8

834 64 20
                                    

Yoongi

Benim sözümden sonra odaya sevimli  pijamalarıyla Jungkook gelmişti. Karışık saçları ve tombullaşmış yanaklarıyla çok ama çok tatlıydı. Bizi gördüğünde gözlerini kısmış ve Jimin'e komik bir bakış atmıştı. Sonrada hiçbir şey demeden -annesi onu görmeden- odadan çıkmıştı. Sanırım kendine hâlâ gelememişti şapşal.

Ayağa kalktım. "Ben bir Jungkook'a bakayım." Şu an tam sıvışmanın sırasıydı çünkü annesi dediğim şeye aniden yükselerek sinirli bir cevap verebilirdi. Böyle olmamalıydı, sonuçta haklıydım. Neyse.

Odası olduğunu tahmin ettiğim yere kapıyı çalmış ve sonradan girmiştim. Jungkook yatağına oturmuş etrafa sorgulayıcı bakışlar atıp duruyordu. Bu haline karşı gülerek yanına oturmuş ve sevimli yanağından bir makas almıştım. "Tünaydın."

Mırıltılar çıkarmıştı. Dün sanırım geç uyumuştu, yorgun gözüküyor.

Sonunda ağzını açıp konuşabilmişti. "Giyineceğim." Kalınlaşmış sesi onu daha da tatlı yapmıştı.

Omuz silktim. "Tamam."

"Dışarı çık."

"Neden?"

İç çekti. "Çünkü giyineceğim."

Eğer gidersem annesi bana cevap verirdi, annesiyle aramı bozmak istemiyorum. "Burda kalsam olmaz mı?"

Gözlerini kaçırdı. "O zaman arkana dön, sonuçta birinin ben giyinirken izlemesi garip."

Bruh moment öyle bir andır ki...

Uzatmayıp arkama döndüm.

"Niye geldiniz?"

Hışırtı seslerinden giyinmeye başladığını anlamıştım. "Annenden izin almaya."

"Ah, doğru. Aklımdan çıkmış."

O giyinirken odasını incelemeye başlamıştım, figürler ve minyatürlerle doluydu. Sanırım bir şeyler izlemeyi ve oynamayı seviyordu. "Odan güzelmiş."

Kıkırdadı. "Bunu senden duymak sevindirdi, Jimin figürlerimle dalga geçip duruyorda çünkü."

Birkaç saniye sonra dönmemi söylemiş ve önüme dönmüştüm. lacivert rengindeki boğazlı kazağı ve kot pantolonuyla çift gibi görünüyorduk...neyse tamam. Her boku bir şeye bağlamayı kes Yoongi.

Ellerimden çekiştirip ayağa kalkmamı sağlamıştı. Ellerimiz çok mu uyumluydu neydi? "Gidelim hadi."

Beraber salona geri döndüğümüzde annesinin sakin olduğunu görüp rahatlamıştım. Jungkook'un yanına oturup kaçamak bir şekilde "neler oldu?" dercesine Jimin'e bakmıştım. "İş tamam" dercesine eliyle çaktırmadan tamam yapmıştı.

Ayaklandı. "Sizi daha da rahatsız etmeden biz gidelim artık."

Jungkook'la biraz daha vakit geçirmek istiyordum. İç çekerek ben de ayağa kalktım, bizi kapıdan geçirdikten sonra annesi üçümüzün konuşması için yalnız bırakmıştı. Eminim bizi dinliyordur şu an diye düşünerek Jungkook'un nazikçe belinden kavrayıp dışarı çıkmasını sağlamış ve kapıyı kapamıştım.

Ben bu hareketi yaparken bile çekinirken o hiç çekinmeden gözlerimin içine flörtöz bir şekilde bakıyor ve sırıtıyordu. "Anneme ne dediniz?"

Elimi belinden çekip yanıtladım. "Proje falan dedik, akşam bende kalıyorsun. Ona göre gelirken yanına şarj aletini falan al."

Jimin atıldı. "Zaten önce Yoongi'nin evine gidip çantanı bırakırsın. Sonra hepberaber gideriz."

