Umarım seversiniz. İyi okumalar...❤️
(Özgür'den.)
Evden çıkar çıkmaz ayaklarım beni Mavi'yi son gördüğüm yere götürmüştü. Bu sokaklar ona gittiği için ne kadar da çok seviyordum oysaki. Kendi içimde hep sevmeye devam edeceğimi düşünüyordum ama bu düşüncem iki gün önce tuzla buz olmuştu.
Gidip Efehan'ın ona sarıldığı yerde durup öylece taş parkeleri izledim. Sanırım artık bu acıya alışmam gerekiyordu. Hoş bunun için şehir değiştiriyordum.
Bana iki günde aşık olduğun biri için şehir mi değiştireceksin diyebilirler, aptallık ediyorsun diyebilirler, insanlar hakkında bilgi sahibi olmadıkları her şeye yorum yapmaya bayılırlar ama sana fikrini sormaya, ne hissettiğini anlamaya üşenirler.
Tamam ben burdan Mavi için gidiyordum ama bu sadece onun için değildi. Ben hiç olmadığım biri olduğum için burdan gidiyordum. İnsanların belki de 'aptallık' adı altında nitelendirdiği kararımı benliğimi kaybetmemek adına vermiştim.
Mavi'nin bana bıraktığı birkaç şeyi unutmayacaktım mesela.
Bana maymun suratlı demesini, dürüme aşık olmasını, lupposuz bir hayatı düşünemeyeceğini, ben ona her iltifat ettiğimde dik duruşuna rağmen kızaran yüzünü... Bunlar her zaman hafızamda olacak ve her zaman yaşayacaklardı.
Eylül de luppoyu çok severdi. Sevdiğim iki kadının ortak bir özelliği vardı. Hatta birden çok özellik. İkisi de beni delirtmeye bayılıyorlardı mesela. Beni ne kadar sinirlendirilerse sinirlendirsinler bu onların bir bakışını görmeme kadar sürüyordu.
"Gidiyorum." dedim gözümü alamadığım yere. "Sen de artık bana katlanmak zorunda kalmazsın."
Gözlerim yine dolmaya başlamıştı. Zaten iki gündür yaptıkları tek şey bu oluyordu. Bu duygulara çok uzak olduğum için şaşırıyordum. Çünkü ben hayatım boyunca sadece hayatı sevmiş ve mutlu olmuştum.
Ağlamak da aşka dahil miydi? Dahilse eğer ilk tecrübemle söyleyeyim bu inanılmaz bir duyguydu.
"Senin olduğun çok hayal kurdum ben. Kısa zamanda ne kadar çok sevilebileceğini öğrendim. Senin sayende mutluluğun çok küçük sürprizlerle de mümkün olabileceğimi öğrendim ama şimdi gitme vakti geldi. Gönül isterdi ki yanına gelip eskisi gibi olmayı... Buraya sana veda etmek için değil de seni özlediğim için gelmeyi... Bu şehir senden ibaret benim için. Bilmiyorum Mavi. Burdan gider gitmez seni unutabilme ihtimalim var ki bu ihtimalin düşünmek bile istemiyorum. Bunun için son kez gelmek istedim yanına. Burda yoksun ama burası her gün defalarca kez geçtiğin bir yer. Olmadı Mavi birbirimize verdiğimiz sözleri tutamadık. Ne sen bana geldin ne de ben sende kalmayı başardım. Birkaç saatim kaldı burda. Şimdi eve gideceğim son kez eşyalarımı kontrol edip çekip gideceğim burdan. Sen de hep mutlu ol. Seni ilk gördüğüm an gibi her zaman gülümse ve hayata her zaman olumlu bak. Seni çok sevdim bunu da bil." dedim aceleyle ayağa kalkıp. Artık burdan gitmem gerekiyordu. Veda etmek istediğim tek şeye veda etmiştim ve artık gitme vaktiydi.
Arkamı döndüm belki de yıllarca gelemeyeceğim sokaklara. İçim içimi yerken ben sadece sessizce veda ettim her şeye.
"Buraya tekrar döneceğim." dedim başımı yukarı kaldırıp. "İster üzgün olayım, ister kahrolmuş ama yine de döneceğim."
Sonra da eve gittim. Annemin ağlayışları arasında birkaç saatlik hüzünlü anlar yaşadım. Bu benim için çok zor olacaktı çünkü daha önce onlardan hiç uzakta kalmamıştım. Babam ve Eylül hem nakil işlemlerimle uğraşmış hem de bana ev tutmuşlardı.
Kendimi her ne kadar şanssız hissetsem de benim en büyük şansım ailemdi...
"Ben artık yatmaya gideyim." dedim ayağa kalkıp. Ben kalkar kalkmaz annem de ayağa kalkmıştı.
"Gel seni ben yatıracağım." dedi yüzüme şefkatle bakıp. Buna asla hayır diyemezdim çünkü şu an ihtiyacım olan tek şey anne şefkatiydi.
Birlikte odama gittik. Ben üstümü değiştirirken o yatağımı açmış ve üstüne oturmuştu. Gidip dizinin kenarına kıvranıp üstümü örttüm.
"Bana derdini anlat oğlum. Seni böyle görmeye dayanamıyorum." dedi ağlamaklı sesiyle. Bu konu hakkında konuşmak her ne kadar istediğim en son şey bile değilse son gecemde annemi kandıramaz veyahut yalan söyleyemezdim.
"Oğlun deli gibi aşık oldu." dedim kendimden beklemediğim bir şekilde. Annemin yüzünü göremediğim için tepkisini de göremiyordum ve bundan şikayetçi değildim.
"Deli gibi aşık oldu ve çırpındıkça en dibe battı."
"Niye bana söylemedin?" dedi. Çoktan ağlamaya başlamıştı bile. Acıyla gülümsedim. Söylesem ne d değişecekti ki?
"Şimdi öğrendin anne ve hiçbir şey değişmedi."
Annem saçımı o kadar güzel okşuyordu ki o huzurla her an uykuya dalabilirdim.
"Olacak böyle şeyler Özgür'üm. Seveceksin ama sevilmeyeceksin. İnsanlar sana kötü davranacak. Seni istedikleri gibi olman için zorlayacaklar. Onların istediği biri olmadığın için sana kötü davranacaklar. Sevdiğin kalbini kıracak.. bunlar Dünya'nın kuralları. Ama sen çok güçlüsün Özgür. Benim oğlum olduğun için kendimi çok şanslı hissediyorum." dedi eğilip yanağımı öperken.
Hiçbir tepki vermeden gözümü kapattım ve kendimi uykunun kollarına bıraktım.
Sonrası çok hızlı yaşandı zaten. Sabah erkenden kalktım. Annemin zoruyla birkaç bir şey atıştırıp otogaraa gittim. Çok zor bir veda ettim onlara. Hepimiz ağlamaktan dağıldık. Sonra anons yapıldı, otobüse bindim. Saçma sapan uyarıları dinlemedim bile.
Bedenim otobüste, aklım tamamen dışardaydı. Belki bir ihtimal Mavi gelir diye etrafıma bakındım ama sonra bu aptal düşünceye küfür ettim.
Dışarda üç canımdan can insan bırakmıştım. Mavi nerde ne yapıyordu hiçbir fikrim yoktu.
Sonra otobüs çalışmaya geçti ve ben hayatımda ilk defa korktum. Her şeyden, herkesten uzak bir hayata giriyordum.
"İyiyim." dedim bu şehirde son kez derin bir nefes alıp gözlerimi kapatarak. "İyi olmak zorundayım."
Özgür gerçekten de gitti ama Mavi'den ses soluk yok. Ona çok kızdığınızı hissedebiliyorum.
Sizi seviyorum ❤️ ve yeni bölüm yazmaya gidiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ TİK | Texting
Short StoryÖzgür: Sana aşık olmayı hiçbir zaman bitirmeyeceğim Mavi. Kapak: carnakapak