"Ali bana bak. Yarın sabah hemen benimle geliyorsun ve koruma kararı çıkarttırıyoruz."
"Saçmalama. Ben halledeceğim."
Gelen kargo beni oldukça endişelendirmişti. Bu da yetmezmiş gibi Ali koruma kararına itiraz edip duruyordu.
"Nasıl halledeceksin söyler misin?"
"Onun yöntemleriyle..."
"Ha öyle mi? Buyur git o zaman. Ne b.kun varsa gör. Ama hastaneye kaldırıldığında gelip bakmam sana haberin olsun." deyip bir nebze de olsa öfkemi belirtmeye çalışmıştım. Ama nafile gibi görünüyor.
"Papatya Kokulu , ben kendi yöntemlerimle onun anlayacağı dilden bir konuşayım olmadı kendim seve seve gelirim koruma kararı için yapılması gerekenleri yapmaya." o da beni sakinleştirmeye çalışıyordu ama onun için ne kadar endişelendiğimi fark etmiyordu.
"Sana bir şey olduktan sonra gelme Ali. Duydun mu beni? "
"Dilan ne yapmamı istiyorsun? Arkadaşlarıyla kavga edip annesine sığınan çocuk gibi gelip de sana mı sığınayım?" Kızıyordu , kızdığı gözlerinden belli oluyorsu. Onu daha önce hiç böyle görmemiştim. Gözleri öfleden parlıyordu.
"Peki. Tamam. Karışmıyorum ,ne istiyorsan onu yap!"
Deyip bende kendimi sakinleştirmeye çalıştım ama gerçekten ne yapmam gereltiğine dair en ufak bir fikrim yoktu. Yanıma gelip sarıldı. Çenesini başıma dayayıp derin bir iç çekti.
"Senin için endişeleniyorum Ali. Sana bir şey olmasından korkuyorum..." bende kollarımı beline dolamış , başımı göğsüne yaslamıştım. Korkuyordum. Sahiden korkuyordum onun için.
"Biliyorum Papatya Kokulum... Korkma. Senin için kendime iyi bakarım ben. Sil artık yüzündeki şu aptal ifadeyi de kahvaltımıza devam edelim. Şu son 15 dk yı yaşanmamış farz edelim olur mu? " deyip gözlerimin içine baktı. O böyle bakınca mecbur kabul etmek zorunda kaldım ve bende hiçbir şey olmamış gibi " çaya devam mı yoksa kahve mi? " diye sordum.
"Senin canın hangisini istiyorsa ... "deyip tebessüm etti.
"O zaman çay içelim , kahvemizi üstüne yaparım." deyip gülümsemesine karşılık verdim. Çaylarımızı doldurmak için mutfağa geçtiğimde bir yandan da ne yapmam gerektiğini düşünüyordum... Şu an için Ali'nin isteği dışında bir şey yapamam gibi görünüyor. Geri döndüğde Ali'yi de yüzünde dalgın ve düşünceli bir ifade ile buldum. Normaldi...
"Dilan , bak bu adam herşeyi yapabilir. Kendine adliyeye giderken daha çok dikkat etmeni istiyorum. Arabanı kontrol etmeden binme. Hatta hiç arabayla gitme. Toplu taşıma kullan bir süre. Seni de gördüler yanımda. Lanet olsun. O gün hiç orada olmamalıydın. " deyip kendine kızdı. "Böyle olacağını bilemezdin ki sıkma canını. Dediğini yapacağım. Ama senden de bir ricam var."
"Evet?" deyip soran gözlerle baktı yine.
"Fırat'ın yanına giderken haber vereceksin bana. Ordan çıktığında da. Hatta her an..."
"Ahhahahh , bunları benim sana söylemem gerekiyor ufaklık." deyip gevrel gevrek gülmeye başladı.
"Aliiii!!!" Kızıyordum. Dalgaya alıyordu beni.
"Tamam peki avukat hanım. Attığım her adımdan haberdar edeceğim sizi. Oldu mu?."
"Oldu Ali Asmaz!" diyerek bende ona ayak uydurdum. Kahvaltımız bittiğinde o telefonla konuşmak için koltuğa geçerken bende masayı toparladım. Kahveleri de yapıp döndüğümde Ali hâla telefonla görüşüyordu. Telefondaki adamın Ali'ye Barış Bey dediğini duyunca içinde bulunduğumuz durumu unutup gülümsedim. Ali de fark etmiş olacak ki telefonu kapattıktan sonra bana dönüp "Neden güldün?" diye sordu.
"Sana herkes Barış mı der ?" diye içimdeki meraklı çocuğun sorusunu dile getirdim.
"Aslında evet. Annemler bile çok nadir Ali derler. Devamlı Ali diyen bir sen varsın."dedi.
"Iyi bir şey mi bu?" İçimdeki çocuk susmuyor yine...
"Daha önce kimsenin bu kadar hoş bir şekilde Ali dediğini duymadım. Açıkçası senden duyana kadar Ali ismini de pek sevmezdim. " diyerek yanıtladı.
"İstemezsen demem diyeceğim ama alıştım bir kere. Hem ben çok severim Ali ismini. Daha öncede hiç bu kadar içten Ali dediğimi hatırlamıyorum."
"Yoo söyleyebilirsin. Dedim ya bende seviyorum artık."
"Aliiii...?"
"Efendim?"
"Hiiiç sadece deneme sürüşü gibi bir şeydi . "
"Hahahah öyle olsun." deyip kahvesinden bir yudum aldı. Almasıyla püskürmesi bir oldu.
"Ne olduuu yaa ?" Diye sorup bir yandan da peçete uzatırken bende baktım kahvenin tadına.
"Iyyy bu ne be ? " diyip bende iğrenerek yuttum. Normalde şekersiz içerdim kahvemi fakat iki kere yapmaya üşendiğim için bende orta şekerli içme kararı almıştım ve iki kişilik pisirmiştim kahveyi. Fakat şeker yerine tuz atmış olacağım ki...
"Hayırdı bu da isteme gecesi için bir deneme falan mı?" Deyip pis pis sırıtmaya başladı.
"Ya deme öylee... Hem sen dua et kahvene tuz atmışım. Ya makarnana şeker atmış olsaydım?"
"Yok artık. Onu kime yedirdin?" Deyip birden ciddileşti suratı.
"Kimseye. O an kurban bendim."
Ikimiz birden kahkaha atmaya başladık. Bu adama gülmek çok yakışıyor... İkimizde susup sakinleştikten sonra Ali arkasına yaslanıp tek kolunu koltuğun sırtına yasladı. Bir nevi yaslanmam için davet ediyordu. Fakat ben kendimi toparlayıp bir de lahve fincanlarını toparlamak için hamle yaptım. Onları da mutfağa götürdüğümde Ali seslendi "Belgesel mi film mi? "
Bende kafamı salona uzatıp "belgesel desem çok şaşırır mısın?" diye sordum. Ama gerçekten pazar günleri belgesel izlemeyi çok seviyordum.
"Söz konusu sen ve senin fikirlerinse sanırım artık şaşırmamaya alıştım." deyip belgesel kanalı ayarladı. Bende bu kez elimde iki adet çikolata ile geldim.
"Senin ağzın hiç boş durmaz mı?" diye sordu.
"Hadi amaa bir şeyler izlerken bir şeyler tıkınmayı kim sevmez?"
"Söylesene spor salonlarında kaç saat harcıyorsun? Evlendiğimizde battım ben desene." deyip serzenişte bulundu.
"1.spor salonlarına hiç gitmiyorum. Yeyip yeyip yatıyorum ve kilo almıyorum , 2. de seninle evleneceğimi nereden çıkarttın. Üstelik daha geçen yemekte konuştuğumuz şeye bile cevap vermemişken...?"
"1. Çok merak ediyorum acaba daha nerene kilo alacaksın. 2. de şu an buradasın."
"Artık numaralandırarak konuşmayalım benceee :)) " deyip ona döndüm.
"Ne o verecek cevabın kalmadı mı avukat hanım?"
"Hahahaha benim her daim verecek cevabım vardır beyfendi. Çok rica ederim bunu unutmayınız." konuşmaya devam ediyordum ki birden kalakaldım.
Beni öptü."Ali???" deyip kızgın bir ses tonu ile konuşmaya çalışıyordum fakat bir yandan da sesim titriyordu heycandan.
"Afedersin. Sadece iyi ki varsın demek istemiştim."
"Ben gitsem iyi olacak. Sende iyileşmişe benziyorsun. Mertler de gekirler zaten birazdan." deyip eşyalarımı toparlamaya başladım. Yanaklarımı ateş basmış ve elim ayağım birbirine dolanmıştı. "Görüşürüz , dikkat et kendine ." deyip kapıyı açtım. Tam bir şey söylemek için hazırlanıyordu ki kapıyı çekip çıktım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nasıl Olur Bilmem Ki ?
RomanceBir Çarşamba Günü oldu ne olduysa ... Adam kızı gördü sevdi , kız adamı gördü önce nefret etse de sonra sevdi. İzmir de geçen bir aşk hikayesi. Günümüzden tam 8 yıl sonrası. Gerçek olmasını dilediğim kısmi hayallerim... Nasıl Olur Bilmem ki? sonunun...