Konuşmanın en başından beri bakışıyorduk, bakınız şu an kendimi gözlerimi kaçırmamak için zorluyordum. Sırf o bakıyor diye ben de bakıyordum ama çok utandım lan. İnsanlarla bakışamıyordum, bu tarz konularda biraz çekingendim.

"Birbirinizden ayrılsanız..." Jimin bakışmamızı kast etmiş ve sonunda ilk bozan ben olmuştum. "Gidelim artık, akşam 7'de görüşürüz."

Jungkook buna itafen konuştu. "6 Gibi gelirim Yoongi."

İsmimi söylerken dudakları büzüşüyor ve sevimli bir görünlü oluşuyordu. Gerçekten bayılazam. "Tamam, görüşürüz."

Gözlerini kaçırdı. "Ah bir de...teşekkür ederim. Anneme söylediklerini duydum da, bu cesur bir davranıştı."

Duymuş muydu? Utanarak elimi enseme atmıştım. "Yine de bu dediklerimden sonra arkadaş olmamıza izin vermez diye korkuyorum."

Kıkırdadı. "Merak etme, o kadar da katı değil."

Jimin bizi izlemekten bıkmış ve kolumdan kavrayıp çekiştirmeye, mızmızlanmaya başlamıştı. "Gidelim artık ya, ne çok konuştunuz!"

Jungkook'a son kez el salladıktan sonra önüme dönüp yürümeye başlamıştım.

Yolun yarısında durmuş ve benim de durmama neden olmuştu. "Taehyung'un yanına gideceğim, geliyor musun?"

"Hayır da, zaten akşam buluşacağız niye yanına gidiyorsun?"

"Çünkü sıkılıyorum, neyse."

~♧~

Zil sesini duyduğumda ayaklandım ve  kapıyı açtım. Jungkook yine tüm sevimliliğiyle karşımda duruyordu. Soğuktan üşümüş burnu bile sevimli yapmasını yetiyordu. Hemen içeri girdi ve bana sarıldı. "Çok üşüyorum~"

O mayhoş edici kokusunu sarıldığı gibi almaya başlamıştım. "O kadar atkı, bere ve eldiven takmışsın. Nasıl hâlâ üşüyorsun?"

Kollarını benden çekti ve ayakkabılarını çıkarmaya başladı. "Ben de bir bilsem."

"Oturma odasına geç, ben de o sırada ikimize kahve yapayım."

Beni mırıltılarıyla onaylayıp gitmişti. Bende mutfağa geçip kahveyi hazırlamış ve yanında birkaç atıştırmalıkla yanına gitmiştim. Kahveyle içi ısınır diye düşünmüştüm, hasta olmasını istemem.

Kahveyle dolu olan kupayı iki eliyle kavramış ve bir yudum almıştı. "Teşekkür ederim."

Karşısına oturdum ve onu incelemeye başladım. "Annen ben gittikten sonra hakkımda bir şey söyledi mi?"

Başını olumsuz anlamda salladı. "Hayır, arkadaşlarım hakkında bana bir yorum yapmaz. O kadar da karışmıyor yani."

Yine de içten içe bana sinirlenmiştir. Neyse bu konuyu bu kadar çok düşünmeme gerek yok. Kıkırdadım. "Pardon biraz abarttım."

Yüzüne bir tebessüm kondurmuş ve konuyu değiştirmişti. "Nedense çok heyecanlıyım, sanırım ilk defa bir partiye gideceğim için."

Aklıma gelen şeyle konuştum. "Şey o değil de, partide içki olacaktır büyük ihtimalle. İstemezsen içmezsin, seni içmen için zorlayan tipler olacaktır ama keyfine göre hereket et."

Omuz silkti. "Bira içebilirim, birayı seviyorum."

"Ben de seviyorum, tadı armut aromalı gibi olan hoşuma gidiyor."

Konuşmaya devam ederken zaman hızla akmış ve partiye gitme zamanımız gelmişti bile.

Lovefool/YoonkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin