Geç kaldığım için özür dilerim. Taşınacağımız için pek vaktim olmuyor. Hatta bilgisayarımı şarja takmayı bile unutmuşum. Bugün sözümü yerine getireyim dedim. Dua edin güzel bir eve taşınayım hayırlısıyla. 3 oy ve 10 yorum istiyorum. İki bölüm atacağım bu akşam. inşallah bölümü beğenirsiniz. Bu arada beğenmediğiniz ya da bölümle ilgili isteklerinizi olursa lütfen yazın^^
Prenses kendine getirilen yemekleri yemişti. Odasına gitmek için ayağa kalktığı sırada sendelemeye başlamıştı. imparator prensesi omuzlarından tutup kucağına almıştı. Prensesinse çoktan gözleri kapanmış ve kendini çok acıtacak rüyanın kollarına kendini bırakmıştı.
İmparator prensesi yatağına bırakırken saçlarını okşamıştı. Sabah o kadar öfkeliydi ki tüm sarayı yıkacak kadar öfkelenmişti. Prenses gözünün önünde her gün prensle buluştuğunu duyduğunda damarlarında kan değil resmen ateş akıyordu. Prensi öldürmek istemişti. O an onu prenses bile durduramazdı ama kahinin planı sayesinde sakinleşmişti. Aslında içinden bir ses kahinin planını kabul etmenin hata olduğunu söylüyordu ama içindeki yıllardır süren sevda ateşi o sesi susturmuştu. Kahin prensesin güçlerini bir süre kullanmasını engelleyecek bir karışım vermişti. prensin rüyasına girip prenses gibi davranacak ve imparatorla evleneceğini söyleyecekti. Sonra ise imparator tüm şehre prensesle evleneceğini duyuracaktı. Elbet imparator prensesle evlenince prenste vazgeçecekti. Tüm bu planı prensin annesine de bildirilmişti. Kraliçe sevinçle dinlemişti haberleri ama yüzü birden asılmıştı. Çünkü oğlu kesinlikle o düğüne gider ve imparatorun sahte bir eşle evlendiğini görürdü. Gerçi gelinin yüzü kırmızı bir duvakla kapatılıyordu ama prensin işi belli olmaz düğünün ortasına dalıp kızın yüzünü açar ve prenses olmadığını anlarsa işte o zaman onu kimse durduramazdı. Casus kraliçenin endişelerini imparatora iletmişti. Prensin ise son birkaç gündür ruh gibi ve çok sinirli dolaştığı bilgisini de imparatora rapor etmişti.
Prenses uyandığında zihni çok karışık oluyordu. Sanki uyansa bile rüya da gibi oluyordu. Kendine verilen yemekleri yiyor,kıyafetlerini değiştiriyor ve sonra uykuya dalıyordu. Kukla gibi hareket ediyordu. Gözleri ruhsuz bir şekilde bakıyor ve sorulan sorulara hiç cevap vermiyordu. İmparator bu durumun normal olduğunu biliyordu. Tabii ki normaldi. Prensese yemeklerine karıştırılmış o kadar çok ilaç veriliyordu ki bu halde olması normaldi. İmparator içi acısa da sujini prensten koparmanın tek yolu bu olduğu için olanlara göz yumuyordu.
Sonunda beklenen gün gelmişti. İmparator tüm hazırlıkları yaptırmıştı. Düğün oldukça ihtişamlıydı ve düğünün şerefine tüm halka ücretsiz yemekler hazırlanmıştı. Tüm şehir baştan aşağı kırmızı süslerle süslenmişti. Prens duyduklarına inanmayıp chi imparatorluğuna gelmişti. Süsleri gördükçe içi kan ağlıyordu ama prensesin evlenmeyeceğini bunların hepsinin yalan olduğunu söyleyerek kendini sakinleştiriyordu. Halk sarayın bahçesini doldurmuştu. İçlerinde elbette prenste vardı. İmparator ve imparatoriçe sarayın bahçesine girdiğinde tüm halk yere diz çöküp onları selamlamıştı. Prensesin başı duvakla kapalı olduğu için prens onun gerçekten prenses olup olmadığını ya da gerçekten bu evlilik için gönüllü olup olmadığını göremiyordu. Prens eğer şimdi bir hamle yaparsa saraydan çıkamadan öldürüleceğini biliyordu. İmparator ve imparatoriçe merdivenleri çıkıp en üst basamakta durup halka dönmüştü. Halk ellerini havaya kaldırıp indiriyor ve bir yandan da ''imparator çok yaşa imparatoriçe çok yaşa ''diye bağırıyorlardı.
Tören bitince prensin yanına adamlarından biri gelmiş ve kulağına saraya girebileceği yöntemi söylemişti. Sarayda olan casusları prensi düğün için seçilen geçici aşçılardan biri olarak saraya alacaktı. Prens saray mutfağına gireceğine dair olan mühür verilmişti. Askerlere bu mührü gösterip doğruca saraya girmişti. Şimdi sıra erik çiçeği konutuna gitmekteydi. Erik çiçeği konutu imparatorun sarayıydı. İmparator evlendikten sonra impratoriçeyle ilk gecelerini erik çiçeği konutunda gecireceklerdi. Prens kuytu bir yere saklanmış ve önce imparatoriçenin gelmesini beklemeye başlamıştı. sonunda yanındaki hizmetkarlarla imparatoriçe erik çiçeği konutuna gelmişti. Hizmetkarlarından birkaç tanesi dışarıda beklerken iki tanesi de imparatoriçeyle içeri girmişti. Prens sabırsızlanmya başladığı sırada içerdeki hizmetkarlar dışarı çıkmış ve dışarıdaki hizmetkarlarla birlikte bahçeden ayrılmışlardı. Prens hızla konutun kapısına gitmiş ve derin bir soluk alıp içeri girmişti. İimparatoiçe yani prensesi parlak metalden yapılmış ayna önünde saçlarını tarıyordu. Prens kalbinin acıdığını hissediyordu. Prensesin yanına gidip oturduğu yerden kaldırıp peşi sıra sürüklemeye başlamıştı. prenses kolunu çekmiş ve ruhsuzca hatta nefret eder gözlerle prense bakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
prensesin yolu
Fiksi Sejarahyarı asil olarak doğan kahin bir kız prenses olursa ne olur? peki ya kraliyet ailesi onu kabul edecek mi? neden sürekli hayatı kraliyet ailesi ve veliaht prensle kesişiyor?