Yarın ders çalışacağım için bölümü şimdi atıyorum.
İyi okumalar ve iyi geceler 🌙
..."Bak, bununla bunu topla." Birkaç işlem daha yaptı ama ben sadece sesine odaklanmış haldeyken cümlelerinden anlam çıkaramıyordum. "Sonra şu ve sonuç b şıkkı." İşlemler bittiğinde gülerek çıkan sonucu yuvarlak içine aldı ve bana döndü. "Anladın değil mi?"
Kafamı iki yana salladım ve parmaklarımın arasında çevirdiğim kalemi test kitabının üzerine koydum.
Bilge bugün okul çıkışında bize gelmişti. Yarın matematik sınavı vardı ve iki gündür çalışmama rağmen beynimin içi o kadar doluydu ki bunları alacak yeterli bir alan yoktu.
Bilge'de bunun farkında olmasına rağmen ısrarla bir saattir anlattığı ve anlamadığım soruyu tekrar baştan anlatmaya başladı. Silgiyle tekrar sildiği sayfa fazla inceldiği için yırtıldığında bir kağıt aldı ve işlemleri anlatmaya devam etti.
Elimi elinin üzerine koydum ve diğer elimle kalemi elinden aldım. "Yeter." Elimi çektim ve kafamı işaret ettim. "Almıyor artık burası." Bunu şakayla söylememiştim. Aksine tek bir cümlesiyle omzuna kafamı yaslayıp ağlayacak kadar sesim titremişti.
Elimi kalbime götürdüm. "Burası da acıyor zaten." Boğazımdaki yumruyu geçirmek için yutkundum. "Bilge, gerçeklere ihtiyacım var."
"Ne gerçeği?"
"Biliyorsun."
"Seni seviyorum." Kafasını oynadığı ellerinden uzaklaştırıp bana çevirdi. Yutkundum ve elimi ellerinin üzerine sardım. Fakat ellerim fazla küçüktü. "Biliyorsun."
"Biliyorum."
Kafamı eğerek ona yaklaştım ve elimi saçlarının arasına daldırdım. Dudaklarımı, dudaklarıyla yarı yolda karşıladığında ellerini belime sardı ve beni kendine çekti.
Kalçamı sandalyeden ayırdım ve peşimden sürükleyip yatağa oturttum. Dudaklarımız hala birbirine kenetliydi. Bacaklarımı iki tarafından uzatıp kucağına oturdum ve elimle belini okşarken üst dudağını dudaklarımın arasına sıkıştırdım. O ise alt dudağımı dudaklarının arasına almıştı.
Kesik bir nefes alarak kendimi geri çektiğimde parmaklarım kazağının altına girdi ve belini okşamaya devam etti. Onun ise bir eli hala kalçamın üzerinde diğeriyse bacağımdaydı.
"Sen de biliyorsun artık."dedim ve dudağının kenarındaki ize dudaklarımı bastırdım. Meyve bıçağıyla çikolatanın yarısını midesine gönderirken dudağının kenarını kesmişti liseye ilk başladığımız sene ve sürdüğü kremlere rağmen izi geçmemişti.
"İstemiyorum." Kafasını iki yana salladı ve ellerini bedenimden uzaklaştırdı. "Bilmek istemiyorum."
"Neden?" Hayal kırıklığına bulanan sorum havada asılı kaldı bir süre. Sorumu yineledim. "Neden?"
"Abin gibi olmanı istemiyorum."
"Ama ben abim gibi olmak istiyorum." Yüzünü okşadım ve alnına dökülen saçlarını nazikçe geriye doğru yatırdım. "Sevdiğim kişinin yanında olmak istiyorum. Olduğum kişiyi reddetmek istemiyorum."
"Buna izin veremem. Bazen kendini gizleyip, onların görmek istediğini vermelisin onlara."
"Bunu yapamam." Alnını alnıma yasladı . Gözünden yanağına yol alan yaşı sildim ve gözlerimi kapadım.
"Bunu yapmalısın, yapmalıyız." Alnını ayırdı ve beni belimden tutup kucağından kaldırarak yanına oturttu.
"Git," diye fısıldadım.
"Ne?"
"Git. Beni yalnız bırak."
"Beni sevmemeliydin. Anlamamalıydın. Üzgünüm."
"Üzgün olma. Keşke hiç yazmasaydın bana. O zaman kendinden şüphelendirmeyecektin. O zaman içimdeki hislerin ne olduğunu anlamamı sağlamayacaktın. O zaman beni sevmeyecektin. O zaman seni sevmeyecektim ve canım yanmayacaktı."
"Üzgünüm." Yataktan kalktı ve çantasına eşyalarını yerleştirdikten sonra omzuna takıp odadan çıktı. Ardından dış kapının açılıp kapandığını duydum.
Tuttuğum gözyaşlarım gözlerimden yanaklarıma yol alırken, hıçkırıklarım canımı yakarak dışarı çıkıyordu. Kalbim acıyordu ve buna; sığındığım, kollarının arasına girip güvende hissettiğim kişi sebep olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Güneşten Daha Güzel [gxg]
Kurzgeschichten''Ay çok güzel,'' dedim gözlerim hala gözlerindeyken. Neyi kastettiğimi biliyordu. ''Hayır, Güneş daha güzel.'' Neyi kastettiğini biliyordum. Dudaklarına uzanıp küçük bir öpücük kondurdum ve burnumu saçlarının arasına daldırıp kokusunu içime çektim...