eight🌙

2.3K 151 8
                                    

Art arda iki bölüm? Biraz mutluyum da :)
...

Elinden geliyorsa
Azıcık sevsene beni
İçinden geliyorsa
Tutup öpsene beni
Her şarkı gibi bu da seni aklıma düşürdü güzelim. Hoş, hiç çıkmıyorsun ki oradan.
-a
Dipnot: sana yanığım

En son yazdığı notun üzerinden iki gün geçmişti ve ilk notu aldığım yerde kütüphanede tuvalete gidip geldiğimde bulmuştum bunu da, kitabımın arasında.  Şimdi ise Bilge ile bizim eve doğru yürüyorduk. Geçen gün işi çıkmış ve bize gelememişti.

Senelerdir her anıma şahitlik eden binaya geldiğimizde cebimden anahtarı çıkarıp kapıyı açtım ve binaya adımladık. Merdivenlerin başına geldiğimizde Bilge söylenerek arkamdan geliyordu.

"Şu merdivenlerden tırmanırken kilo verdim. Neden en üst kat, anlatsana bana bir? En azından asansör yapsaymış vicdansızın bilmem nesi."

Gülerek son basamağı da tırmandım ve kapıyı açıp çantamı sırtımdan yere attım. Koridorun ışığını açıp montumu askıya astım. Bilge de benim gibi çantasını yere fırlatıp montunu astığında yukarı çıkıyordum.

"Dolapta makarna olması lazım yoksa makarna suyu koyar mısın?"

"Tamam." Merdivenleri çıkıp yukarı ulaştığımda ışığı açtım. Dubleks bir dairede yaşıyorduk ama evin içini nasıl yaptılarsa üst kat kocaman bir odaydı ve oradan terasa açılıyordu. Çocuk odası, yatak odası ve diğer her şey aşağıdaydı. Biz de burayı depo gibi kullanıyorduk.

Genelde biz çocuklarla burada takılırdık ya da yazları terasa salıncak kurar ailecek günümüzün çoğunu orada geçirirdik.
İki tane büyük yastığı alıp ışığı kapattıktan sonra merdivenleri geri indim.

Salondaki orta sehpanın yanına yastıkları attıktan sonra odamdan test kitaplarını, defterleri ve bilgisayarımı alıp sehpanın üzerine yerleştirdim. Odamda değil de salonda bu sehpanın etrafında takılırdım genelde. Ev genel olarak sessiz olduğu için sorun olmuyordu.

Annem ve babam birlikte bir restorant işletiyorlardı. Babamın aynı zamanda bir avukatlık bürosu vardı ama ikisini aynı anda idare edebiliyordu. Fakat genelde eve geç geliyorlardı.

Haftanın bir günü kendilerine izin veriyorlardı çoğunlukla ama canları isterse bir hafta da çalışmıyorlardı. Açıkçası çok sorun olmuyordu benim için. Evde yalnız takılmayı seven biriydim ki yalnız bırakmıyordu Bilge ve Deniz.

"Makarna yokmuş su koydum, kaynamak üzere. Makarnalar neredeydi?" Bilge mutfaktan bağırdığında bilgisayardan açtığım filmi dolması için duraklattım ve ayağa kalktım. "Geliyorum."

Mutfağa girdiğimde Bilge tezgaha dizlerinin üzerinde çıkmış dolapları karıştırıyordu. "Al,' diyerek çekmecelerden makarnayı çıkarıp tezgaha koydum. "Dur, yardım edeyim." Bilge'yi belinden tuttum. "Gerek yok." Onu umursamadım ve bir anda onu tezgahtan çektim. Unuttuğum bir şey vardı ki o da Bilge'nin benden epey iri ve daha kilolu olmasıydı. Yere sırt üstü uzandığımda Bilge de üzerimdeydi.

"Aptal." Dirseğini göğsüme bastırarak kalkmaya çalıştığında acıyla inledim. "Noldu? İyi misin, canını mı yaktım?"

"Memem." Kolunu hızla çektiğinde dengesini kaybetti ve sırtı tekrar bana yaslandı. "Kalkacak mısın artık?" Kendini yanıma atıp ayağa dikildiğinde kızarmış yanaklarıyla gözlerini benden kaçırıyordu. Elini uzattı ve beni yerden kaldırdı.

"Mememden özür dile." Gözlerini devirip arkasını döndüğünde elimi göğsüme koydum. Gerçekten sızlıyordu.

Ay Güneşten Daha Güzel [gxg]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin