Kafa gitti

452 25 12
                                    

Mertten:

Savaşları bir şekilde İstanbul'a geri yolladım ve Ankara'da işim olduğunu söyledim. Nazlı'ya sahip çıkmam lazımdı. Bu yüzden Antalya'ya doğru yola çıktım. Antalya'yı avcumun içi gibi biliyorum birçok tanıdığım var. Birkaç otel gezdikten sonra Nazlı'nın ... Otelde kaldığını öğrendim. Gizlice Nazlı'yı beklemeye başladım. 10-15  dakika sonra Nazlı geldi. Odasına çıktı. Tam koridordan odasına doğru yürüyordum ki Nazlı çok güzel bir elbise ile dışarıya çıktı. O an karar verdim ki onu uzaktan takip edecektim. Asansöre bindiğinde bende merdivenlerden koşarak inmeye başladım. Adım adım takip ediyordum ama fark etmedi bile. Bir insan hiç arkasına bakmadan yürüyebilir mi?  Arabasına bindiginde hemen arkasından sürmeye başladım. Bir bara geldi ve önünde durdu. İçeriye girdiğinde bende peşinden girdim.
.
.
.
Şimdiki Zaman:

Nazlı kucağımdayken hesabı ödeyip çıktım. Onun arabasına binip otele gittim. Yatağında yaptırdıktan sonra resepsiyon'a bir miktar rüşvet verip Nazlı bir yere giderse haber vermelerini söylerdim. Aşağıya inip az önce çağırdığım taksiye binip kendi arabamı almaya gittim. Ücreti verip arbadan indim tekrar otele doğru sürmeye başladım. Telefon çalmaya başladı. Hemen açtım.
-Alo efendim resepsiyondan arıyorum.
-Evet
-Nazlı hanım sinir krizi geçirdi odadaki camları parçaladı yaralı ambulans ile ...  hastanesine gönderiyoruz.

Telefonu hemen kapatıp ilk kacsaktan döndüm. İyiki buraya gelmişim. Savaş beyin umrunda bile değil Nazlı. Nazlı buna rağmen onu sevmeye devam ediyor. Hızlıca hastane önüne park edip içeriye girdim. Danışmaya nerede olduğunu sordum. Acile götürmüşler. Hızlıca acile girdim. Hala Nazlı'yı sakinleştirmeye çalışıyorlardı.
"Elimde kan var doktor görmüyor musun ellerim kan silah var doktor elimde alsana silahı"

Telaşla ellerine baktığımda ellerinde kan falan yoktu. Yanına gidip sakinleşmesi için ellerini tuttum. Ama daha çok bağırıyordu. Hemşireler sakinleştirici ilacı zor zahmet de olsa vurdular. Hemen uykuya daldı. Arabaya binip çalıştırdım ve Savaş'ı aradım.
-Alo Savaş
-Efendim
-Acilen Antalya'ya gitmemiz lazım ben yoldayım sizde hemen çıkın.
-Niye ne oldu
-Nazlı sinir krizi geçirmiş hastaneye kaldırmışlar birkaç yerini kesmiş hemşire Nazlı'nın telefonundan beni aradı acele edin.
-Ne tamam hemen çıkıyoruz yola hızlı git sen ne durumda bize haber ver.
-Tamam

Kapattım telefonu ve arabayı durdurup tekrar hastaneye girdim. Nazlı uyanmıştı ama boş boş bakıyordu. Kim ne derse desin hiçbir tepki vermiyordu. Sanırım deliriyor bunun başka bir açılmaması olamaz.

Mert:Doktor bey ne oluyor?
Doktor: Efendim bilmiyoruz psikoloğun görmesi gerekiyor. Bize hiçbir tepki vermiyor. Bide siz deneyin.

Usul adımlarla Nazlı'ya yaklaştım. Gözlerinin içine bakmaya çalıştım. Yine de tepki vermiyordu.
Mert: Nazlı ne oldu?
Nazlı:Sen de mi katilsin
Mert: Nazlı ne diyorsun?
Nazlı:Bu doktorların elinde de silah ve kan var sende mi onlardansın?
Mert: Nazlı beni hatırlamıyor musun?

Birkaç saniye yüzüme baktıktan sonra kafasını olumsuz anlamda salladı. Sonra da kollarını bana sardı. Ağlıyordu gözlerini sımsıkı kapatmış ağlıyordu.
Nazlı:Heryerde kan var herkes katil lütfen çıkart beni burdan beni öldürecekler.

Sırtını sıvazlayıp sakinleşmesini sağlamaya çalıştım ama daha fazla ağlıyordu. Neler oluyor Nazlı sana ne oldu Nazlım...
.
.
.
9 saat sonra:

Savaşlar gelmişti. Nazlıyı bir odaya aldılar ve hiç kimseyi sokmuyorlar. Olanları anlattım. Yalanlarla birlikte ben buraya geldiğimde uyuyordu doktorlar durumu anlattı falan gibi yalanlar söyledim. Buraya 3 saatte indiğimi söyledim. Savaş kafasını tutmuş bir sağa bir sola volta atıyordu. İçeriye bir doktor iki sağlıkçı ve bir kadın gitmişti. Hepimiz doğumhane kapısındaki baba gibi bekliyordu. Savaş iki de bir 'Hepsi benim yüzümden oldu' diyordu. En sonunda içeriden kadın çıktı.
Savaş:Nesi var?
Kadın:Ben psikologum ve durumu hiç iyi değil psikolojik bir tramva geçiriyor. Şizofreni başlangıcı da olabilir hiçbir fikrim yok durumunu tam belirleyemiyoruz. Katiller ve kan kelimesinden başka hiçbir şey çıkmıyor ağzından tedavi olması gerekiyor. Birkaçınız içeriye girin odada kamera var tepkilerine bakacağız. Hepinizi tanıyor mu?
Savaş:Evet
Psikolog:İyi öyleyse teker teker içeriye gireceksiniz neler yaptığına bakacağız.

Kafamızı onaylar anlamda salladığımızda içeri ilk Savaş girmeye karar verdi. Bizde doktorla birlikte kamera karşısında izlemeye geçtik.

Savaş yavaşça kapıyı tıkandı. Ama Nazlı hiçbir tepki vermedi. Savaş içeriye girdiğinde yüzüne bile bakmadı. Yavaşça karşısına geçip durdu. Psikolog bize içeriye girip karşıda durup ismini sakin bir şekilde söyleyip sonrasında hiçbir şey söylemem ve hiçbir tepki vermememizi söyledi.
Savaş:Nazlı!

Nazlı birkaç saniye yüzüne baktı. Gözlerini kapatıp 'katil çık dışarıya üstündeki kanın kokusu midemi bulandırıyor" dedi. Savaş ilk başta biraz daha bekledi. Sonrasında yavaşça kapıyı çekip çıktı. Sırasıyla herkes girdi ama Nazlı hiçbir şekilde tepki vermiyor ve aynı cümleyi kuruyordu. En sonunda doktor bana işaret edip girmemi söyledi. Herkes kamera karşısına geçmiş izliyordu. İçeriye girdim aynı şekilde yüzüme bile bakmadı. Sonrasında talimatlara uyup Nazlı diye seslendim. Kafasını kaldırdı ve koşarak yanıma geldi. Ayak parmaklarında yükselip bana sarıldı.
"Buradaki herkes katil lütfen kurtar beni burdan" dedi. Tepkisiz kaldım hiçbir şey söylememem gerekiyordu. Bir anda burnuma gelen parfüm kokusu ile gözlerimi kapattım ağlamamak için kendimi sıkıyordum. Gözlerimin içine bakmaya başladı. Bir anda dudaklarındaki sıcaklık ile gözlerimi kapattım. Kapı birden açılı ve yüzüme yediğim yumruk ile yere serildim. Savaş üstüme çıkmış durmadan vuruyordu. Nazlı güçsüz kolları ile Savaş'ı çekmeye çalışıyordu.
"Katil bırak onu, onu da mı öldüreceksin bırak dedim bırak."

Savaş'ı üzerimden iyip Nazlı'ya baktım. Yüzümdeki akan sıcaklığı hissediyordum. Kaşımdan yavaş yavaş akıyordu kan. Nazlı kanı görür görmez çığlık attı. Yere oturup dizlerini kendine çekip kafasını elleri ile tutmaya başladı. Kulaklarını kapatmıştı. İleri geri sallanıp. "Oda ölecek, bende ölücem, lütfen lütfen bırak onu" diyordu. Savaşı kapıdaki hasta bakıcılar tutmuştu. Savaş pur dikkat Nazlı'ya bakıyordu. Kaşımdaki kanı silip Nazlı'nın yüzünden tuttum. Gözlerini açmıyor ve imdat diye bağırıyordu. En sonunda gözlerini açıp kulaklarından ellerini çekti.
Mert:Ölmedim Nazlı bak ölmedim sende ölmeyeceksin merak etme.
Nazlı:Beni korucavah mısın?
Mert:Koruyacağım Nazlı seni hep koruyacağım.

Gözlerimden yaşlar firar etmeye başlamıştı. Nazlı'yı bu halde görmeye dayanamıyorum. Savaşı dışarıya zar zor sürükleyerek çıkarttılar. Psikolog yanıma geldi.
-Onu timarhaneye kapatırsak oradaki hastalara da katil diyip kaçmaya çalışabilir tek başına bir odaya koyarsak daha çok hayal görmeye başlayabilir bu yüzden sadece sizin olduğunuz bir yerde kalsın. Baska kimseyi görmemesi lazım. 7/24 gözlem yapmanız lazım. Her yaptığı hareketi kaydetmeniz lazım size bir kağıt vereceğiz oradaki soruları fark ettirmeden ona sorun ve söylediği her kelimeyi kaydedip kağıda not alın. Sakinleştirici ilaçlar yazacağım onları bir şekilde alsın. Ortakta delici kesici alet bırakmayın. Çok dikkatli olmamız lazım bu konuda teşisi koymak için çok önemli bunlar.

Doktorun her dediğini kafamla onaylıyordum.
Mert:Doktor hanım biz İstanbul'da yaşıyoruz.
Doktor: Biliyorum merak etmeyin bende orada çalışıyorum böyle bir olay olduğu için beni çağırdılar. Telefon numaram bu kartta yazılı kağıdı tamamen doldurduğunuza beni arayın lütfen.
-Tamam teşekkür ederim.

Doktorun yanından çıkıp Nazlı'nın yanına gittim. Hemşireler yolda sıkıntı çıkartmasın diye bayıltıyorlardı. Savaşın tepkisi ne olur bilmiyorum ama Nazlı'nın sağlığı için bunu yapacağım. Düzeldikten sonra tekrar Şavaşa dönmek istese bile kabullendim. İnşallah bu süre içerisinde ona daha çok bağlanmam.

ÇETE (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin