Merhaba, sevgili okuyucular! Upuzun bir bölümle daha karşınızdayım. Gerçekten upuzun bir bölüm. Hiç abartmıyorum burada on iki bin küsür kelimeden bahsediyorum. Bundan önce ki bölüm de on bin küsür kelimeden oluşuyor. Ben kendime inanıyorum. Bundan sonra ki bölümler kısa olacak. Yani inşallah.
Gelelim benim bölüm yayımlama sıklığıma... Haftada bir bölüm (Ay, bana fenalıklar geliyor.) yayımlayacağım ya da ayda bir bölüm yayımlayacağım diye hiçbir zaman bahsetmediğim için gönlüm rahat. Beni bilen bilir, ben çok yavaş yazıyorum. Bu yıl da sınava hazırlandığım için yine buralarda pek olmayacağım. O yüzden peşin peşin konuşalım. Benden ayda bir bölüm beklemeyin; çünkü yazacak fırsatı kendime yaratmayacağım. Neyse, seviliyorsunuz. İyi okumalar.
Sevgilerle, D.E.
***
Hepsi yaklaşık on dakikadır Ester ve Pam'in önderliğinde yürüyordu. Merkezin tam tersi istikametinde, ormana girmeden gidiyorlardı. Onlar böyle yürümeye devam ederken ufak bir kulübenin yanına geldiler. O sıra Efusya kulübeye bakarak konuştu.
- Neden geldik buraya?
Pam kulübenin kapısına yaklaşırken onu yanıtladı.
- Tüm yolu yayan gidemeyiz. Bu yüzden araçlarımızı almaya geldik.
Diğerleri birbirine bakarken Ester, cebinden bir anahtar çıkardı ve kapının üzerindeki kilide yerleştirdi. Kilidi açıp cebine attıktan sonra kapının kolunu tuttu ve kapıyı açtı. Pam önden eliyle ufak bir ateş oluşturarak içeri girerken Ester de onu takip etti. Onlar içeri girerken diğerleri dışarıda kalmıştı. Kalmak mecburiyetindeydiler zaten; çünkü kulübe küçüktü. Ester hemen yerdeki beyaz örtüyü kaldırdı ve kenara koydu. İkisi de örtünün altındaki araçlara bakarken gülümsediler. Bu araçların adı Felix V3'dü ve adını, araçları yapan kişinin soyadından almıştı. Renkleri griydi ve arka arkaya şeklinde iki kişilik oturma yeri vardı. Çok büyük değildi, orta boyuttaydı. Bisiklete benziyordu ama tekerlekleri yoktu. Onun yerine içi boş, daire bir metal vardı ve arka ile ön olmak üzere iki taneydi.
Ester hemen yerdeki aracını kaldırdı ve aracın yana bükülmüş olan küçük tekerleklerini bu iki metalin altına yerleştirdi. Bu küçük tekerlekler sayesinde aracı taşıyabiliyordu. Pam de hemen onun gibi yaptı ve iki Felix V3'ü dışarı çıkardılar. Diğerleri araçları görür görmez incelemeye başladı. O sıra merakla araçları inceleyen Efusya konuştu.
- Bunlar nedir?
Ester hemen ona döndü ve cevap verdi.
- Adları Felix V3. Ebeveynlerimiz ve onların arkadaşları için yapılmış bir araç. Şimdi ise biz kullanıyoruz. Gayet güvenlidir. Yani içiniz rahat olsun.
Efusya'nın bakışları rahatlamaya başlarken Ester, onun bu hâline güldü ve:
- Şelaleye gitmek için bu araçları kullanacağız. Tom, araçları kopyalar mısın, dedi.
Tom onun dediğini yapmaya koyulurken Ester, konuşmaya devam etti.
- Araçlara ikişerli olarak bineceğiz. Önden Pam ile ben gideceğiz. Siz arkamızdan gelin ve sadece bizim geçtiğimiz yerlerden geçerek bizi takip edin. Önümüze geçmeye çalışmayın ki geçemezsiniz orası ayrı.
Ester üstten bir şekilde onlara bakarken buna karşılık sadece göz devirdiler. Onun bu hâllerine alışıyorlardı ama yine de tepkilerini göstermeden edemiyorlardı. Ester bakışlarını normale çevirirken konuşmaya devam etti.
- Felix V3 büyü ve element gücüyle çalışıyor. Bu yüzden savaşçılar süremez.
Efusya hemen konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneş ve Ay
FantasyBüyülerin, elementlerin ve kılıçların havada uçuştuğu fantastik bir dünya sizi bekliyor. Normal olmayan ikizlerin kendileriyle ve dış dünyayla çatışmasını okumaya hazır olun. Neredeyse her hikayede olduğu gibi bu hikayede de iyi-kötü çatışması var...