Elinden geleni ardına koymayacaktı bunun için. Prenses odasının kapısının tekrar açılmasıyla başını kapıya çevirmişti. İmparator prensesin yanına gelip yatağının kenarına oturmuştu.
- Prens bir daha buraya gelirse kesinlikle öldürürüm.
- Siz nasıl bunu bildiniz? Sarhoş değil miydiniz?
- Evet biraz sarhoştum ama bilincimi kaybedecek kadar değil! Saray leydilerini atlatıp buraya nasıl girdiğini sanıyorsun? Seni son kez görmesi için izin verdiğim için her şeyi ben ayarladım ama şayet onunla gitmeye çalışsaydın. Onu öldürmekte teredüt etmezdim.
İmparator bunları söyleyip prensesin yanından ayrılmıştı. Prenses içinin korkuyla kaplandığını hissetmişti. Şayet buradan gitmek isterse bunun bedeli prensin hayatı olacaktı. İmparator bu konuda çok ciddiydi.
İmparator prensesi görmek istese bile prenses buna izin vermiyordu. Geldiğinde ya yatağına uzanıp uyuyacağını söylüyor ya da arkasını dönüyordu. İmparator bir haftanın sonunda bundan artık sıkılmaya başlamıştı. Prensesin odasına girdiğinde yine yatağa uzanmış bir şekilde görünce yatağın kenarına oturmuştu. Yatağın karşısındaki pencereden bir süre parlak gökyüzünü izleyip daha sonra dikkatini prenses vermişti. Onun üzerine eğilip konuşmaya başlamıştı.
- Biraz daha uyuyor numarası yaparsan seni öperim ve bir başladığımda kendimi durduramayabilirim.
Prenses elleriyle ağzını kapatıp yatakta doğrulmuştu. İmparator gülmemek için çabalasa da sonunda kahkahasına engel olamamıştı.
- Kalk hadi seni bir yerlere götüreceğim. Çabuk olmazsan geri dönüp sözümü yerine getiririm.
- Peki
Prenses artık kararını vermişti. Buradan çıkmasının teek yolu imparatordan yetki almasıydı. Bunu yapması için de imparatorun gözünün önünde birisinin onu dinlememesiydi. Prenses içeri hizemetçileri çağırmıştı. Altın bir toka takmak istediğini söyleyince istediği tabiî ki reddedilmişti. Çünkü sarayda sadece kraliyet ailesine sahip olanlar altın takabilirdi. Prenses hazırlandıktan sonra üzgün bir şekilde imparatorun yanına gitmişti.
- Ne oldu? neden bu haldesin?
- Önemli bir şey değil.
- Söyle sen önemsiz olsa bu kadar üzülmezsin.
- Yok bir şey gerçekten.
Gün boyunca imparator prensesi gezdirmişti. Prenses bugün eğlendiğini reddedemezdi. Önce şehre inip Pazar yerini dolaşmışlardı. Gerçekten çok değişik ve ilginç şeyler görmüştü. Prenses farkında değildi ama neye bakmak için eline alsa imparator onun için satın alıp askerlerine veriyordu. Prensesin ilk kez mutlulukla gülümsediğini görüyordu.
- Çok güzel gülümsüyorsun.hep böyle gülümse.
- Sadece mutlu olduğumuzda gülümseriz imparatorum.
- Adımı söyleyebilirsin. Adım jun.
- Mutlu olmadığınızda gülümseyebilir misiniz?
- Hayır tabii ki. Ama sarayda seni mutsuz eden nedir?
- Benim için hapishaneden farkı nedir?
- İmparatoriçem olmayı kabul edersen her istediğini yapabilirsin.
- Bende sizin bana aşık olduğunuza inanacağım ya!! Sadece hükümdar prensten intikam almak istiyorsunuz.
- Hayır bu gerçek değil. Saraya döndüğümüzde sana her şeyi anlatacağım.
Pazar yerinde dolaşırken prenses gökyüzündeki uçurtmalar dikkatini çekmişti. İmparatorda biraz ilerde tezgahlardaki altın ve gümüş eşyaları inceliyordu. Her şey bir anda olmuştu. İmparator prensesin önüne koşmuştu ama imparator geç kalmıştı. Prenses kanlar içinde imparatorun kollarına düşmüştü.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
prensesin yolu
Ficción históricayarı asil olarak doğan kahin bir kız prenses olursa ne olur? peki ya kraliyet ailesi onu kabul edecek mi? neden sürekli hayatı kraliyet ailesi ve veliaht prensle kesişiyor?