16

2.5K 276 113
                                    

Odamın kapısı çalındığında elimde bir bezle yerleri siliyordum. Ellerim kusmuk olduğu için kapıyı dirseğimle açtım.

Gelen Jin'di. Onu görünce elimdeki bezi neredeyse düşüyordum. "Ahh."

Ateşli bir deri kostümü vardı. Gözlerime inanamıyordum. Önden düğmeli, beyaz mini bir şort ve göğüs uçlarının etrafında kırmızı çarpı işaretleri. Göğüs çatalı ise tamamen ortadaydı, kenarlarında ise deri kemerler vardı.

Jeon arkamdan "Jimin, çok özür dilerim," der demez Jin hemen onun yanına koştu.

"Aman Tanrım, Jeon! İyi misin?" Kısık sesi beni yine ürküttü. Sanki kostümü, kendimi çocuk gibi hissetmeme neden olmaya yetmemiş gibi.

Namjoon "Tabii ki, iyi değil," dedi. "Az önce Jimin'in üzerine kustu." Namjoon uyanık mıydı?

Jin, Namjoon'un ayağına eliyle yavaşça vurdu. "Kalk. Bana yardım et de onu odasına götürelim."

"Ben kendi başıma kalkabilirim." Jeon ayağa kalkmaya çalışırken Jin ve ben ona yardım etmek için aynı anda onun yanında bittik. Jin bana şöyle bir baktı bense onu arkasından tutmaya devam ettim.

"Jeon'un burada olduğunu nereden öğrendin?" diye sordum.

"Taehyung arayıp söyledi ama ben partiye doğru yola çıkmıştım bile. Jeon'un mesajını da az önce aldım zaten. Birkaç saat önce aramış ama ben şu aptal parti için hazırlanırken görmemişim." Üzgün bir şekilde kostümünü gösterdi.

"Burada olmalıydım." Jeon'un alnına düşen saçlarını yavaşça çekti. "Tamam, bebeğim. Ben buradayım artık."

Jeon, onun geldiğini yeni fark etmiş gibi şaşkın bir sesle "Jin?" dedi. "Jimin? Seokjin neden buraya geldi? Onun burada olmaması gerekiyor."

Jin bana nefret dolu bir bakış attı, ben de utangaç bir tavırla omuzlarımı silktim. "Gerçekten, gerçekten çok sarhoş," dedim.

Jin Namjoon'a tekrar vurunca Namjoon hemen ayağa kalktı. "Tamam. Tamam!" Ayağa kalkar kalkmaz şaşırtıcı bir şekilde Jeon'u alıp kapıya doğru taşımaya başladı. Jeon'un bir omzuna Jin, bir omzuna da Namjoon geçmişti. Jin keskin bir ses tonuyla "Kapıyı aç," dedi. Kapıyı açtım. Sendeleye sendeleye odadan çıktılar.

Jeon dönüp arkasına baktı. "Jimin. Jimin, çok özür dilerim."

"Tamam. Temizledim bile. Hiç sorun değil."

"Hayır. Yaptığım her şey için özür dilerim."

Jin birden kafasını bana çevirdi, kızgın ve şaşırmış gibiydi. Ona hiç aldırış etmedim. Jeon çok berbat görünüyordu. Keşke burada bıraksalardı. Bu gece benim yatağımda uyuyabilirdi, ben de Tae'nin yanına geçerdim. Ama Jin ve Namjoon onu asansöre bindirmek üzerelerdi. Metal kapı açıldı ve asansöre bindiler. Kapılar kapanırken Jeon üzgün bir şekilde bana bakıyordu.

"İyileşecek! Annen iyileşecek!"

Beni duyup duymadığını bilmiyordum. Asansör yukarı doğru çıktı. Ben de gözden kaybolana kadar onları izledim.

* * *

1 Kasım Pazar günü, Fransa'da Azizler Günü'ydü. Bütün Parisliler, bu özel günde mezarlıkları ziyaret ederek sevdiklerinin mezarlarına çiçek ya da kendilerine ait bir şeyleri bırakırlardı. Bu düşünce bile kendimi kötü hissettirdi. Umarım Jeon bugünün tatil olduğunu hatırlamaz, diye geçirdim içimden.

Sabah uyanınca Taehyung'un odasına gittim. Taehyung Jeon'un odasına gittiğini ama ya bu soğukta dışarı çıkmış olabileceğini ya da odaya misafir kabul etmediğini söyledi.

Love In Paris, JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin