17. Bölüm - İplerin Koptuğu Yer

2.1K 280 143
                                    

Lucy omuzlarını dikleştirdi ve önündeki binaya baktı. Dört yıl önce sokakta dikilip, iş görüşmesine gitmeden önce aynı bu şekilde duruşu geldi aklına. Güneş onu terletirken, dört yılda ne kadar çok şeyin değiştiğini fark etti.

En çok da kendi değişmişti.

İşi, Lucy'e var olduğunu bilmediği bir yönünü göstermişti. Bu işte iyiydi ve genç kadın, zamanla çekingenliğini atabilmişti.

Başarılıydı. Madalyon'un logosuna bakarken buruk bir gülümseme takındı. Üniversiteden beri ne yapacağını asla bilmeyen bir kadın olarak, bu işte kendini bulmak beklemediği bir şeydi. Bu tuhaftı. Hiçbir çocuk büyüyünce asistan olmak istemezdi. Bu meslek kimsenin hayallerini boyamıyordu.

Ama Lucy, onu sevmişti. Sadece işini değil, Madalyon'u da sevmişti. Şimdi onu bırakıp gitmek istemiyordu.

Gururunu ve gücünü toplayarak şirkete girdi. Artık gazeteciler ya da böyle şeyler umurunda değildi. Hakkında istediklerini yazabilirlerdi.

Asansörden çıkınca, etrafta koşuşturan insanları gördü ve gülümsedi. Her şey bıraktığı gibiydi. Bir özlem dalgası ona vururken, geçenlerden biri onu fark etti ve gülümsedi.

Lucy topuklularını, George'un ofisine çevirdi. Kapısı açıktı ama Lucy yine de kapıyı tıklattı.

George başını kaldırdı ve Lucy'i görünce işini bıraktı.

"Lucy."

"Gelebilir miyim?"

"Elbette." George onu gördüğüne rahatlamışa benzedi. Lucy de biraz rahatlamıştı. Eğer George da ona kızgın olsaydı, bunu nasıl atlatırdı bilmiyordu.

"Bir şey içer misin?"

"Gerek yok. O kadar kalacağımı sanmıyorum."

"Lucy..." George kapıyı kalkıp, kapattı. Kadın çoktan masanın önündeki sandalyelerden tekine oturmuştu.

"Adrian'la bir kez daha konuşmaya geldim," dedi. İki gündür adamı arıyordu ancak Adrian telefonlarını açmıyordu. Mesajlarına da dönmemişti.

"Bence bu, iyi bir fikir değil. Ona biraz daha zaman ver." George, masasına geçerken konuştu. "Henüz sinirleri yatışmadı."

"Eğer bırakırsam, kafasında daha çok şey kurmasına izin vermiş olacağım. Üstelemek zorundayım."

George ofladı. Kadına baktığında yorgun gibiydi.

"Neden böyle bir şey yaptın? Hadi yaptın, neden Adrian'a ya da bana söylemedin? Bunun ne kadar kötü gözüktüğünün farkındasın, değil mi?"

Lucy midesindeki krampları görmezden gelmeye çalıştı. Elbette farkındaydı. Başını salladı.

"Öte yandan, iyiye bakmak gerekirse... Adrian henüz asistan için görüşme ayarlamamı istemedi. Yani hâlâ işine sahipsin."

Lucy hafifçe gülümsedi. 

"Ben bundan o kadar emin olmazdım."

"Ben eminim ama... Başka birisi olsaydı çoktan kovulmuştu. Ama Adrian seni kovmaz. Bunu biliyoruz."

"Çünkü bana ihtiyacı var." Lucy, biraz sinir olarak konuştu. George boynunu ovarken arkasına yaslandı.

"Bak, bu kadar süre onu nasıl idare ettin bilmiyorum ama siz birlikte iyisiniz. O yüzden sırf bir hata yüzünden seni kovmaz. Üstelik bunu şirketin kötülüğü için yapmadığını biliyoruz."

Lucy kaşlarını kaldırdı.

"Sana söyledi mi?"

"Söylemesine gerek yok. Senin böyle bir şeyi Adrian'ı ya da şirketi düşünmeden yapacağını düşünmem olanaksız... Bana öyle bakma. Adrian olayın içinde olduğu için bunu görmeyebilir ama ben senin dört yıl boyunca Madalyon ile onun için her şeyini vermeni izledim."

CAPELLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin