Ela'ya olanların hepsini ayrıntılarıyla anlattım. Tabi önce kahve yapmasını rica ettim :)
"Papatyaları ne yapayım?"
"At gitsin. Şeytan görsün onu da çiçeklerini de. Uğursuz herif."
"Emin misin bak , sonra pişman olma."
"Ne pişman olcam ya? Bay çok bilmiş!"
"Kendin bilirsin. Hadi yat da uyu yarın raporunu vermemiz lazım."
"Iyi geceler canım. Tesekkür ederim herşey icin ."
Ela papatya demetini alıp gitti. Onu birazcık tanıyorsam demetten bir dal çekip aldı ve benim için saklayacak.
Sabah bir uyandım ki Ela açmış radyoyu mutfakta çay demliyor. Kapının eşiginden baktım da , çok şahane bir hayatımız var ya . İkimizde hayalimizdeki işleri yapıyoruz ve çoğu hayalimizi gerceklestirdik.
"Kuzuum günaydın , ağrın var mı?"
"Eh iste azıcık kolum , o kadar."
"Ne yapalım kahvaltıya ? "
"Bilmeemmm ? Ekmek geldi mi ? "
"Aaa ben unutmusum , alsana kuzum kapıdan."
Alıp kapıyı kapattım popomla. Poşetin içinde bir kağıt vardı.
"Elaaa Mert yine sana not bırakmış . Yolu buraya düşmüs belli ki :)) "
"Ver bakayım :) " ... "Canım bu bana değil ki , sana. Ali'den."
"Yok artık daha neler. At gitsiiin umrumda değil."
"Peki."
Kahvaltımızı hazırlayıp yiyorduk ki birden poşetten çıkan kağıt düştü aklıma. "Eloş , önemsediğimden değil ama ne yazıyordu kağıtta? "
"Hahahahha tabi canım tabi. Önemli birşey yok aslında. Senin raporunu götürmüş , Mert de benim için izin almış. Bugün bizim evden çıkmamızı istemiyorlarmış."
"Ela telefonunu versene."
"Al , ne yapacaksın?"
"Ali bey artık fazla olmaya başladı."
"Iııı , Dilancım bence arama."
"O niyemiş?" diye sormama kalmadan kapı çaldı. Tam kapıyı açacaktım ki Ela seslendi. "Bence sen bi git de allık falan sür solgun görünüyorsun. Ben bakarım kapıya."
"Allah Allah kapıyı açmaya giderken ne zamandır allık sürüyoruz acaba? Ben bakıcam. Aaa çay taşıyooo ... " Ela söylenip arkasını dönerken bende kapıya yöneldim. "Dilaaan seni geberteceğim hep böyle yapıyorsuuun!"
"Hahahahha yeni bir çaydanlık alsak iyi olacak " Tam gülerken kapıyı açtım ki o da ne ? Gülüşüm adeta suratımda dondu kaldı. "Senin ne işin var burada?"
"Ekmek poşetinizde bir not vardı okumadınız mı?"
"Hayır."
"Ah pardon rahatsızlık verdim. Farz edin ki çiçekçiyim. Ela hanıma gül getirmiştim."
"Ver."
"Hayır veremem. Ela hanıma teslim etmem istendi." "Yemeyeceğim herhalde vereceğim çiçekleri."
"Orasını bilemem yer misin yemez misin ama çicekler Elaya." Asansörden Mert çıktı gülerek.
"Meert. Aşkım hoşgeldin. Gelsene içeri."
"Aa Mert hoşgeldin geçsene içeri."
"Naber ? Daha iyi misin ? "
"Şu gıcığı görmesem daha iyi olabilirdim ama malesef burda hâla." Mert çiçekleri alıp Ela'ya verdi. İceri geçti. Bende kapıyı kapatım mutfağa geçtim. Mert seslendi "Barış abi gelsene buraya."
"Barıs yok Mert."
"A aa nerde kapıda mı bıraktın adamı?"
"Ay napayım Eloş , damdan düşer gibi dayandı kapıya."
"Ökküzsün Dilan. Git de aç kapıyı."
"Boş veerrr kalsın kapıda saksı bitkisi gibi hahahha , hic degilse bir ise yararda oksijen üretir."
"Açsana kızım kapıyııı."
"Of tamam ya." Kapıyı açtım bir baktım orda duruyor . Çene kasları sinirden belirmiş bir şekilde.
"Geç geç. Kendi evin gibi (!)"
Kapıyı sertce kapatıp beni mutfağa itti. Ve hiç beklemediğim bir tepkiyle karşıladı beni.
"Bak Dilan. Özür diledim elimden geleni de yapıyorum. Seni sanki daha önceden tanıyor gibiyim. Henüz çözemedim ama biliyorum. Ben seni daha önceden gördüm. Şimdi ; bir daha ben geldigimde bana insan gibi davranmazsan inadina burnunun dibinde biterim. Gururlu olabilirim ama inat damarımı tutturma benim. Bırak da tanıyalım birbirimizi."
"Pisliksin sen. Takıntılı . Sana da istedigim gibi davranırım. Her yerde karsima cıkıp hayatıma burnunu sokuyorsun. Daha dün tanıstık be . Yavas ol biraz. Azıcık usturuplu gir hayatıma gireceksen."
"Tamam biliyorum iyi bir başlangıç yapmadık ama bence baştan başlayabiliriz. Ha Avukat hanım?"
"Peki tamam , anlaştık."
"O zaman hadi hazırlan da çıkalım."
"Neee ? Bu halde mi ? Ben hicbir yere gelmem."
Ela seslendi icerden :
"Dilaaaannnn hadi ne giyecegine karar verdim seni bekliyorum."
"Sende mi Brutus sende miii ? "
Hazırlanıp çıktık. Ben Ali ile , Ela da Mert ile... aynı arabada gitsek ölürdük ya zaten. Yolda epey uzun sürdü. Çok geç öğrendim ama Abant'a gidiyormuşuz. Haftasonunu da birlestirip 4 gün tatil yapacakmışız. Ee hani bavullar diye soruyordum ki kendime Ela hazırlamıştır diye düsünüp sustum. "Ali ya da Barış , her kimsen... Hangi ismini daha çok kullanıyorsun?"
"Genelde daha modern diye Barış derler , Ali dedemin adı diye koymuşlar. Ailedeki ilk erkek torun benim de..."
"Ben Ali desem?"
"Neden desem?"
"Canım istedi desem?"
"Peki sen nasıl istersen öyle olsun. Hiç merak etmiyor musun..." lafını kesip "neyiii?" diye atladım. "Bende sana ait ne olduğunu?"
"Yoo çünkü birsey yok , onu o gün kahve içmek için bahane olsun diye söylemedin mi ? "
"Hahahha hayır tabi ki . Tamam kahve bahaneydi ama bende adli kimliğin var. Salonda biletini ararken düşürdün ve hiç fark etmedin. Kendini de böyle kaybeder misin?" Ceketinin iç cebinden kimliğimi çıkartıp uzattı. "Eh ara sıra kaybetmiyorum desem yalan olur."
"Eveett , işte geldik."
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nasıl Olur Bilmem Ki ?
RomanceBir Çarşamba Günü oldu ne olduysa ... Adam kızı gördü sevdi , kız adamı gördü önce nefret etse de sonra sevdi. İzmir de geçen bir aşk hikayesi. Günümüzden tam 8 yıl sonrası. Gerçek olmasını dilediğim kısmi hayallerim... Nasıl Olur Bilmem ki? sonunun...