"Baekhyun-ah şu sahaya geldiğinde bir şeyini unutmasan süpürgemi kıracağım."
"Ben unutmuyorum ki, bir sürü kitap ve notla gezdiğim için, içlerinden birisi muhakkak burada kalmayı tercih ediyor."
Sehun arkadaşının cevabına dudaklarını birbirine bastırıp kafasını sallarken, Baekhyun stada çıkan basamaklarda nefes nefese kalmıştı. Öğlen şatoya dönerken kitaplarından birini tribünde unutmuş, yemekten sonra kitabım diye tutturmuş, Sehun'a kitabı gelip almaktan başka çare bırakmamıştı. Kendi de gelmişti çünkü Sehun bu saatte Baekhyun'suz şatodan çıkamazdı, Baekhyun da Sehun'suz stada giremezdi. İkisinin rütbeleri de şu an en sevdikleri şeydi.
"Ne zaman bir şey unutsan nedense o gece mutlaka ona ihtiyacın oluyor."
"Burada kalırlarsa ertesi gün başlarına ne gelir kestiremiyorum da ondan." dedi Baekhyun arkadaşına sitemle. "Amma söylendin. Geldik işte."
Sehun gözlerini devirirken Gryffindor girişine gelmişlerdi gerçekten de.
"Sen bekle burada, biri çalışıyorsa falan Gryffindor'un arayıcısı stada birini attı demesin."
Baekhyun onun omzuna bir tane çakarken,
"Ne kadar da komiksin Sehunnie."
Sehun kıkırdayarak kapıyı itip içeri girdiğinde, Baekhyun gecenin ayazında stadın girişinde yalnız kalmıştı. Karanlık ve sessizlik bir an için ürpermesine neden olurken, kotunun arka cebindeki asasını eline alıp, ileri geri yürüyerek Sehun'un biran önce gelmesini diledi.
Sehun soyunma odalarının merdivenlerinden tribünlere çıkıp Baekhyun'un oturduğu yere gitmiş, kitabını önündeki koltukların arasında bulduğunda da koltuğunun altına sıkıştırıp tırabzanlardan eğilip sahaya bakmıştı. Sahanın ışıkları yanıyordu. Top sandığı da sahanın Slytherin soyunma odasının sahaya çıkan kapısının önünde duruyordu. Ama sahada kimseyi göremediğinde merdivenlerden inip kendi soyunma odalarından sahaya çıktı. Hala etrafta kimseler görünmüyordu. Top sandığının yanına gidip dikildiğinde yerdeki birkaç kağıt dikkatini çekti. Kafasını kaldırıp yeniden etrafa baktığında, arkasından gelen sesle irkilip asasını dikleştirdi.
"Nereye bakıyorsun sen?"
Park Chanyeol'un sesi sessiz statta yankılandığında, Sehun tamamen ona dönmüştü.
"Hiç. Sandığı burada görünce unuttular sandım."
"Notlara mı bakıyordun?"
"Bir şeye baktığım falan yok Park, Baek kitabını unutmuştu ona geldim. Sandığı da ortada böyle açık görünce unutuldu sandım."
"Unutulan bir şey yok, Oh-Sehun, buradayım gördüğün gibi."
"Eh, işine bak o zaman."
"Sen gelip burnunu sokana kadar öyle yapıyordum zaten."
Sehun dönüp gidecekken onun cümlesine yeniden yüzünü ona çevirdi. Chanyeol kollarını göğsünde birleştirirken, önce onun elindeki asasına, sonra yeniden gözlerinin içine baktı. Rahat davranmaya çalışıyordu ama şu an asasızdı. Üstünde siyah eşofmanı ve yeşil forması vardı. Asasını antrenmanda üzerinde taşımıyordu, yerde notlarının yanında duruyordu. Ama tabi ki bundan sonra taşıyacağını aklının bir köşesine not alırken, gözü yeniden onun eline doğru kaydı. Sehun'un sağ elindeki sinirden sımsıkı tuttuğu ucu yere doğru bakan asasının ucundan yere doğru minik bir kıvılcım düştüğünde, işte ne olduysa o anda olmuştu.
Süpürgesiyle dalışa geçmiş olan Jongin havadan, Chanyeol'un önünde asasını ona doğrultmuş olan yüzünü görmediği kişiye can acıtıcı büyülerinden birini yolladığında, Sehun'un bağırtısı karanlık gecede gökyüzünde yankılanmıştı. Asası uzun parmakları arasından kayıp, yavaşça dizleri üzerine çöktüğünde sırtı yay gibi gerilmişti. Büyünün sırtında açtığı, geniş omuzlarından başlayıp beline kadar inen X'den kanlar sızmaya başladığındaki acısı gökleri delip geçtiğinde, Chanyeol şok içinde karşısındaki adama bakıyordu, Jongin'e yapmamasını bağırıyordu. Jongin ise arkadaşını duymamış, sinirden delirmiş gibi süpürgesini tutuyordu, yere inmek üzereydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Véspero || Chanbaek/Sekai
FanficPark Chanyeol, zehirli bir yılandı. Her an kanınıza karışabilirdi. Byun Baekhyun ise pençelerini arkasında saklayan naif bir aslandı. Kim Jongin, yeşil ve grinin uyumuydu. Gözleri donmuş bir orman gibiydi. Oh Sehun ise gün batımı gibi sarıydı. Soğum...