thirty-two🌙

1.3K 107 17
                                    

Merhaba, dün bölüm gelmedi. Çünkü bundan sonra iki günde bir bölüm atacağım. Her gün oturup kısa bir bölüm yetiştirmeye çalışmaktansa iki gün boyunca daha uzun bir bölüm yazıp yayınlamak hepimiz için daha iyi olur diye düşündüm. 

İyi okumalar ^-^

...

Bölüm Şarkıları;

Evdeki Saat- Uzunlar

SYML - Where's My Love*

Does she know that we bleed the same?
Don't wanna cry but I break that way.*


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Olayların üzerinden günler geçmişti. O, iyileşmişti. Mahkeme vardı haftaya fakat bunun dışında bir bilgim yoktu. Olmasını istediğimden emin değildim, babam da söylemiyordu zaten. Dört gün sonra okullar açılacaktı ve biz bok gibiydik. Bilge ders çalışıyor, kitap okuyor ya da film izliyordu. Dışarı çıkmamıştı hastaneden geldiğimiz saatten beri. Deniz olayları sindirmiş gibiydi. Fakat her gün beni arayıp nasıl olduğumu soruyordu. Bilge'yi de aynı şekilde her gün arıyordu. Fazla endişelenmişti bizim için. Bu bize verdiği değeri biraz daha anlamama yardım etmişti.

Bilge ile aramız nasıldı anlayamıyordum. Seviyordu, hala beni çok seviyordu ama söylemiyordu bunu. Bazen telefondan konuşuyorduk. Onda da yalnız olmuyorduk, üçümüz konferans yapıyorduk. Bu olanlar yüzünden kendini suçladığını biliyordum. Bunu konuşmamız gerektiğini de biliyordum ama kafamda bile kelimeleri birleştirip oluşturamadığım cümleleri ona aktaramazdım. Sadece bekliyordum. İkimizin de hazır olmasını.

Herkes bir şekilde hayatına devam ediyordu. Ben ise. Ben yaşamaya çalışıyordum. Sürekli dizi izliyordum, ders çalışmaya çalışıyordum. Fakat hiçbirini algılayabildiğim söylenemezdi. Her gece kabuslar beni uykumdan uyandırıyor, bir daha da uyutmuyordu. Kana bulanan ellerimi ve ikimizin boynunda birleşen ellerimizi görmekten bıkmıştım. Babam veya annem her uyandığımda başımda oluyor ve bana zamanla geçeceğini söylüyorlardı. Ben de bunu umuyordum.

Abim, olayın ertesi günü gelmiş ve o günden beri yatağımın yanına kurduğumuz yer yatağında yatıyordu. Gece uyurken bazen yanıma gelip beni izlediğini biliyordum. Saçlarımı okşuyor, gözlerimden öpüyor, üzerimi örtüyordu. Uykum eskisi kadar ağır değildi. Bunu neden yaptığını anlayamamıştım ama geldiği gün iki saate yakın beni kollarının arasında hapsetmişti. Korkmuştu. Anlayabiliyordum aslında. Beni kaybetmekten korkmuştu. Bizimle kaldığından beri babamla arası çok iyiydi. Fakat annemle o kadar iyi değildi. Babamın geçerli açıklamasını ona da anlatmıştım ve onu affeden kalbi mantığını da ikna etmişti ama annemi affetmiş gibi gözükse de hala ondan bir açıklama bekliyordu, bekliyorduk.

''Güzelim, bavulunu hazırladın mı?'' Abim, kapıyı aralayıp kafasını içeri soktuğunda fermuarını kapatıp bavulu yatağımdan indirdim. ''Yarım saate gelirler. Çıkarız. Üzerini giyin.'' Dudaklarımı yanağına bastırdım ve ''Tamam,'' dedim. Gülümseyerek bavulumu alıp odadan çıktığında yatağımın üzerine koyduğum beyaz eşofmanı ve siyah kalçalarımı örten sweatshirtü pijamalarımı çıkarıp giydim. Bilge'nin yılbaşında üçümüze de aldığı üzerinde minik inek desenlerinin olduğu çorapları giydikten sonra yatağımın üzerine yatıp telefonumu aldım ve şu sıralar oyalanmak için telefonuma indirdiğim oyunlardan birine girdim.

Ay Güneşten Daha Güzel [gxg]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin