2. Bölüm - Baş Belası

80 1 0
                                    

Hatirlatma : "Benimle kahve içer misiniz ? " Anlayamadım ? Bu adam az önce bana kahve içmeyi mi teklif etti? Densizliğin bu kadarı. "Vaktim yok kusura bakmayın. İyi akşamlar." Ben şimdi bu adama niye iyi akşamlar dedim ? Deliriyorum! "Buna mecbursunuz desem?" "O niyemiş?" Ben yürürken o da yanıma yetişip benimle birlikte yürümeye başladı. "Çünkü bende size ait birşey var..."
.
.
.
Ne diyordu şimdi bu densiz ? Onda bana ait ne olabilirdi ki ? "Size inanmam için bir sebep yok. Çok rica ederim rahatsız etmeyin." "Peki , siz bilirsiniz." Her ne kadar konuşma burada bitmiş ve ben ilerlemeye başlamış olsam da aklım hâla onda bana ait ne olabileceğindeydi. Aman canım asılsız , saçma sapan şeyler. Düşündüğüm şeylere bak. Tuhafiye evin orada olmadığı için burdan alıp gitmeliyim eve. Iki sokak ilerde...

Aldım iplerimi . Ohh be rahatladım doğrusu. Boş duramıyorum da... insallah bu aldıklarımla da biter. Tam karşıdan karşıya geçiyordum ki bir acı hissettim vücudumda. Gözlerim karardı...

Ben Barış Ali. 30 yaşımdayım ve mimarlık yapıyorum. Araba kullanırken aklımdan o sinirden ateş püsküren gözleri geçiyordu. Yüzündeki şaşkınlık ifadesi ise oldukça tanıdıktı... Birden önümde bir kadın farkettim , frene bastım ama artık çok geçti. Off lanet olsun , inşallah birşeyi yoktur diye düsünürken indim arabadan. Arabamın önüne doğru yürürken tanıdık saçlar , tanıdık yüz ve tanıdığım küçük beden... Kendime lanetler okuyarak nabzını kontrol ettim , yaşıyordu. Bedenini fazla hareket ettirmemeye çalışarak arabanın arka koltuğuna yerleştirdim. İnliyordu. Canı yanıyordu belli ki. Lanet olsun bana . Ama onun suçuydu. Aklıma düşmeseydi böyle olmayacaktı. Hastaneye geldiğimizde acil müdahale için aldılar O'nu. Bana da eşyalarını verdiler. Çantasının içinde sanırım bir o yoktu. Onun dısında hersey vardı. Çantasını ne kadar kurcalarsam kurcalayım bulamıyordum telefonunu. Bende mecbur Mert'i aradım. Kendisi Yunus diye tabir ettiğimiz polislerdendi ve çok yakın arkadaşım olur. Çantasından siyah bir defter çıktı içinde de Ela Kotan'dan yazıyordu. Hediyeydi anlaşılan.
"Alo , kardeşim senden bir ricam olacak. Ela Kotan'ın telefon numarası lazım bana. Bulabilir misin ? "
"Kim dedin abi ?"
"Ela Kotan diye biri işte abicim , hadi acil lazım kız kaza geçirdi. Daha doğrusu ben çarptım."
"Ela , benim sana bahsettiğim kız Barış , benim yanımda. Kim kaza yaptı demiştin?"
"Avukat Dilan Tokgöz yazıyor..."
"... tamam hemen geliyoruz 9 Eylül'de misiniz ?"
"Evet."
...
Çok şükür bir tanıdığına ulaşabilmiştim. Mertler geldiğinde Ela baya panik yapmış ve sanırım beni öldürebilecek sinire sahipti. Ne bekliyorsam sanki. Sinemada yerine oturdum diye gözlerinden ateş çıkan kızın da böyle bir arkadaşı olur iste. -2 saat sonra

Çok şükür iyiydi. Sağ kolunda çatlak ve başınında sağ tarafında derin bir yara vardı . 4 dikiş atmışlar. Eve getirdik. Her ne kadar yolda beni çileden çıkartsa da... Yol boyunca tek kelime etmedi. Kendisi etmediği gibi benimde etmeme müsade etmedi. Radyoyu açacaktım ki arabanın içinde tiz ve yüksek bir sesle bağırmaya başladı. Cadaloz. "Ne kadar anlayışsız bir adamsın sen ya , senin yüzünden kaza yapıyorum , hastaneden yeni çıkıyorum . Başım çatlıyor ağrıdan sende tutmuş radyo açıyorsun. Durdur arabayı!"
"Olmaz , saçmalama."
"Sana arabayı durdur dediiiiimmmmm!"
Ani bir frenle durdum , her ne kadar avazı çıktığı kadar bağırsada böyle bir tepki beklemiyordu. Bizim durduğumuzu gören Mert de durdu. Öndeki arabadan Ela bir hışım indi ve bizim arabaya doğru yaklaştı. Bu sırada Dilan da indi ve sarıldılar. Bir türlü anlamış değilim bu psikolojiyi ama kendimi de suçlu hissediyorum. Mert'in arabasına binerken Dilan ın ağladığını fark ettim... Vicdan azabı duyuyorum.
.
.
.

Öküz herif ne olacak. Hayvan. Anlayışsız dana. Başımın ağrısından ölüyorum sanırım. Ela yatağıma yatıracaktı beni ama sıkılacağımı söyleyince koltuğa hazırladı. Tam yattım ki popoma birşey batmaya başladı. Elimi bi attım ki telefonum. Telefonum burdaysa bu adam Elaya nasıl ulaştı. Neyse ben bunları sonra Eladan da öğrenirim. Zil çaldı. Ela kapıyı açtı , erkek sesi. Beyfendi gelmiş. Ayak ucuma oturdu. Elinde de bir demet kır papatyası var.

"Öncelikle kendimi tanıtayım ,adım Barış Ali mimarım . Özür dilerim dalgınlık işte fark edemedim sizi . Geçmiş olsun. Papatyaları sevdiğinizi öğrendim , buyrun. Tekrar özür dilerim , birşeye ihtiyacınız olursa Mert'te de Ela'da da numaram var. Her zaman yanında olmak isterim."

"Teşekkür ederim."

Çiçegi yere bıraktım. Ondan hicbir sey istemem ben. "Neyse ben müsadenizi isteyim , iyi geceler." "Sizedeeeee...."

Baş belası ya , bir kaybolmadı gözümün önünden. Ondan hemen sonra da Mert müsade istedi. "Mert sen kalsaydın , kusura bakma böyle oldu gününüzü mahvettim. Hep o domuz yüzünden. Neyse yine bekleriz , iyi geceler . " Ela Mert'i gecirdikten sonra gelip "Eveet kaldık başbaşa anlat bakalım kim bu Barış Ali ? "

Nasıl Olur Bilmem Ki ?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin