Chanyeol ve Jongin günün geri kalanında, hatta akşam yemeğinde bile okula dönmemişler, sahada çalışmışlar, ılık rüzgârda uçmuşlar ve biraz sohbet etmişlerdi. Kimse gelip onları sormamış, onlar da kimseyi merak etmemişti. Akşam yemeğinden birkaç saat sonra terli ve yorgun bir halde ortak odaya döndüklerinde de kimsenin onlarla ilgilenmesini beklemiyorlardı. Hele hele odadaki manzarayı hiç beklemiyorlardı.
Odada Slytherin'den ya da oda sahiplerinden başka hiç kimse yoktu. Baekhyun ve Sehun koltuklarda karşılıklı oturuyorlardı. Jongdae ve Minseok masadalardı ve Minseok'un onlar gelir gelmez ayağa kalkmasından onları bekledikleri belliydi.
O kalkarken Jongdae hafifçe eline uzanmış ve gözleriyle bir şeyler işaret etmişti. Chanyeol ve Jongin yüzlerinde ne olduğunu anlamaya çalışan ifadeleriyle sessizce odanın ortasına doğru ilerlerken, Minseok'un öğrenci başkanlığı daha yeni akıllarına geliyordu. Diğer Öğrenci Başkanı Bey ise onlara bakmamayı tercih ediyordu anlaşılan. Sehun ise gözlerini tamamen onlara dikmişti.
"Gelmeyeceksiniz diye düşünmeye başlamıştım." dedi Minseok, sesinde garip bir tını vardı.
"Eh, biraz da mecburiyetten, dönmek zorunda kaldık."
"Neden sizi beklediğimi biliyorsun değil mi Chanyeol?"
"Kendiminkini biraz tahmin edebiliyorum ama Jongin konusunda tam emin değilim." dedi Chanyeol, ellerini arkasında birleştirirken.
Jongin ile yanyana Gryffindor kapısının önünde dikiliyorlardı. Yaptıklarından pişman değillerdi ama böyle bir şey de bekledikleri söylenemezdi. Bu yüzden şu an onlara dikkatle bakan ve bilerek bakmayan gözler ikisini de biraz rahatsız etmişti.
"Birinin iki parmağını da kırana kadar dövmüş, üstelik kendi binasından?!"
"Aslında dilini kopartacaktım." diye mırıldandı Jongin yanında dikilen Chanyeol'e doğru.
"Jongin!"
Chanyeol gülmesini dudakları arasına gizlerken, Minseok şimdi tam olarak karşılarındaydı ve fazlasıyla ciddi görünüyordu.
"Gerçekten hayal kırıklığına uğradım, gerçekten.. Bir öğrenci başkanı olarak değil, arkadaşınız olduğumu düşündüğüm için." dedi kırgın bir sesle sonra siniri aklına geri gelmiş olacak ki Chanyeol'e doğru elini kaldırdı, "Sen de Ravenclaw'dan Yuta'yı nedensizce yumruklamışsın Chanyeol, nedensizce.."
Minseok'un siteminden sonra Chanyeol'un bakışları bir an için ilk defa gerçekten koltuklara doğru kaymıştı, sonra hemen yeniden Minseok'a döndü.
Kendi açısından haklıydı elbette ve Chanyeol de kesinlikle onu arkadaşı olarak görüyordu, aksi ihtimali onu da kırardı. Hatta sırf ona böyle hissettirdiği için ilk defa aklından pişmanlık duygusuna benzer bir şeyler geçmişti. Yine de bir şekilde açıklama yapmak istemedi. Olan olmuştu ve Chanyeol de Jongin de geri adım atacak karakterde birileri hiç olmamışlardı.
"Bunların sana karşı bir şey olmadığını biliyorsun Minseok," dedi Chanyeol alnını kaşırken, "Sadece, oldu işte.."
Jongin ellerini arka cebine sokarken o da Minseok'a karşı bir tavırda olmadığını belirtircesine bakmıştı.
"Ceza vermek zorunda olduğum için şu an sizden nefret ediyorum." dedi Minseok iki elini beline koyarken.
"En beterinden bir tane ver kurtul, biz alışığız." dedi Jongin onu rahatlatmak için.
"Cidden istediğini verebilirsin, sabaha her şeye varım." dedi Chanyeol de rahat bir tavırla.
Olayı böylece halletiklerini düşündükleri için memnunlardı ve bir an önce odalarına gidip günü sonlandırmak istiyorlardı. Minseok'un kararlı sesiyle geriye attıkları birer adımı geri dönerlerken, Minseok ikisine bakıyordu ve az öncekinden daha ciddi olduğu kesindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Véspero || Chanbaek/Sekai
FanficPark Chanyeol, zehirli bir yılandı. Her an kanınıza karışabilirdi. Byun Baekhyun ise pençelerini arkasında saklayan naif bir aslandı. Kim Jongin, yeşil ve grinin uyumuydu. Gözleri donmuş bir orman gibiydi. Oh Sehun ise gün batımı gibi sarıydı. Soğum...