Bölüm 16: ''Sayı saymayı biliyor musun küçüğüm?''
Kahkaha sesleri...
Küçük Mercan'ın o an duyduğu tek şey, kulaklarını kapamasına rağmen bariyerlerini yıkan ve hayal kırıklığını korkularla birlikte en derin düşüncelerine dek sızdıran küstah kahkahalardı.Küçük, sevimli ancak acı veren kahkahalar...
Mercan, çöktüğü yerden kalkıp minik adımlarla ardına bile bakmadan koşmaya başladı. Elleri yumruk haline dönüşüp, kaşınan gözlerini ovalarken o an önünü bile görmüyordu. Minik ayakları takılıp düşünce ardındaki kahkahalar şiddetlendi ve Mercan, hıçkıra hıçkıra saklanacak yer aradı. Ellerini küçük kulaklarına kapadı, okulun sessiz koridorlarına dek adımladı. Burada ortaokul öğrencilerinin laboratuvarlarına giden koridorlar vardı ancak öğlenci grup henüz gelmediğinden oldukça sessizdi.
Mercan, bir süre öylece adımladıktan sonra durdu ve yaşlı gözlerle etrafa baktı. Başını kaldırıp, hangi sınıfın önünde olduğunu anlamaya çalışan küçük kız, nerede olduğunu anlayamayınca dudaklarını iyice büktü ve hıçkırdı. Şimdi, öğretmeni gelip onu bulana kadar burada öylece beklemek zorunda kalacaktı. O kadar üzgün ve ağlamaktan bitkindi ki böyle sessiz ve dinlenecek bir köşesi dahi olmayan koridorda beklemek istemiyordu.
Sarı, yuvarlak kaşları havalandı ve üzgün üzgün etrafına bakındı. ''Anne,'' diye mırıldandı kendi kendine, tutunacak bir dal arar gibi. ''Öğretmenim?''
''Hey, deli kız!'' diye bir ses duydu sonra ansızın. ''Amma da hızlı koşuyormuşsun,'' dedi hemen ardından da, sevimli bir alayla. Mercan merakla arkasına döndü ve dakikalardır hıçkıra hıçkıra ağlamasının nedeni olan o yaramaz çocuğu gördü.
''Sana diyorum,'' diye söylendi Ege, sarı saçlarını havalı bir şekilde geriye taramaya çalıştı ancak küçük elleri onları yalnızca dağıtabildi. ''Ne iştiyossun ya?'' diye sinirle seslendi Mercan, karşılığında. ''Beni rahat bırak artık! Bak, hala ağlıyorum.''
Ege, küçük ancak kendinden emin adımlarla tir tir titreyen Mercan'a yaklaşırken, oflayıp dilini şaklattı. ''Ağlama deli kız, sonra gözlerin düşer.''
Mercan'ın kaşları çatıldı ve dolgun dudakları gerildi. ''Bana deli deyip durma işte!'' diye bağırdı. Tiz sesi, güçsüz olmasına rağmen koridorda yankılandı.
''Of, çok sinirlenmişsin,'' dedi Ege. ''Özür dilemek için gelmiştim oysakiii.''
Mercan'ın çatık kaşları aniden toparlandı ancak duruşu değişmedi. ''Özür mü dileyeceksin?''
Ege, saçları havalanacak kadar şiddetle başını olumlu anlamda salladı. ''Hıhı,'' diye de mırıldanmayı ihmal etmedi.
''İstemiyor musun?'' İşaret parmağını havaya kaldırdı. ''Oysakii, gerçekten çok güzel bir özür hazırladım senin için.''
Mercan omuzlarını silkti ve Ege arasındaki mesafeyi kapatmadan önce kollarını göğsünde birleştirip kalçasını Ege'ye döndü.
''Çok üzüldüm ama. Oradakiler bana hep güldü, canım çok yandı benim. Bak, hep ağladım ben.''
''Tamam işte,'' diye sallandı Ege. ''Çok çok çok güzel bir özür dileyeceğim, sonra onlarda gelip özür dileyecek. Eğer benimle gelirsen sana güzel hediyeler vereceğim.''
Mercan, gözünün ucu ile Ege'yi süzdü. Üzerindeki okul formasından oldukça farklı duran temiz kıyafetleri imrenecek türdendi. Uçları kıvrılmış bir kot pantolon, okulun beyaz lakosuna uyması için giydirilmiş bembeyaz, ütülü bir gömlek, yeşil-beyaz karışımı desenleri olan popüler bir kapüşonlu ceket üçlüsü ayakkabıları ile birleşince onu sıradanlıktan farklı bir etkinliğe katılacakmış gibi gösteriyordu. Her sabah özenle taranmış saçı şimdi dağılmış olsa da, hala parıldıyordu.
Mercan'ın üstünde ise sınıf arkadaşlarının onu hırpalamasından dolayı yırtılmış, üzeri renkli kalem lekeleri ile dolmuş okul forması vardı. Annesi, her akşam okul kıyafetlerine bu kadar hor davranmasının sebebini sorup, okul müdürü ile özel görüşmeler yapsa da asla eve tertemiz ulaşmayı başaramıyordu. Saçları ise az önce küçük kızların çekiştirmesinden dolayı adeta kuş yuvasına dönmüştü.
''Gel hadi benimle,'' diye davet etti Ege. Mercan, ona güvenmemek konusunda nasibini almış olsa da, Ege o tatlı dili ile onu ikna etmeyi başardı.
Ege, heyecanlı bir şekilde önden gidip Mercan'a yolu tarif ederken, Mercanda oldukça meraklı bir şekilde peşinden ilerledi. ''Nereye gidiyoruz?'' sorusuna sadece hediyeye gidiyoruz cevabını aldığından peşinden sürüklenmekten başka hiçbir şey yapamıyordu.
Koridorlar gittikçe ıssızlaşıp, hiç bilmediği yerlere saptıktan sonra Ege bir merdivenin başına geldi. ''Hadi, buradan ineceğiz.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lanetli Kan | I-II ve III
Mystery / Thriller• 2020 WATTYS HORROR KAZANANI • •MysteryTR okuma listesinde • +18 Ölümleri görüyorum, cinayetlerin perde arkasını düşlerimde hissediyorum. Kabuslarım, birer haberci olduğumu dile getiriyor ama ben lanetlendiğimi biliyorum. Defalarca... gözlerinde z...