekerlemelerle dolu olan minik bir yığını işaret etti.
"Lütfen hepiniz yiyin, Sehun çoktan böyle bir yığını iki kez odaya taşıdı bile."
Hemen yanı başında kollarını göğsünde birbirine dolamış dikilen Sehun göz devirerek kafasını sallarken, Jongin gülmüştü alayla.
"Ne kadar da çok hayranın var Byun?!"
"Kıskandın mı Jongin?!"
"Sanırım sahip olduğun hiçbir şey benim kıskanabileceğim boyutta değil."
Jongin, onun ona bilerek adıyla seslendiğini biliyor, bakışlarını eğerek gülerken Baekhyun da onun iğneleyici cümlesine aldırmamış gülerek göz devirmişti sadece. Günlerdir onun da odadaki varlığına alışmıştı. Onu yalnız bırakmamak için mi, Chanyeol'u yalnız bırakmamak için mi, hatta Sehun'u yalnız bırakmamak için mi olduğunu tam olarak çözememişti ama alışmıştı işte.
"Antrenmana gitmemiz gerekiyor, yine geliriz."
Takıma dahil olanlar Junmyeon'un sesiyle toparlanırken yatağın tam karşısında ayakucunda dikilen Chanyeol de bağlı kollarını çözüp iki yanında ceplerine soktu. Ayakları üzerinde yaylanırken gözleri hafif kısıktı. Yüzündeki çarpık gülümsemesiyle Baekhyun'u izlerken Baekhyun da ona bakıyordu. Sanki onu her seferinde ilk defa görüyormuş gibi yüzünün her santimine süze süze bakmasına artık şaşırmıyordu aksine hoşuna gidiyordu. Onun da takım kaptanı olarak antrenmana gitmesi gerektiğini biliyor, dudaklarını bir saniyeliğine bükerken Chanyeol yüzündeki gülümsemeyi genişletip hafifçe göz kırptı ona. Baekhyun'un aklını başından alması sadece bir saniyesini alırken bunu kimse görmemişti..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Véspero || Chanbaek/Sekai
FanfictionPark Chanyeol, zehirli bir yılandı. Her an kanınıza karışabilirdi. Byun Baekhyun ise pençelerini arkasında saklayan naif bir aslandı. Kim Jongin, yeşil ve grinin uyumuydu. Gözleri donmuş bir orman gibiydi. Oh Sehun ise gün batımı gibi sarıydı. Soğum...