Savaştan:
Yorucu bir yolculuktan sonra hepimiz eve geçtik. Kısa süre sonra kızlar uykuya dalmıştı. Bende odama geçip uyumaya karar verdim. Telefonum çalmaya başladı bu saatte arayan insana küfür edip iyiki etmişim dedim çünkü arayan Mert'ti.
-Efendim Mert
-Savaş rahatsız ediyorum kusura bakma ama konuşmamız lazım.
-Uykum var Mert yarın konuşsak
-Daha yeni akşam oldu gece uyursun 5 dakika sürmez.
-TamamTelefonu kapatıp yatağa fırlattım. Hemen bir pantolon t-shirt geçirip evden çıktım. Kapının önüne geldiğimde soğuk hava ile titremeye başladım. Tekrar geri dönmek için Mert'in evine yürümeye başladım. Arada 4 sokak vardı. Sonunda eve ulaştığımda Mert kapıyı açtı. Beni azarlarcasına konuşmaya başladı
-Savaş sen salak mısın bu havada t-shirt ile çıkılır mi hemen gir içeri hasta olma.Kafamı salladım zaten donmuştum. Bu çocuğu anlamıyorum daha iki gün önce düşmanken birden bire ne oldu da annem gibi davranmaya başladı. İçeriye girdiğimde Berkay koltukta yayılmış kahve içiyordu. Ben girince ayağa kalkıp kafası ile selam verdi. Anlaşılan konuyu biliyor çünkü hiç şaşkın gibi bakmadı. Mert biryere koşmaya başladı daha nereye bile demeden kapıyı açıp girdi. Berkay eliyle koltuğu gösterdiğinde oturdum. Beslemeye başladım. Mert elinde iki kupa kahve ile içeriye girdi birini benim birini kendi önüne koydu. Kahveye ters ters baktığımda anlamıştı.
-Merak etme içine bir şey koymadım sadece üşüdün diye yaptım istersen benimki al.Kafamı olumsuz anlamda sallauop kahvemden büyük bir yudum aldım. Resmen gerilen kaslarımın gevşediğini hissettim.
Savaş:Konuş bakalım Mert bu kadar önemli konu ne?
Mert: Savaş yangın söndüğünde ben sizden önce çıktım. Ama tahmin ettiğiniz gibi yangını arkadaşlarımız söndürmedi onlar daha sonra ellerinde tüp ile geldi.
Savaş:Kim söndürdü o zaman?
Mert: Bilmiyorum Savaş görmedim daha doğrusu gördüm ama yüzerinde siyah maske vardı ve takım elbise giyiyorlardı.Biraz düşündüm ama aklıma bir şey gelmedi. Ellerimi bilemiyorum manasında kaldırıp dudağımı büzdüm o sırada telefon çalmaya başladı. Hemen cebimden çıkarttım. Yine özel numaraydı hoparlöre alıp masaya koydum.
-Savaş merhaba şimdi geri döndüğünüze göre ilk göreviniz geliyor.
-Sen kimsin ve neden senin derilerini yapalım.
-Ben kim olduğumu daha sonra anlatacağım ve bana borçlusunuz bu yüzden yapmak zorundasınız.
-Ne borcu
-1.si size birlesmeniz ve çeteyi oraya çağırmanız hakkında fikir verdim ikincisi az kalsın sizi yakacak olan ateş söndürdüm
-O siyah maskeler siz misiniz?
-Evet siyah maskeli takım elbiseli adamlar biziz.
-Tamam ne istiyorsun?Dedim bir anlık heyecanla. Hiç kimseye burçlu kalmak istemiyorum ve sevmiyorum bu yüzden şu an dediklerini yapacağım.
-Birini kaçıracaksınız
-Kimi?
-Onun hakkında bilgi vereceğim şimdi dinlenin yarın tekrar arayacağım.
-Tamam
Dedim ve kapattım yarın uzun bir gün olacak sanırım. "İş çözüldüğüne göre ben kaçar" diyip kapıya doğru yürüdüm Mert hemen peşime takıldı. Tam kapıdan çıkacakken üstüme bir mont attı "Yarın geri verirsin" diyip kapıyı yüzüme kapattı. O neydi gız.
.
.
.
Sabah olduğunda hep beraber okula gittik. Bu sefer Mert'ler orta sıraya geçtiler. Bize yakın olmak için. Okul bizim birlikte olma durumumuzu kaldıramıyordu sanki onlara batıyor. Öğlen arası olduğunda kantinde ki masaları birleştirip hep beraber yemeğe başladık. Bütün öğrenciler şaşkınlıkla bakıyordu. Yemek yiyip sınıfa geçtiğimiz zaman sınıfta bizim dışımızda kimse yoktu. Kızlar sohbet muhabbete dalmış mezuniyet balosunda ne giyeceklerini tartışıyorlardı. Zeybep ise hiç umursamadan onlara tuhaf tuhaf bakıyordu. Zeynep işte böyle bir insan bir çatışma olduğu zaman iki saat hangi silahı seçsem diye düşünür ama bir balo elbisesi için iki saniye bile düşünmez. Banu heyecanla bulduğu elbiseyi kızlara gösterdi kızlar hayran hayran elbiseye bakıyordu. Barış birden telefonu alıp elbiseye baktı.
Barış:Bu ne Banu istersen iç çamaşırlarınla git
Esra:Sus Barış bence harika bir elbise
Banu:Ben bunu giyeceğim Barış ister beğen ister beğenme.Daha mezuniyet balosuna 4 ay vardı ama bizim kizlar şimdiden elbiseleri sipariş etmeye başlamışlardı. Bizim için kolaydı bir takım elbise tamam uğraşmaya gerek bile yok. Mert ısrarla Esra'ya bir elbiseyi gösterip duruyordu. Esra her ne kadar "istemiyorum pembe şeyleri hiç sevmem" dese de Mert inatla diretiyordu. Telefonumun çalması ile herkes sessizleşti sabah anlatmıştım görev meselesini herkes pür dikkat telefona bakmaya başladı. Açıp höperlore aldım.
-Nasılsınız gençler
Mert:Uzatma da ne yapacağımızı söyle.
-Hemen söylüyorum darphaneyi basacaksınız herkesi rehine alıp müdürü kaçıracaksınız.
Savaş:Bu imkansız bir şey asla yapamayız bunu o darphanede kaç tane koruma var biliyor musun sen?
-Korumaraları etkisiz hale getirebileceğinizi biliyorum ama öldürmek yok o müdür yurt dışına para kaçırıyor temiz bir şekilde yapmıyor mesleğini ve kasadan esksilen paralar için çalışanları suçlayıp kovuyor insanlar onun yüzünden işsiz kalıyor bunu yapmalısınız.
Mert: Diyelim ki yaptık ve müdürü getirdik ne yapacaksın onu öldürecek misin?
-Hayır öldürmeyeceğim ama öyle şeyler yapacağım ki basın önünde kendi suçunu itiraf edecek ve tutuklanacak böylelikle sizde halk kahramanı olacaksınız.
Mert:Aksi olursa ya yanlışlıkla birisi ölürse
-Bunun için uğraşmanız gerek kimse ölmeden oradan çıkmanız lazım havalandırmayı kullanın yada tünel kazın gidin lağımı kullanın asla yakalanmadan oradan kaçın.
Savaş: Yapacağız anlaşıldı.Herkes şaşkınlıkla bana baktı. Bunun imkansız olduğunu düşünüyorlar ama hiçbir şey imkansız değildir. Adam beni desteklercesine konuştu.
-Çocuklar hiçbir şey imkansız değildir bana yardım edin bende hayatınızın geri kalanında size yardım edeyim. Gerekli herşeyi okul çıkışı getireceğiz yarın sabah saat 7 de işler başlıyor. 8 de orada olacaksınız alarm sistemini 10 dakikalık bir süre kapatacağız 10 dakikada herkesi rehine almış bir şekilde orada bulunmanız gerekiyor.Herkes onayladıktan sonra adam telefonu kapattı. Mert beni azarlamaya başladı.
-Savaş orada ölebiliriz adam 10 dakika diyor 10 dakikada hangi korumuayu etkisiz hale getirebiliriz yada insanları nasıl bir araya toplayıp rehin alabiliriz. Saçmalık bu
-Mert kes sesini bunu o adama borçluyuz aslında sadece borç değil bu ortada bir haksızlık bir şerefsizlik var bunun için ölmem gerekirse ben ölürüm seni bilmem.Herkes sırasıyla bende ölürüm yapalım dedikten sonra Mert mecburen kabul etti.
.
.
.
Okul çıkışında mekana gittik. Malzemeler burada verilecekti. 12 kişiydik ve dışarıya da adamları koymaya karar verdik. En ufak bir sıkıntı halinde telsizle bize bildirmeleri için. Kısa süre sonra üstten gelen tıklama sesi ile kapıyı açtık. Adamlar ellerinde koca koca valizlerle içeriye girdi. Öncelikli olarak kızlar kendilerine getirilen eşyaları açtı. Yine bir siyah maske ve siyah dar tulumlar vardı. Kızlara özel olarak getirmişler. Bizimkilere baktığımızda siyah maske ve bol tulumlar vardı. Sonrasında adamlar tekrar dışarıya çıkıp büyük bir kasa getirdiler. İçini açtığınızda mekandaki silahların mermileri vardı. Buna şaşırdım çünkü nereden biliyorlar bizde hangi silahlar olduğunu. Bir şey demeden adamların gitmesini bekledim. Adamlar çıktı.
Yarın zorlu bir gün olacak ne kadar süre orada kalacağız bunun hakkında bile bir fikrim yoktu. Nazlı yine korkuyordu Mert de öyle diğerinin gözünde korkuya dair en ufak bir şey yoktu. Bu gece mekanda kalacaktık. Bu yüzden odalara geçip uyumaya başladık.
.
.
.
Arkadaşlar sizce bu siyah maskeli adamlar kimler tahminleri alalım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇETE (TAMAMLANDI)
Mistério / Suspense*Seri katiller *Çeteler arası dinmeyen savaşlar *Kavgalar *Sahte alkol ve uyuşturucu *İşkence sahneleri Kitapta ne ararsanız var içeriler hoşunuza gittiyse başlayabilirsiniz 23 EYLÜL 2020 DE BAŞLADI