29

20.4K 1.4K 161
                                    

Tepede topladığım saçımı tokayla bağlayıp odamdan çıktım ve abimin odasına gittim. Bugün bizi çok zor bir gün bekliyordu çünkü annem ve babama zor bir kararı açıklamak zorundaydık.

Abimin kapısını dünün aksine tıklatarak girdim içeri. Kapıyı kendisi açınca şişen gözlerine içim giderek baktım. Abimi cidden böyle görmeye dayanamıyordum.

"Günaydın abiciğim." dedim yanağını öperek.

"Günaydın prenses." dedi o da aynı şekilde karşılık vererek.

Prenses? Abimin benimle bu kadar kibar konuşmamı da alışık olduğum bir şey değildi. Ben bu Özgür'ün aksine öbür Özgür'ü daha çok seviyordum.

"Gidelim mi? Bugün senin için almamız gereken bir izin var." dedim elini tutup. Abim onun elini tuttuğum elimi sıkıp beni kendine çevirdi.

"Bencil olduğumu düşünüyorsun değil mi?"

Sorduğu soru beni sinirlendirmişti.

"Kendine bir daha bencil dersen seni döverim abi. Bu sözleri hak etmiyorsun sen."

Güldü, güldüm.

"Paranı da ödemedim daha."

"Merak etme sen gidince iban numaramı sana atarım. Sen de her ay düzenli olarak bana para atarsın." dedim gözlerim dolu bir şekilde.

Birden abimin uzaktan bana para gönderdiğini düşünmek çok değişik olmuştu.

"Tamam." dedi ve elini omzuma attı.

Birlikte kahvaltı için mutfağa gittik. Annem ve babam çoktan oturmuş kahvaltılarını yapmaya başlamışlardı bile.

"Günaydın." dedik ikimiz aynı anda.

"Günaydın kuzularım. Geçin bakalım."

"Günaydın."

Annem ve babam ikimize de musmutlu gözlerle bakarken yarın bu kahvaltıda sadece üçümüzün olduğunu düşündüm.

Ah hayır şimdi ağlamamalıydım.

Annem abime çatık kaşlarla bakarken abim farkına varmış olacak ki anneme kafasını salladı.

"Senin gözlerin neden bu kadar şişmiş Özgür?"

Abim yüzüme bana yardım et diye yalvararak bakıyordu.

"Dün benim yüzümden biraz geç yattı anne." dedim konuyu toparlayarak. "İngilizce ödevim vardı ve abim geç saate kadar bana yardım etti."

"Sizi bin defa geç uyumayın diye uyarmama rağmen niye sözümü dinlemiyorsunuz?" dedi annem sitemkar bir şekilde.

Kusura bakma anne yıllardır sadece gülen oğlun bir gecede yıkıldı ve bunun acısını her an kendinden çıkarıyor hatta yetmiyor yaşadığı şehri terkediyor demek istesem de diyemedim.

Sessiz geçen bir kahvaltıdan sonra abim boğazını temizleyip konuşmaya başladı.

"Anne, baba size bir şey söylemem gerek. Eğer beni biraz olsun düşünüp kararlarıma saygı duyuyorsanız bana izin verirsiniz. Bunu kendi iyiliğim için yapıyorum lütfen bana güvenin."

Fena bir giriş olmamıştı. Anne ve babamın tepkisine baktığımda annemin elinde çay bardağı havada kalmıştı babam ise eline aldığı gazeteyi yavaşça katlayıp bir köşeye koymuştu.

"Bir sorun mu var oğlum?"

"Bir sorun yok." dedi abim başını öne eğip. "Ama dün bir karar aldım ve Bursa'ya gidiyorum."

"Ne!?"

Aynı anda kulağıma ulaşan dehşet dolu iki ses bugünün çok zor olacağının kanıtı gibiydi.

"Bir şey mi oldu?" dedi annem telaşla ayağa kalkıp abimin yanına gelirken. Başını ellerinin arasına aldı ve yüzünü yüzüne döndürdü. Ama abim hiçbir şekilde onlara bakmıyordu.

"Bana bak Özgür. Sen benim on dokuz yıldır oğlumsun. Sen beni bir gün görmeyince delirirsin oğlum. Şimdi kalkıp Bursa'ya gideceğini ve hiçbir sorun olmadığını söylüyorsun. Sence annen buna inanır mı oğlum? Ne oldu anlat bana."

Abim yalvaran gözlerle baktı anneme. Ben zaten çoktan ağlamaya başlamıştım bile. Onsuz bir ev düşünmek istemiyordum.

"Anne lütfen gitmeme izin verin." dedi abim ağlamaklı sesimle.

"Tamam." dedi babam birden. Üçümüz de şaşkın bakışlarımızı ona çevirmiştik. Babam çok çabuk kabul etmişti ama neden?

"Ne diyorsun sen Kemal. Oğlunun öylece çekip gitmesine izin mi vereceksin?"

"Ben oğlumun öylece çekip gitmesine izin vermiyorum. Onun kendini bulmasına izin veriyorum."

Anne ve babam tartışmaya başladığında fazla zamanımız kalmamıştı. Abim yarın sabah altıda gidiyordu ve yapacak bir sürü iş vardı. O daha bu şehre bile veda etmemişti.

"Sen git abi. Ben babamla gider nakil işlemlerini falan ayarlarız, annem de eşyalarını toplar sonra sen gelince de uygun bir ev bulup kiralarız."

Abim minnetle yüzüme baktı ve bana sarılıp evden çıktı. Zor geçen günlerini biraz olsun hafifletmek istiyordum. Babam izin verdiğine göre işin yüzde altmışı tamamdı. Bir şekilde annemi de ikna edebilirdik.

"Beni dinler misin anne?" dedim kavgayı sonlandırmak adına.

"Oğlunu en iyi sen tanıyorsun anne. O biz olmadan dayanamaz. Sizi o kadar çok seviyor ki yanınızdan bir an bile ayrılamaz. Ama şimdi işler biraz değişti ve onun toparlanması lazım." dedim derin bir nefes alarak. "Onu anlamalısınız ve ailesi olarak yanında olmalısınız. Zaten zor günler geçiriyor lütfen onun için daha da zorlaştırmayın."

"Birini seviyor değil mi?" dedi babam beni ikinci kere şoka uğratırken.

"Ba-ba?"

"Hayatında biri olduğunu anladım kızım. Onun o gözlerine baktıktan sonra hemen anladım. O gözler boşuna o kadar şişmedi. Onlar üzüntüden o hale geldiler. Özgür ağladı değil mi?"

"Ba-ba?" dedim tekrar. Olanları bu kadar ayrıntıyla bilmesi beni çok şaşırtmıştı. "Sen nerden biliyorsun?"

"Bilmiyorum, anlıyorum." dedi yılların verdiği tecrübeyle gülerek. "Bunun için izin verdim ya zaten."

"Oğlum birini mi seviyor?" dedi annem olayı yeni anlamış gibi. "Ben ölürüm ona."

"Lütfen bunu ona belli etmeyin. Her şey daha çok yeni. Anladığınızı bilmesini istemiyorum. Baba şimdi seninle nakil işlemleri için okula gidiyoruz, anne sen de abimin eşyalarını topla." dedim ayağa kalkıp.

Onlar da hiç itiraz etmeden ayağa kalkıp sözümü dinlediler. Annem abimin derdini anlayamadığı için üzgündü, babam ise gururlu.

O gün abim için üçümüz de çabaladık. Bir aile gibi birbirimize kenetlenip onu desteklemek adına hepimiz birbirimize söz verdik.

O iyi olacaksa her şeyi yapmaya razıydık. Her şeyi...

Kemal babaya her kalp bir teşekkür demek.

Oğlunu anlaması çok ince ❤️

MAVİ TİK | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin