Adrian evine geldiğinde, her yer karanlık ve sessizdi. Boynunu ovan genç adam ışıkları yakmakla uğraşmayarak kendisini rahat koltuğa attı ve gözlerini yumdu.
Lucy ile iki hafta görüşmeyecekti. Bunu halledebilirdi. Ancak böyle yoğun bir zamana gelmesi, onun için kötü olmuştu.
Bugün birkaç kere Lucy'i çağırmış, kadın ortalarda görünmeyince de sinirlenmişti. Birisi çıkıp Lucy'nin izinde olduğunu ona hatırlatınca sakinleşmiş ve bir aptal gibi hissetmişti.
Adrian gözlerini açtı ve kafasını sola çevirdi. Duvara dayalı ahşap, şık dolabın üzerinde duran fanusa baktı genç adam. Sonra ellerini hafifçe kaldırarak birbirine vurdu ve ışıkların açılmasını sağladı.
Fanusta tek gezen japon balığına bakan adam iç geçirdi.
"Brütüs, sen nasılsın?"
Balık yuvarlak çizmeye devam etti. Adrian sanki bir cevap almış gibi, "Biliyorum," dedi. "Her şey çok saçma."
Balık yüzmeye devam etti. Ayağa kalkan Adrian, Lucy bugün evine gelmediğinden balığa yem verilmediğini düşündü. Uzanarak raftan yemi aldı ve fanusa attı.
"Seninle tanışalı bir yıl oldu, hm?" Adrian balığa tepeden bakarken soruverdi. Brütüs ona geçen yıl doğum günü hediyesi olarak Lucy tarafından verilmişti. Kadın eline fanusu tutuşturduğunda bir aptal gibi bakınan ve bununla ne yapacağını anlayamayan Adrian, hediyeyi geri çevirmeye çalışsa da Lucy buna izin vermemişti.
"Bakabileceğin tek hayvanın bu olduğunu düşündüm. Hem çok bir şey yapmana da gerek yok," demişti Lucy. Adrian bir evcil hayvana ihtiyacı olmadığını söylese de genç kadın bunun yalnızlığına iyi geleceğine diretmişti.
Aslında ilk başta iki balık vardı. Ancak birkaç gün geçmeden bir tanesi, diğerinin kuyruğunu yemiş ve ölmesine sebep olmuştu. Bunun ardından hayatta kalan balığa Brütüs adını vermeyi uygun bulmuşlardı.
Balık kendi etrafında dönüp dururken Adrian, "Belki de yanına birkaç balık almalıyım," dedi. "En azından sen, bu kadar yalnız kalmazsın."
Sessizlik oluştu ve genç adam koltuğa geri oturdu. Televizyon açmak ya da müzik dinlemek istemiyordu. Saat normalde uyuduğu saati biraz geçmişti ama Adrian uykusunun gelmediğini hissetti.
Lucy'nin, Laura yüzünden dün akşam yaptığı şeye hâlâ inanamıyordu. İlk başta şaşırmış ve öfkelenmişti ancak sonra gerçekleri anlamıştı.
Aslında hâlâ öfkeli sayılırdı. Laura'nın neden kendisi hakkında kötü sözler söyleyeceğini aklı almıyordu. İlişkileri çok iyi bitmemiş olabilirdi ama berbat da değildi.
Birden Adrian'ın aklına, o akşam geldi...
İki Ay Önce
Adrian, Laura ile terasta oturmaya devam etti. Kadın akşam yemeği için gelmişti ancak yemek boyunca sessizdi ve bu, Adrian'da bir şeylerin yanlış olduğu fikrini uyandırmıştı.
Yemek sonrasında terasa çıkıp, bir bardak şarap içmek istemişlerdi. Helen çoktan evden ayrıldığından ikisi baş başaydı.
Laura, adamın karşısında oturuyordu. Bahar, birçok çiçeğin kokusunun havaya karışmasını sağlıyordu. Laura'nın koyu saçları bugün kibar bir şekilde aşağıdan toplanmıştı. Üzerine giydiği beyaz elbise hem çarpıcı hem de tam dozundaydı. Eski bir manken olmasının yararlarından biri kadının her daim nasıl giyineceğini bilmesiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CAPELLA
RomanceCapella: Arabacı takımyıldızındaki en parlak yıldız, gece gökyüzündeki en parlak on birinci yıldız ve Arcturus ve Vega'dan sonra kuzey göğündeki en parlak üçüncü yıldızdır. Çıplak gözle tek yıldız olarak görünür ama iki çift yıldız sistemidir. Lucy...