Kiss me under the light of
a thousand stars..~
*
"Ah?!"
Baekhyun, bir eli banyo kapısında bir elinde yüzünü kuruladığı havlusuyla kapının önünde kalakalırken Chanyeol de neredeyse başını kapıya vuracak olmanın paniğiyle bir adım geriye sıçramıştı.
"Affedersin görmedim, iyisin değil mi?"
"Evet, evet iyiyim, ben de banyoda birinin olduğunu anlamadım, kusura bakma."
İkisi ortak odada, banyonun kapısında dikilirlerken sabahın ilk ışıkları odanın içini henüz aydınlatıyordu. Şimdi olduğu gibi genellikle odanın erkencileri onlar oluyorlardı. Baekhyun gülümseyerek basamaktan inerken Chanyeol de onun yerine geçmişti. Yeniden birbirlerine döndüklerinde Chanyeol onu inceliyordu gözleriyle. Dağınık kızıl saçlarıyla önünde minik bir aslan yavrusu gibi kıpırdanıyordu. Kaşları tatlılıkla çatılırken uzanıp onun yumuşacık duran Gryffindor pijamalarına dokunmak istemişti.
"Günaydın o zaman!"
Baekhyun'un sabahın bu saatinde bile cıvıldayabilen harika biri olması Chanyeol'un ona olan hayranlığının sadece daha fazla artmasına neden oluyordu. Kısılan gözleriyle hafifçe gülümsedi ona.
"Günümü aydınlattığın için teşekkür ederim Byun Baekhyun."
"Sana aklımı bu şekilde başımdan almamanı söylediğimi hatırlıyorum.."
"Ah, o bordo pijamalarınla önümde salınmadan çok önceydi."
Baekhyun da gözlerini kısarken gülümsemesi dudakları arasındaydı. Eliyle çenesini kaşırken yüzünde hayran bir ifadeyle arkasını döndü.
"İyisin Park Chanyeol," diye söyleniyordu kendi kendine. "İyisin!"
Baekhyun, arkasını dönüp giderken Chanyeol'un elinde 'Baekhyun'un aklını başından alacak cümleler listesi' olduğuna emindi. Bir liste de kendisi hazırlamalıydı, böyle hazırlıksız yakalanıp durmak istemiyordu.
Chanyeol, etkilendiğini belli eden o ifadeyi ondan her duyduğunda olduğu gibi iyice gülerken onun küçük omuzlarını, uykudan uyanmış dağınık saçlarını ve ayaklarını sürüyerek odasına girişini izleyip ardından kendisi de banyoya girdi.
*
"Gözlerim mi yanılıyor yoksa beni mi bekliyorsun Kim Jongin?"
Birkaç saat sonra, Jongin, ortak odanın kapısının önünde ileri geri yürürken açılan kapıyla ve Oh Sehun'un cümlesiyle o tarafa döndü. Cümlesindeki alaya sırıtmıştı hafifçe.
"Chanyeol takımla buluşacağını söyledi, benim de seni beklememi."
"Demek Chanyeol'e teşekkür etmeliyim." dedi Sehun da sırıtırken, onun yanında yola koyulmadan önce.
"Öyleyse Chanyeol'e daha fazla teşekkür etmelisin."
"O neden?"
"Canını sıkmamamı ve gönlünü almamı da o söyledi, maç için.." dedi Jongin imalı bir şekilde gözlerini yuvalarında döndürürken.
Sehun neredeyse bir kahkaha atacakken basamaklarda Jongin'e döndü.
"Ah demek gönlümü maç için almaya geldin öyle mi?"
"Açıkçası ben bir yere gelmedim, sen geldin?" dedi Jongin de onunla beraber durmuştu.
İkisinin de yüzünde sırıtan bir ifade vardı. Sehun onun ne olursa olsun düşmeyen burnuna hayrandı. Jongin ellerini ceplerine sokup olduğu yerden ona doğru eğilirken sesini alçalttı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Véspero || Chanbaek/Sekai
FanfictionPark Chanyeol, zehirli bir yılandı. Her an kanınıza karışabilirdi. Byun Baekhyun ise pençelerini arkasında saklayan naif bir aslandı. Kim Jongin, yeşil ve grinin uyumuydu. Gözleri donmuş bir orman gibiydi. Oh Sehun ise gün batımı gibi sarıydı. Soğum...