57. Bölüm | Son Kurban

1K 67 225
                                    


Bölüm 57: "Son kurban"

"Mercan?" diyen titrek ses ile birlikte genç kız başını usulca omzunun üzerinden geriye doğru çevirdi. Beyaz odada, eski yerinde, zincirlere bağlı bir halde otururken yüzünde yorgun bir ifade vardı.

Şimdilerde grileşmiş irisleri kapıdan kendisine bakan kişiye çevrildi. Koluna girmiş iki doktora rağmen ayakta dahi duramayan Selendi. Gözleri bir şaşkınlıkla aralandığında, öne doğru atılmak için hamlede bulundu. Doktorlar onu düşmemesi için sıkıca kavramak zorunda kaldı.



Fidan, gözlüklerini düzeltip Selen'in kızıl saçlarına doğru yaklaştı. "Temasa izin yok," dedikten sonra elini kaldırıp, cam bölmenin ardında duran meslektaşlarına işaret verdi. Rakamlar geriye doğru akmaya başladığında doktor omzunu dikleştirdi.

"Görüşme süreniz sadece on dakika Selen ve..." Durup, başını iyice ona doğru yaklaştırdı. Selen, kadından gelen sabun kokunu duyumsadı. "...O artık senin eski arkadaşın değil. Buna dikkat edersen senin için daha iyi olur."


Selen'in dudaklarından anladığına dair bir homurtu yükseldi. Doktorlar, kendi başına yürüyemeyen genç kızı dikkatle Mercan'ın karşısına oturttu. Odadan çıkmadan ve kapı kapatılmadan önce Doktor Fidan'ın gözleri Mercan'ın kamburlaşmış bedenindeydi.

Kapı kapanmadan önce onu da uyarmak zorunda kaldı. "Başın düşmesini istemeyiz Mercan," dediğinde söylediği sözün anlamı Mercan'ı titretti.


Kapı kapandıktan hemen sonra ışıkların gücü azaltıldı ve iki dost birbirine bakakaldı. Selen, Mercan'ın yamalanmış yüzünü ilk defa görüyordu. Onun kısalmış saçlarından, bir canavara dönüştürülmüş yüzünden, solmuş gözlerinden ve çökmüş, zayıflamış bedeninden haberi yoktu. Ona iyi şartlarda baktıklarını söyleyen doktorların ne kadar sahteci olduğunu şu dakikalarda anlıyordu. Zorlukla yutkundu, gözlerini kaçırmamak için çabaladı. Aradan birkaç dakika geçmesine rağmen kimin ilk konuşmayı yapacağına hala karar verememişlerdi. Selen dudaklarını araladığında Mercan bakışlarını hemen kaçırdı.

"Sanırım on dakikamız böylece geçecek ha?"


Mercan yanıt vermediğinde Selen öksürüp devam etti. "E-ellerin, acıyor mu?" Gözleri genç kızın bileklerini işaret ediyordu, arkadaşının gördüğü muameleden dolayı kendini suçlu hissetmesinin sebebi artık anlaşılıyordu. Eldeki deliller, Mercan'ı bu hale sokmak için yeterliydi ama hiçbir zaman bu kadarı ile sınırlı kalmamıştı. Mercan kendini tamamen buraya hapsedecek cinayetler işlemişti.


"Şey, benim yaralarım iyileşiyor ama burnum konusunda biraz hüsrana uğradım. Sanırım bu burun benim yüzümü çok küçük gösteriyor."


Gülümsemeye çalıştı ama bunda pek başarılı olamadı. Mercan başını çevirip Selen'e doğru baktı. Arkadaşının hala daha alçılarından kurtulamadığını görebiliyordu. Kendi kendine yaşayabilecek düzeye henüz gelememişti.
"Hastanede miydin?" diye sordu, boğuk sesi ile. Selen, aylar sonra Mercan'ın sesini ilk defa duyduğunu hatırladı. Dudakları başta birbirine yapışıp kaldı, sonra başını salladı.

"Nevra ablayı gördün mü?"


Selen şaşkınlığını gizleyemedi. Mercan'ın bir ablasının olduğunu öğrendiğindeki şaşkınlığı yeniden o masum yüzüne oturuverdi. "Hala komada," dedikten sonra derin bir nefes aldı. "...Ama iyileşecektir."

Lanetli Kan | I-II ve IIIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin