"Jongin! Hele bir süpürgeme elini sür. O güzel parmaklarını teker teker kopartacağım."
Kim Jongin, Slytherin'in mükemmel prensi en yakın arkadaşı muhteşem ikinci prens ve Quidditch'de kaptanı olan Park Chanyeol'un bağırtısına aldırmadan Quidditch sahasına çıkan taş basamakları koşarcasına çıkarken güzel kahkahası tüm bahçeyi dolduruyordu. Arkasında kalan kahverengi saçlı, uzun boylu delikanlı, arkadaşının onu ciddiye almayışına alışkın kafasını iki yana sallayarak basamakları koşmadan çıkmaya devam etti. Jongin çoktan sahanın altındaki soyunma odası girişlerine ulaşmıştı. Chanyeol, Jongin'in kapıyı itekleyip içeri girişini izlerken gözü sağ tarafta kalan Gryffindor girişine kaydı. Bugün onlarında antrenman için sahada olacaklarını hatırladığında dişlerinin arasından tısladığı lanetle kafasını gökyüzüne kaldırdı. Antrenmanının dilediği gibi geçmesi için antrenmana sadece oyuncuların gelmesini, mavi gözlü küçük şeytanın bugün buralarda olmamasını diledi.
*
Park Chanyeol Slytherin'in sahaya açılan ağır kapısını itip temiz havaya çıktığında, düz koyu kahve saçları güzel badem gözlerini güneşe sergilercesine alnından kenara çekilmişti. Güneşin ısısı ve esen ılık rüzgar içindeki enerjiyi canlandırırken, kollarını geriye doğru esnetmekten kendini alıkoyamamıştı. Tribünlerin dörtte biri dolu sayılırdı. Havanın güzelliği insanları ortak salonlarına ya da büyük salona tıkılmaktan vazgeçirmiş ve açık havaya atmış gibi görünüyordu. Tabi bunda sahada antrenman yapan güzel ve kaslı oyuncuların da büyük bir etkisi var gibiydi. Jongin de bunun bilincinde olarak süpürgesiyle ters takla atarken, üzerindeki koyu yeşil slytherin forması yukarı doğru kalkmıştı. Tribünlerdeki kızlardan ve hatta bazı erkeklerden bir uğultu yükselmişti. Yürekleri hoplattığı belliydi. Tabi ki de bilerek yapıyordu.. Chanyeol midesinin bulandığını belirten bir hareket yaparken Jongin havadan onu görmüştü. Chanyeol iki parmağını öne uzatıp onu yanına çağırırken Jongin gülmesine engel olamadan onun yanına dalışa geçti. Süpürgeden indiğinde dikleşip Chanyeol'a doğru yürüdü.
"Yakında benim de bir ateşokum olacağını sen de biliyorsun."
"Baban asasını kırmanın cezasının bittiğini söyledi de benim mi haberim yok?"
Jongin dudaklarını büzüp arkadaşının alayına kızarken,
"Hayır, henüz tarih vermedi ama yakın olduğunu düşünüyorum ya da öyle olmasını umuyorum yani." dedi umutsuzca.
Chanyeol gülmeden edememişti.
"Ne tür bir belasın bilmiyorum Jongin. Al tamam kullan ama sadece bu antrenmanlık bak maçta falan isteme yüz bulup da. Sırf Gryffindor'a şov yap diye veriyorum."
"Onlarında mı antrenmanı var?"
Chanyeol kolunun altındaki dosyayı eline alırken hı hıladı kafasını sallayarak. Jongin gözlerini devirdi.
"İlla gelip tüm yakışıklılığımla snitchi yakalayışımı izleyecekler, sanki taktiklerimizi akıllarında tutabileceklermiş gibi."
Chanyeol da onun tüm yakışıklılığına gözlerini devirirken;
"Çok maç düzeninde çalışmayacağız bugün, öyle olsa izin verir miyim?"
Jongin kafasını sallayıp Chanyeol'un arkasında kalan süpürgesini işaret etti.
"Bir ateşoku değil ama benim yadigâr da iş görüyor hala, çıkarttım onu da, bineceksen."
"Nimbus serisini yadigâr diye adlandırmanın yüreğimde açtığı yarayla ben biraz sizi izleyip maç için plan çıkartacağım buradan Jongin. Sen havalan hadi."
Jongin ekşittiği suratıyla omuz silkip ateşokuna atladı. O yükselirken, Chanyeol gerideki gölgede kalan çimlere oturup sırtını sütunlara yasladı. Dosyasını önüne yayıp sahadaki oyuncuların sayfalarını eline aldığında ilerde sağda kalan Gryffindor oyuncularının çıkış kapısının açıldığını duymuştu. Kafasını kaldırıp üç oyuncunun sahaya girişini izlerken, kapıyı arkalarından kapattıklarında sadece üç kişi kalacaklarını anladı. Gryffindor'un uzun boylu, güzel ve soğuk nevale arayıcısı Oh Sehun'un selam vermek ne haddine, süpürgesine biner binmez havalanmıştı. Chanyeol'un ismini bir türlü aklında tutamadığı tutucuları da arkasından fırlarken, Gryffindor'un kaptanı, yedinci sınıflardan Kim Junmyeon, sahaya göz gezdirirken yerdeki Chanyeol'u fark etmişti. Başıyla yavaşça selam verip, elini cebine attı. Çıkardığı snitchi havaya salarken Sehun yukarda onu izliyordu. Sehun'un ani dalışı Chanyeol'u biraz şaşırtmış ve gözlerinin keskinliğini yeniden hatırlatmıştı. Onun kadar olmasa da yine de yeterince keskin olan gözleriyle sahada kendi arayıcısını ararken, onu, Slytherin direklerinin en kısasının sağında süpürgesiyle havada asılı durmuş bir şekilde Sehun'u izlerken görmüştü. Aralarındaki snitch savaşının şu anda Jongin'i deli ettiğini bilerek arkadaşına gülmeden edemedi. Ardından gözlerini tribünlerde gezdirirken, bunu yapmasaydım da keşke direk kâğıtlarıma dönseydim diye düşündü içinden çünkü onu görmüştü. Mavi gözlü küçük şeytanı.
Normalde de kızıla çalan kahverengi saçları şimdi güneşin altında neredeyse kırmızıydı. Tam bir Gryffindor'du. Mavi gözleri sinir bozucu bir gökyüzü gibiydi. Bu çocukta Chanyeol'u en sinir eden şey ise tüm fırlamalığına rağmen okuldaki başarısıydı. Dumbledore, beşinci sınıftaki sınıf başkanlığına bayılmış olmalıydı çünkü bir altıncı sınıf öğrencisinin öğrenci başkanı olması görülmüş şey değildi. Ama Byun Baekhyun, bir altıncı sınıftı ve yedinci sınıflardaki şu Ravenclaw'lı çocuk Kim Minseok ile birlikte öğrenci başkanlığı yapıyordu. Tabiî ki bu Chanyeol'u sinir ediyordu. Çünkü Quidditch kaptanı seçildiğinde altıncı sınıflarda tek rütbeli kişi kendisinin olmasını bekliyordu, Baekhyun'un öğrenci başkanı olduğunu öğrenene kadar. O bu düşüncelerdeyken Baekhyun'un gözleri de Chanyeol'u bulmuştu şimdi. Chanyeol yüzünde oluşan alaycı sırıtmaya engel olmadan ona bakarken, Baekhyun tek kaşını havaya kaldırıp kafasını en yakın arkadaşı Sehun'a çevirmekle yetinmişti. Ardından oturduğu Gryffindor tribünlerinden kalkıp korkuluklara yaslamıştı dirseklerini. Arkadaşının havada süzülüşünü izlerken bağırdı.
"Sehun-ah lenslerini mi düşürdün, bir topu bulamıyorsun!"
Chanyeol, Beekhyun'un ince sesiyle arkadaşıyla alay eden bağırışına kafasını kaldırmadan gülerken, Sehun ters bir pikeyle Baekhyun'un dikildiği tribünlerin önüne uçtu.
"Bir şey mi dedin Baeki Baek?"
Baekhyun dil çıkartıp sırıttı.
"Adam gibi uç da görelim, boşuna gelmedik ya."
Sehun gözlerini devirerek sahaya dönüp snitchini aramaya devam ederken, sahanın diğer tarafında Jongin de yakaladığı kendi snitchini yeniden yakalamak üzere havaya bırakıyordu. Chanyeol, Jongin'in üçüncü yakalayışını da kağıdına not ederken, vurucuları Yixing'in fırlattığı bludgerın Jongin'in ayağının hemen hemen iki santim altından geçişini gözlerini büyüterek izlemişti. Yixing, Slytherin de yedinci sınıftı ama Chanyeol ve Jongin'in en yakın arkadaşlarından biriydi, Slytherin takımının da acımasız vurucusuydu.
"Yixing! Lütfen bu hünerlerini maça saklar mısın? Jongin'e ve süpürgeme ihtiyacım var, onları yaralama."
Yixing sopasını omzuna dayayıp Chanyeol'a sinsice ama masummuş gibi güldüğünde, sağ yanağındaki gamze olarak tabir edilse ayıp olacak çukuru iyice belirginleşmişti. Chanyeol kalemini havada ona sallayıp bu hareketini not aldığını belirtip kağıtlarına dönerken, Quidditch sahasının üzerinde süpürgeler oradan oraya süzülüyor, tribünlerdeki uğultu kulakları dolduruyor, gün dönüyordu..
*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Véspero || Chanbaek/Sekai
FanfictionPark Chanyeol, zehirli bir yılandı. Her an kanınıza karışabilirdi. Byun Baekhyun ise pençelerini arkasında saklayan naif bir aslandı. Kim Jongin, yeşil ve grinin uyumuydu. Gözleri donmuş bir orman gibiydi. Oh Sehun ise gün batımı gibi sarıydı. Soğum...