Yarının bölümünü bugün paylaşayım dedim.
İyi geceler ve iyi okumalar :)
..."Neden bana söylemedin?" Sesimdeki hüznü abim de fark etmiş olacak ki ifadesiz tuttuğu yüzü hüzünle parladı bir an. Can abinin yanından kalkıp benim yanıma oturdu. Ellerini ellerimin üzerine kapadı.
"Annem ve babam istemedi."
"Nasıl yani?" Kaşlarımı çattım. "Düzgünce her şeyi açıklar mısın?"
"Anne ve babama sen okulda olduğun bir gün söyledim. O zaman da Can ile sevgiliydik. Annem sana kötü örnek olacağımı düşünerek evden gitmemi istedi. Babam ise bütün ihtiyaçlarını karşılayacağım ama bundan sonra benim böyle bir oğlum yok dedi. Sana anlatmayı hep istedim ama hep engellendim."
Nefesi hızlandığında ve gözleri dolduğunda onu kendime çektim ve benim iki katım olan abimi göğsüme yatırdım.
"Her ay senin yanına evden bir şey alıp verme bahanesiyle geliyorum ama o poşetler sonraki aya kadar öylece duruyor. Senin yanında kalmama da izin vermiyorlar."
Kollarımı biraz daha sıkılaştırdım ve burnumu saçlarının arasına gömdüm. Özlediğim kokuya kavuşmanın huzuruyla gözlerimi kapattım. Boğazımdaki yumru ve gözlerimdeki yaşlar canımı yakıyordu.
"Seni çok özledim, abim." Kafasını göğsümden kaldırdı ve beni dizlerinin üzerine oturtup bu sefer o benim kafamı göğsüne yasladı.
"Ben de, ben de çok özledim." Elleri saçlarımın arasında gezinirken hıçkırıklarım bedenimi sarsıyordu. "Şşt, ağlama. Siktir et, bir daha yanından ayrılmıyorum."
"Bilge biz onları yalnız bırakalım."
"Tamam, Can abi."
Burnumu gürültüyle çektim ve kafamı göğsünden ayırıp yüzüne çevirdim. "Onların ne dediği umrumda değil. Sen benim abimsin. Ne olursa olsun, kimi seversen sev, sen benim abimsin. Senden vazgeçemem. Sen de vazgeçme."
"Asla. Kaybettiğimiz zamanları telafi edeceğim."
"Buna gerek yok. Bundan sonra yanımda ol. O bana yeter."
Gülümsedi. Burnumu ve gözyaşlarımı göğsüne sildikten sonra kalkıp ellerimi ona uzattım ve onu da kaldırdım.
"Şu evi biraz temizlesek mi? Bok kokuyor."
...
Uzun zamandır temizlenmeyen evi en azından kokudan arındırmamız henüz bitmişti ki Berna teyze aramıştı. O aradığında saatin bu kadar geç olduğunu ancak fark edebilmiştik. Saat 23.33'tü. Can abi markete gideceğini söyleyerek bizi eve bırakmayı teklif etmişti. Abim ise mutfaktaki bulaşıkları yıkıyordu. Yanağına kocaman bir öpücük bıraktım ve kapıya doğru koştum.
"Görüşürüz, abicim."
"Görüşürüz, fındık."
Ayakkabılarımı giydikten sonra koşarak aşağı indim ve arabaya Bilge'nin yanına arka koltuğa oturdum.
Arabada çalan kısık sesli müzik bir anda kesildiğinde arabada durdu ama eve daha gelmemiştik. Can abi arkasını döndü ve gözlerini benim üzerine sabitledi.
"Beliz, bu olanlar burada kalsın. Anne ve babana konusunu tekrar açma. O zamanki konuşmaları sen duymadın ama ben yakından şahit oldum. Buray'ı tekrar toparlayamayabilirim."
"Can abi onun asla kötülüğünü düşünmem. Konuyu ben de açmak istemiyorum ama bu kadar kötü olamazlar. Bir de ben deneyeyim."
Kafasını iki yana salladı ve önüne dönüp arabayı tekrar çalıştırdı. "İnsanlar kendilerinden farklı olan biriyle karşılaştıklarında hiç görmek istemeyeceğin yönlerini gösterirler. Hele de bu cinsel yönelimleriyse. Denemen sadece seni üzer. Boşver."
"Peki."
Araba benim evimin önünde durduğunda önce Can abi ile vedalaştım ve Bilge'ye döndüm. Yanağını öptükten sonra kapıyı açtım. "Yarın kahvaltıya gel, hem ders çalışırız." Kafasıyla beni onayladığında kapıyı kapatıp apartmana doğru adımladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Güneşten Daha Güzel [gxg]
Conto''Ay çok güzel,'' dedim gözlerim hala gözlerindeyken. Neyi kastettiğimi biliyordu. ''Hayır, Güneş daha güzel.'' Neyi kastettiğini biliyordum. Dudaklarına uzanıp küçük bir öpücük kondurdum ve burnumu saçlarının arasına daldırıp kokusunu içime çektim...