Ertesi sabah Jongin'le birlikte kahvaltıya indiklerinde Chanyeol'un kapıdan girer girmez gözü sağdaki masaya kaydı.
Baekhyun'u sırtı kapıya dönük bir şekilde Sehun'un karşısında oturmuş kahvaltısını yaparken gördüğünde de sakince kendi masasına ilerledi. Hemen yanındaki Jongin'in gözü de nedense bir anlığına o tarafa kaymıştı. O da kimse bakışlarını yakalamadan hemen başını çevirip Chanyeol'un peşinden masalarına gitti.
Chanyeol dün gece Baekhyun'la garip bir an yaşadıklarının farkındaydı. Aslında tamamen doğaçlama gelişen bir andı.. Birden sahaya gitmek ve onunla uçmak gelmişti aklına ve gitmişlerdi.. Uçmuşlardı da. Süpürgeden inerken ki Baekhyun'un sevimli gülüşü gözünü her kapattığında hala orada duruyordu. Başta ne kadar korksa da, sonrasında kendinde gözlerini açma cesareti bulduğunda ki yüzü, sırtını onun omuzlarına yaslayışı ve hafif rüzgârda onun önüne doğru dalgalanan düz saçları, Chanyeol'un bir saniye öncesiymişçesine aklındaydı ve bunlar aklından geçtiğinde yüzünde oluşan bir anlık gülümsemesine engel olamadı.
Baekhyun ise dün gecenin Chanyeol'den sonra kalan kısmını kendine kızarak yatakta bir o tarafa bir diğer tarafa dönerek geçirmişti. Onu, Byun Baekhyun yapan her kuralı bir gecede çiğnemiş ve hayatının en garip anlarından birini yaşamıştı. Hayır eğlenmişti bir de..
Süpürgeden indiği zaman mutluluktan yüzünün kasıldığını hissettiğinde utancından bir şey söyleyememiş, saçma sapan bir şeyler geveledikten sonra ancak teşekkür edebilmiş, sonrasında da bir şey konuşmadan Chanyeol'le sessizce gecenin karanlığında yürüyüp odalarına dağılmışlardı.
Sessizliğinden Chanyeol'un da en az onun kadar garip hissettiği belliydi. Baekhyun da o kadar garip hissetmişti ki yatağa girdiğinde yanaklarının kızarıklığı hala duruyordu. Sehun onun varlığını hissedip kımıldanarak yarı uykusunda 'nerelerde olduğunu' sorduğunda da Baekhyun arkasını dönüp uyuyor gibi yapmadan önce yıldızları izlediğini söylemişti.
Byun Baekhyun dün gece, ilk defa, Park Chanyeol sayesinde yıldızlara hiç olmadığı kadar yakın olmuştu ve Park Chanyeol de dün gece, ilk defa, bir yıldıza dokunmuştu..
*
Sehun iksir sınıfında Baekhyun'un yanındaki tezgâhta dikilmiş sessizce kazanını karıştırırken, Baekhyun da önündeki kitaba eğilmiş yarı mırıldanarak talimatları okuyordu. Öğleden sonraki iksir dersine biraz erken gelip önlerdeki tezgâhlardan birine kurulmuşlardı. Jongin, Chanyeol ve Kyungsoo da ders başlamadan önce gelip arka taraflarda kalan tezgâhlara yerleşmişlerdi.
Chanyeol, en önde duran Baekhyun'un sırtını gördüğünde epey erken geldiğini tahmin ederken, bir an için aklından onun, ondan kaçtığı düşüncesi geçse de bunu son derece saçma bulup, Profesör Snape'in istediği iksiri yapmaya dönmüştü. Ne diye kaçacaktı ki zaten?
Baekhyun dikleşip kendi kazanını karıştırmaya başladığında, yanındaki Sehun masada aradığı malzemeyi bulamayınca, arka taraftaki raflardan iksirine eklemek için zencefil yaprağı almaya gitti.
Gri dumanların yükseldiği kazanlarla dolu tezgâhların arasından geçip sondaki dolaba yönelirken, dolabın hemen yanındaki tezgâhta işini yapmaya çalışan Jongin, yanında beliren gölgeyle başını kazanından kaldırıp Sehun'a baktı. Sehun ancak dizleri üzerine çömeldiğinde kısa dolabın içini görebilecek duruma gelince, Jongin arkasından sırıttı hafifçe. Sonra önündeki iksire bakarken, Sehun elini dolaba sokmuş malzemeleri kurcalıyordu.
"Ne aradın?"
Sehun dolabın kapağından tutunup omzunun üzerinden Jongin'e dönerken mırıldandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Véspero || Chanbaek/Sekai
FanfictionPark Chanyeol, zehirli bir yılandı. Her an kanınıza karışabilirdi. Byun Baekhyun ise pençelerini arkasında saklayan naif bir aslandı. Kim Jongin, yeşil ve grinin uyumuydu. Gözleri donmuş bir orman gibiydi. Oh Sehun ise gün batımı gibi sarıydı. Soğum...