33

2.3K 238 94
                                    

“Aaah!” dedi Jeon.

Mike, Jeon’un üzerine yürüyünce aralarına girip “Hayır,” dedim.
Sung yerde inliyordu. Mike beni kenara itti ama Jeon ona öyle bir vurdu ki duvarın dibine yığıldı ve öfke dolu bir sesle “Ona dokunma!” diye bağırdı.

Mike şaşırmıştı ama yerinden kalktı. “Seni psikopat!” dedi. Tam Jeon’a doğru bir hamle yapacaktı ki Profesör Hansen aralarına girdi.

“Hey hey HEY! Neler oluyor burada?” Tarih öğretmeni en sevdiği öğrencisine bakıyordu. “Mösyö Jeon. Müdire’nin odasına. HEMEN,” Sung ve Mike hemen suçsuz olduklarını söylediler Ama Profesör Hansen onları susturdu.

“Kapayın çenenizi ve Jungkook’u takip edin,” Sustular. Jeon gözlerime bakmadı yalnızca söyleneni yapmak için hızla uzaklaştı.

Profesör Hansen “İyi misin?” diye sordu. “Bu gerizekalılar sana zarar verdi mi?”

Çok şaşkındım. “Jeon beni savunuyordu. Bu, bu onun suçu değildi,”

“Bu okulda kendimizi yumruklarla savunmuyoruz. Bunu biliyorsun,” Bana alaycı bir bakış atıp Jeon’a doğru yürüdü.

Az önce ne olmuştu? Yani ne olduğunu biliyordum ama... Az önce ne olmuştu? Bu, Jeon’un benden nefret etmediği anlamına mı geliyordu? Sung ve Mike’tan nefret etme olasılığı daha yüksek olsa da içimi bir umut dalgası sardı. Günün geri kalan kısmında onu hiç görmedim ama cezamı çekmek için sınıfa girdiğimde Jeon’da en arka sırada oturuyordu.

Jeon çok yorgun görünüyordu. Bütün bir öğleden sonra burada geçirmiş olmalıydı. Burada olması gereken profesör henüz gelmemişti yani yalnızca ikimiz vardık. Her ne kadar burada sürekli oturduğum bir yerin olması kötü olsa ben yine odanın karşı tarafındaki yerime geçip oturdum, ellerine bakıyordu. Ellerinde kara kalem izleri olduğu için çizim yaptığını tahmin etmek zor olmadı.

Boğazımı temizleyip “Teşekkür ederim. Beni savunduğun için,” dedim.

Cevap yoktu. Pekala. Ben de önüme döndüm.

Birkaç dakika sonra “Bana teşekkür etme,” dedi. “Sung’u çok daha uzun bir zaman önce dövmeliydim,” Ayağıyla yere vurdu.

Tekrar ona baktım. “Ne kadar ceza aldın?”

“İki hafta. Yani serseri başına bir hafta,”

Ben gülünce kafasını kaldırdı. İçimdeki umutların yansımasını gördüm yüzünde. Ama hemen kayboldu. Bu çok canımı acıttı.
“Doğru olmadığını biliyorsun, değil mi?” dedim yavaşça. “Sung ve Irene’nin söylediklerinin,”

Jeon gözlerini kapattı. Birkaç saniye konuşmadı. Tekrar gözlerini açtığında ne kadar rahatlamış göründüğünü fark etmeden edemedim. “Biliyorum,” dedi.

Cevabının geç gelmesi canımı sıkmıştı. “Bundan eminsin, değil mi?”

“Evet. Eminim,” Bir haftadır ilk kez yüzüme baktı. “Ama yine de bunları senin ağzından duymak çok güzel, değil mi?”

“Evet,” Bakışlarımı başka bir yöne çevirdim. “Ben sadece hayal edebilirim,”

“Peki, bu tam olarak ne anlama geliyor?”

“Boşver,”

“Hayır. Boşvermeyelim. Boşverip durmaktan sıkıldım ve yoruldum artık, Jimin,”

“Boşvermekten sen mi yoruldun?” Sesim titriyordu. “Ben şimdiye kadar hep boşvermek zorunda kaldım. Her gece yatağıma oturup seni ve Jin’i düşünmek kolay mı sanıyorsun? Bunun herhangi bir kısmının benim için kolay olduğunu mu sanıyorsun?”

Love In Paris, JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin