"Hocam bu konuyu işledik."
Ön taraflardan gelen sesle sarıldığım şalın beni mayıştıran sıcaklığından uzaklaştım ve kafamı Bilge'nin omzundan kaldırdım.
"Bir daha anlatsa ne olur sanki? Aptal." Fısıldayarak söylediğim şeye Bilge güldüğünde Deniz merakla bize döndü ve kaşlarını kaldırdı onu umursamadan tahtaya bakmaya devam ettim."Ya niye güldünüz?" Sessiz kaldık ikimizde. "Söylesenize." Sesi gereğinden yüksek çıktığında hoca söylenmeye başlamıştı. Hocanın radarına bütün sınıf girdiğinde bazıları mahçupça bazıları da ders işlemediğimiz için mutlulukla hocanın azarlarını dinledi. Hoca derse geri döneceği sırada da zil çalmıştı.
"Neye güldünüz?"
"Sanane." Bilge'nin koluna girdim ve onu kızlar tuvaletine doğru yürütmeye başladım. Bugün fazla durgundu. Tuvaletin kapısını açıp içeri girdim ve peşimizden gelen Deniz'in suratına kapıyı kapattım.
"Noldu sana?" Kollarımı birbirine bağlayıp duvara yaslandım. Omuzlarını silkti ve çeşmeyi kapatıp ıslak ellerini üzerine sildi. Sonra tekrar yıkayacaktı. Çünkü ellerine kıyafetten yapışan tüyleri görecekti. Öyle de yaptı. Ellerini tekrar yıkadığında cebimdeki mendili çıkarıp ona uzattım.
"Sağol." Ellerini kurulayıp peçeteyi çöpe attı. Kapıya uzandığında kolunu tuttum ve kendime çektim. "Bilge, iyi misin? Noldu kızım sana?"
"Bir bok olduğu yok. Canım konuşmak istemedi." Kaşlarımı çatarak bir süre yüzünü izledim. Gözleri uykusuzluktan kızarmıştı. Dün gece iki de eve gitmişlerdi ve gidince de uyuyamadığı belliydi. "Sadece sarılalım?"
Anlatmak istemediğinde sadece sarılır ve o anlatana kadar asla konuşmazdık. "Hayır." Ne? Kapıyı açtı ve ardından kapatarak beni tuvalette yalnız bıraktı. Bilge bana sarılmayı çok severdi. Bilge genelde sarılmayı severdi.Geriye kalan tüm derslerde Bilge dikkatle dersi dinlemiş ve tuhaf bir şekilde Deniz ve benim aramızda geçen ufak atışmalara müdahale etmemişti. Bu yüzden de matematik hocası 10 dakikalığına bizi sınıftan kovmuştu ve biz bunu ödül olarak görüp kantinden bir şeyler almıştık. Sonra bizim kantine gittiğimizi öğrenen hoca sinirlenip müdüre göndermişti ve ta-ta müdürün karşısında rahatsız edici deri koltuklarda oturuyordum. Deniz yanımda gülmemek için sürekli öksürürken en sonunda koluna vurup kollarımı bağladım.
"Sizi uyarmaktan da azarlamaktan da bıktım. Gidip hocanızdan özür dileyin sadece." Sesi yorgun çıktığı için biraz üzülerek özür diledim ve Deniz'i peşimden sürükleyerek odadan çıkıp sınıfa girdik. Tenefüstü ve çoğu öğrenci test kitaplarıyla hocanın etrafına üşüşmüştü. Kalabalığı yararak ilerledim ve hocanın omzuna dokundum. Çözdüğü sorudan kafasını kaldırıp çatık kaşlarıyla bana döndü.
"Üzgünüm hocam. Dersi böldüğüm ve diğer her şey için." Deniz kafasını omzumun üzerinden uzattı ve el salladı. "Ben de üzgünüm.""Tamam, gidebilirsiniz çocuklar," Gülümseyerek soruya döndüğünde sırama doğru ilerledim ve oturup matematik ile ilgili bütün her şeyi çantama attım. Diğer ders rehberlikti ve uyuyacaktım. Kalemliğimin içine sıkıştırılmış pembe yapışkanlı kâğıdı gördüğümde kaşlarımı çattım. Katlanmış diğerine göre biraz daha büyük kâğıdı açıp okudum.
İnan böyle olsun istemezdim. Seni sevmek istemezdim. Senden uzak durmak istemezdim. Bu kadar yakın olup ellerini tutamamak, dudaklarını öpememek, seni sevdiğimi söyleyememek istemezdim. Ama seni seviyorum, dudaklarını öpemiyorum, ellerini tutamıyorum. Keşke seni sevmesem dediğimde de pişman oluyorum. Çünkü ışığının aydınlattığı kalbimi de senin için seviyorum.
-a
dipnot: seni çok ama çok seviyorum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Güneşten Daha Güzel [gxg]
Historia Corta''Ay çok güzel,'' dedim gözlerim hala gözlerindeyken. Neyi kastettiğimi biliyordu. ''Hayır, Güneş daha güzel.'' Neyi kastettiğini biliyordum. Dudaklarına uzanıp küçük bir öpücük kondurdum ve burnumu saçlarının arasına daldırıp kokusunu içime çektim...