Birden "Seni sevdiğimi söylüyorum! Bütün bir yıl boyunca ben sana aşıktım!"
"Ama Jin..."
"Onu her gün aldattım. Kafamda hep seni hayal ettim. Seninle kıyaslanabilecek bir erkek değildi o. Daha önce hiç kimseye karşı böyle şeyler hissetmedim."
"Ama..."
"Okulun ilk günü," diyerek yanıma yaklaştı. "Fizik dersinde rastgele laboratuvar partneri olmadık. Profesör Wakefield'm herkesi yanında oturan kişiyle partner yaptığını görünce senden kalem almak bahanesiyle yanında oturuyormuşum gibi gösterdim kendimi. Jimin ben daha ilk gün senin partnerin olmak istedim,"
"Ama.." Mantıklı düşünemiyordum.
"Sana aşk şiirleri kitabı aldım! Karanlık bazı şeylerin, gizlice, gölgeyle ruh arasında, sevildiği gibi severim seni...''
Ona şaşkın gözlerle baktım. "Neruda. Bu şiire yıldız işareti koymuştum. Tanrım," dedi. "Neden hiç açıp bakmadın?"
"Çünkü bu kitabın okulda kullanılacağını söylemiştin,"
"Senin güzel olduğunu söyledim. Senin yatağında uyudum,"
"Ama hiç girişimde bulunmadın! Senin erkek arkadaşın vardı!"
"Ne kadar kötü bir sevgili olursam olayım ona asla ihanet etmezdim. Ama anlayacağını düşünmüştüm. Benimle orada yatarak anlayacağını düşünmüştüm,"
Dönüp dolaşıp aynı yere geliyorduk. "Eğer hiçbir şey söylemezsen nasıl anlayabilirim?"
"Sen bir şeyler söylemezsen ben nasıl anlayabilirim?"
"Sen Jin ile birlikteydin!"
"Sen de Taemin ve Sung ile birlikteydin!"
Konuşamadım. Paris'teki evlerin çatılarına baktım. Yanağıma dokunup yüzüme kendisine çevirdi. Nefes alamıyordum.
"Jimin. Lüksemburg Bahçesi'nde olanlar için çok özür dilerim. Öpüştüğümüz için değil çünkü hayatımda daha önce hiç böyle öpüşmemiştim ama yanından giderken nedenini söylemedim. Bunun için özür diliyorum. Senin için Taehyung'un arkasından koştum,"
Bana tekrar dokun. Lütfen, bana tekrar dokun."Tek düşünebildiğim şey, o aşağılık herifin Noel'de sana yaptıklarıydı. Taemin sana bir açıklama yapma ya da senden özür dileme zahmetine girmedi. Aynı şeyi Tae'ye nasıl yapabilirdim? Evet, Jin'in yanına gitmeden önce sana haber vermeliydim. Ama o ilişkiyi bir an önce bitirmek istiyordum, dolayısıyla da mantıklı kararlar veremedim."
Ona doğru uzandım. "Jeon..."
Geri çekildi. "Bir dakika. Neden bana artık Jungkook demiyorsun?"
"Ama...hiç kimse sana böyle hitap etmiyor. Biraz tuhaf olmuyor mu?"
"Hayır. Tuhaf olmuyor," Yüzüne birden üzgün bir ifade gelip çöktü. "Bana ne zaman Jeon diye hitap etsen beni tekrar reddediyormuşsun gibi hissediyorum,"
"Seni asla reddetmedim,"
"Ama yaptın. Hem de Sung için," Sesi nefret doluydu.
"Sen de beni doğum günümde Jin için reddettin. Anlamadığım bir şey var. Madem benden hoşlanıyordun neden onunla ilişkini devam ettirdin?"
Nehre baktı. "Kafam çok karışıktı. Çok aptalca davranıyordum,"
"Evet. Öyleydi,"
"Bunu hak ettim,"
"Evet. Hak ediyorsun," dedikten sonra durdum. "Ama ben de çok aptalca davrandım. Sen haklıydın. Şu yalnızlık konusunda,"
Sessizce oturduk. Bir süre sonra Jeon " Son zamanlarda annemi ve babamı düşündüm. Annemin babama nasıl boyun eğdiğini. Ondan ayrılmasının nasıl imkansız olduğunu. Annemi ne kadar sevsem de bu huyundan nefret ediyorum. Neden kendisi için savaşmadığını ve kendi istediklerini yapmadığını anlamıyorum. Ama ben de aynı şeyi yapıyorum. Aynı anneme benziyorum,"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love In Paris, Jikook
أدب الهواة180920 221120 Jimin çok sevdiği ülkesini eğitimi için terk etmek zorundadır. Paris'te Jeon ile tanışır ve işte her şey o zaman başlar. *Namgi #1 - kookmin